Miami'deki otelimiz, South Beach'e yürüyerek 5 dakika mesafede olan şahane bir otel. Yatak anlatılamayacak kadar rahat... Tam balayında uyumak, dinlenmek isteyeceğin türden bir yatak; king size... Devasa...
Eşyalarımızı bırakıyoruz ve hemen Miami'yi keşfe bırakıyoruz kendimizi...
Ocean Drive tam bir show-off
Miami dedin mi South Beach'ten sonra akla gelen ilk yer Ocean Drive olsa gerek...Ocean Drive tam bir defile, lüks arabalar, muhteşem vücutlu adamlar defilesi...
Tamamen show-off...
Hayatta en abartılı, en ekstrem ne varsa normal kaçan; sınırların zorlandığı bir cadde...
Evet dedim ya tam bir defile, arabalar bir noktadan diğerine gitmeye çalışmıyor, amaç göstermek. Cadillac, Lomborghini, Ferrari ve daha niceleri, benim arabamın şu özelliği var bakın gösterisi...
Diğer şov da Spartacus'un klonları misali adamlar...
Fit, tablet tablet karın kasları, yayla gibi geniş, kaslı sırtları olan birbirinden harika adamlar...
Bütün gün plajda spor yapıp, vücut çalışıp akşamları şehir merkezinde bir şortla sırf yine göstermek amaçlı öyle yarı çıplak dolaşıyorlar.
Çok sportif bir şehir Miami; her yerde barfiksler, spor aletleri, beach volley alanları...
Miami, “Göster, gösterilecek neyin varsa göster” şehri...
Miami Beach'te abartılı hiçbir şey yok, oranın normlarına göre her şey normal. En olmayacak, gerçek dünyayla bağdaşmayacak bir kıyafetle çık sokağa gez, Miami'de normal...
Kadınların görünümleri abartılı, inanılmaz cüretkâr dekolteler, yürümenin nerdeyse imkânsız görüldüğü yüksek topuklu ayakkabılar, gündüz vakti abartılı bir makyaj, her şey her şey abartılı...
South Beach'te, Ocean Drive'da bunlar normal...
Çünkü her şey “festif”, her şey bir şölen...
Aslında hiçbir şey yüzeysel ya da yapay da değil.
Burası Miami, burası Ocean Drive, burada normlar farklı...
Bu bir seçim, “a way of life”, her şey bir o kadar gerçek.
Buranın gerçeği…
Dünyaca ünlü South Beach'e gidip kuruluyoruz, öğleden sonra. Plaj, şahane olmasına şahane. Ama...
Denizde medüzler var, yüzerken her yerine yapışıyor. Her gün yok, denizin her yerinde yok, biraz açılınca yok, bazı kıyılarda da yok ama işte bugün oturduğumuz yerin önünde var işte. Medüz, böyle denizyıldızı gibi yüzen yapışkan bir şey; sen yüzerken sana yapışıyor, önemli değil, bir şey yapmıyor ama yapışkan işte.
South Beach, bizim Ölüdeniz Plajı’na benziyor.
Gözünün alabildiğine geniş uzun bir plaj... Sabah saatlerinde herkesi plajda koşu yaparken görebiliyorsunuz.
Güneş malum çok güçlü buralarda, öğle saatlerinde bir şeyler içmek üzere Ocean Drive'daki kafelerden birine oturuyoruz. Burada her şey “King Size”... Kokteyller de öyle...
1 Mojito, 1 Sangria alıyoruz ama Paris'te içtiğim bir Mojito'nin 5 misli büyüklüğünde, nerdeyse kazanla geldi Mojito, abartmıyorum. Buyurun kendiniz karar verin.
İşin tehlikesi şu: Bu New York'ta da başıma gelmişti.
Önceleri bu porsiyonları abartı bulup yadırgıyor insan, ama sonra alışıyor, normal buluyor, sonra Paris'e döndüğünde de bu ne biçim Mojito, bu benim dişimin kavuğuna yetmez diyor insan... Böyle...
Oturduğumuz kafeden South Beach'teki barfiksleri görebiliyoruz. 1 saattir, 10 civarı adam spor yapıyor. Yaptıkları hareketlerin ve vücutlarının tarifi mümkün değil. Böyle bir şey görmedim.
Dikkatimi çeken bir konu daha var. Les Mills kesin Miami'de dinlenen müzikleri kopya ediyor. Zira buradaki kafe, restoran veya kulüplerde dinlediğim her şarkı ya RPM'in ya BodyAttack'in ya da BodyPump'un şarkıları... Kendimi evimde hissettim böyle olunca.
Segway ile Lummus Park gezintisi
“Dünya Turu”ndaki amacımız neydi; değişik tecrübeler satın almak.
Kazanla gelen kokteyller de bunun bir parçası, segway ile Lummus Park'ta dolaşmak da...Segway'i daha önce çeşitli Avrupa şehirlerinde de görmüştük. Hatta Bruges'teyken yapmayı çok istemiştik ama hava çok soğuktu yapmamıştık. Miami'de olacağı varmış.
Segway dediğin şey; böyle iki kocaman tekerleği olan senin ortasında ayakta durduğun ve özellikle vücut ağırlığını öne veya arkaya vererek ilerlediğin bir alet. Öne verdiğinde hız kazanıyorsun, arkaya verdiğinde duruyorsun. Bisiklet gibi keyifli bir araç…
Miami deyince benim aklıma televizyonda izlemiş olduğum film ve dizilerden kaynaklansa gerek; deniz kenarında ve uzun ağaçlıklı bir yolda fit, bikinili paten yapan güzel hatunlar gelir. Ne bileyim, öyle kalmış bende. İşte orası da Lummus Park'mış...
Biz paten yapamadık ama Ocean Drive'a paralel South Beach'e nazır, Lummus Park geçidinde segway ile gezdik biz de…
“To do list”te bir çentik daha atmış olduk.