Tadında Gezelim Afrodisias - Öykü 2

Afrodisias Roma imparatorluğunun güzel sanatlar mektebiydi. O muhteşem heykel ve kabartmaların çoğu burada yontulmuştur. Hatta 3 ay süren Afrodisias – Roma yolculuğu esnasında yontma işlemi yolda da devam eder ve böylece süresinde eserler yerine teslim edilirdi.  
Afrodisias’a yaptığımız gezinin bugünkü ÖYKÜLER 2.bölümünde, Afrodisias müzesinde orjinali bulunan “Promethius’u kurtaran Herakles” kabartma mermer pano öyküsü ile devam ediyoruz.

Çok eski zamanlarda daha insanlığın var olmadığı devirlerde, dünyanın hakimi Titan diye adlandırılan devlermiş. Bu duruma karşı çıkan tanrılar uzun bir mücadeleden sonra devleri alt etmeyi başarmışlar ve tanrılar soyunun başına Zeus geçmiş ve yeryüzünü Olimpos dağındaki ülkelerinden yönetmeye başlamışlar.


 

Titan soyundan gelen 4 kardeş ; Atlas , Menoitios, Epimetheus ve  Prometheus tanrılar aleminde kendilerine verilen zor yaşamlarını sürdürmeye devam etmişler. Bu kardeşlerden en akıllısı olan Prometheus babasını alt eden tanrıların gücünü kötüye kulandıklarını gördükçe onları alt etmenin yollarını aramaktaydı.  Aklıyla ve başarılarıyla tanrıların bütün engelleme ve zalimliklerine rağmen tüm dünyayı çeviren insanoğlunun evrene hakim olması gerektiğine inanıyordu. Bunu yapabilmeleri için de tanrısal güçlerin bir kaçına sahip olmaları gerekmekteydi. İnsanlığa güç katacak o tanrısal özelliklerin başında ise ateş gelmekteydi. Yaşamın ve üretimin kaynağı olan ateş, insanlığı kurtaracak olan şeydi. Promethius tanrıların yurdundan ateşi çalıverdi ve insanlara verdi. Tabii ki bunu duyan Baş Tanrı Zeus çok kızdı ve hiddetinden Promethius’u taa uzaklarda Kafkas dağlarında bir kayalığa zincirletti. Burada aç ve susuzluğa mahkum etti. Hatta Prometheus’a bir kartal dadandı. Hergün gelip cigerinden bir parça kopardı ve acılar içerisinde kıvranan Prometheus bir an önce ölüp bu ızdıraptan kurtulmayı diledi. Ancak ertesi gün inanılmaz bir şekilde ciğeri tekrar iyileşiyor ve kartal yine gelip bir parça ciğerini yerinden söküyordu. Bir gün yine kartal geldiğinde aniden kafasına bir sopa indi ve oracıkta düşüp kaldı. Sopayı vuran Tanrı Herakles idi. Güç Tanrısı Herakles de insanlara olan yakınlığı ile bilinirdi. Prometheus’u bağlı olduğu yerden kurtardı ve özgürlününe kavuşturdu.  İşte bu kabartma bunun hikayesini anlatır. Bu hikayenin daha ilerisini ve Pandorra’nı kutusuna nasıl ilişkilendiğini  merak ediyorsanız, benim de okuduğum arkeolog Umut.M.Doğan hocamın “Düş Dünyamda Zenginleşen Afrodisias” kitabını alıp okumalısınız.
 

Şimdi yine Afrodisias müzesinde görebileceğiniz MS 5.yüzyıl Filozof portresinin gerçek hikayesi ile günümüzden bir anı ile devam ediyorum.
 

Resmini gördüğünüz heykel başının 2 parça halinde olduğunu ve sonradan birleştirildiğine hepiniz dikkattinizi çekerim. İşte bu heykelin ana parçası 1984 yılında yapılan kazılarda toprak altından çıkarılmıştır. Afrodisias’ın keşfedilmesi ve ortaya çıkarılmasında en büyük paya sahip olan Prof.Dr.Kenan Erim’in aklı, öğrencileri ile beraber yaptığı kazıda buldukları bu çeyrek yüzü eksik heykel başına takılmıştı. Kazı alanındaki odasında durup durup bu heykel başına bakıyor ve hafızasını zorlayarak, bu heykelin diğer parçasını nerede gördüğünü hatırlamaya çalışıyordu. Birden şimşek çaktı ve 1904 yılında Hadrian hamamları kazısında bulunan bir heykel başı parçasının notunu  eski buluntu kartları arasında gördü.  Evet ölçüler ve yontular “Paul Gaudin kazıları”nda bulunan bir parça ile uyuşuyordu. Üstelik bu parçayı Fransa’da Paul Gaudin ailesi tarafından sergilenen eski eser koleksiyonunda görmüştü. O yıl profesör Fransa’ya gittiğinde ilk iş olarak Gaudin ailesinin malikanesine gitti ve aile mirası içerisinde olan bu eseri almak istediğini, yerinin başının diğer yanı olduğunu, Afrodisias’da birleştirilip sergilenmesi gerektiğini aileye anlattı. Israrlı ve ikna edici konuşmaları ile bu eseri çantasına koyup yanında Afrodisias’a getirdi. Bakar mısınız azme ve iş aşkına. Heykelin restorasyonu tamamlanıp müzedeki yerine konuldu. Bu heykel başını hepimiz seyrederken bir şey daha dikkatinimizi çekiyor. Sol göz bebeği  yukarıya doğru kaymış. Bu kadar gerçekçi uslupla çalışılmış, bu denli başarılı bir işçilik sergilenmiş bir heykel başının bir gözünün yamuk işlenmiş olması garip olmaz mı?  Tabii ki garip olurdu. Ama ya adam şaşıysa!    

İşte bu duygular içerisinde bu müzeyi gezer ve bu öyküleri bilerek heykellere bakarsanız inanın ki siz artık başka bir dünyadasınız.

Teşekkürler Prof.Dr.Kenan Erim.

2 yeni kabartmanın daha hikayesini dinlemek isterseniz, Afrodisias öyküleri 3 yazımı okuyabilirsiniz.

 

H. OĞUZ ESEN

Yazar Hakkında

H. OĞUZ ESEN

İş güç ve çoluk çocuk işlerini bitirdikten sonra emeklik günlerimi tadında geçirmek için, sıhhat ve akıl fikir yerinde iken gezmeyi seçenlerdenim.