Miami South Beach’te geçirdiğimiz 1 gecenin ardından, sabah uyandığımızda kahvaltımızı yapmak için yer ararken yan sokakta bulunan bir İtalyan kafesini keşfettik. Cupcake, kruvasan ve güzel bir kahveden oluşan menümüzden sonra otele dönüp eşyalarımızı topladık ve taksi ile havaalanına doğru yola koyulduk. Everglades’e uçak ile gideceğimizi zannetmeyin. Havaalanına araba kiralama terminaline gidiyoruz. Evet, araba kiralamak için en ucuz ve doğru yer; Rent A Car Terminalleri. Büyük şehirlerin çoğunda bu iş bu derece gelişmiş. Sanki havaalanı terminaline geldik; kocaman ve düzenli. Tanıdığım ve tanımadığım bütün uluslararası kiralama firmalarının büroları ve arabaları bu 3 katlı dev binada konuşlanmış. Daha önce rezervasyon yaptırdığımız için işimiz kolaydı. 85$’a bir günlük kira, navigasyon ve 1 depo benzin dâhil (teslimi boş depo) son model bir araba ayırtmıştım. Ucuz değil mi? Hem de tek yön… Tampa/Florida’ya arkadaşlarımıza gidiyoruz ve aracı yarın orada teslim edeceğiz. Tabii size tavsiyem bedeli ekstra olan navigasyon cihazı da kiralamanız ve ehliyetiniz ile birlikte ödeme yapacağınız kredi kartınızın da aynı isime kayıtlı olması. Çünkü kredi kartınızı teminat olarak kabul ediyorlar. Türk ehliyeti de geçerli…
Programımızda bugün yolumuzun üzerinde Everglades ve Indian Village’e uğramak var. Buraları bizim için gezip, sizin için yazacağım! İşlemlerimizi 10 dakikada tamamladıktan sonra aşağı katta indik ve elimizdeki makbuzumuzla aracımızı teslim aldık. Gideceğimiz yeri de navigasyon cihazında işaretledikten sonra, ver elini Everglades ve Tampa yolları…
Everglades; Amerika kıtasının en büyük subtropikal vahşi hayat alanı olup, 3. en büyük ulusal doğal parkıdır. 610.000 kilometrekare alana sahiptir ve bunun ancak 6100 kilometrekaresi karasal alandır. Dünya Miras Listesi’nde yer almaktadır ve Uluslararası Biyosfer Rezervi olup dünyanın önemli sulak alanlarından birisidir. Bünyesinde; 350 kuş çeşidi, Amerikan timsahı, deniz ineği (manati), Florida panteri ile 200’den fazla tuzlu su balığı, memeliler ve sürüngenler barındırır.
Bakalım biz bunlardan hangilerini görme fırsatına sahip olacağız. Tabii ki hepsini burada görme şansımız yok. Eğer siz görmek istiyorsanız; bilhassa deniz ineklerini ki kocaman fok balığına benziyorlar, Miami Seaquarium’a gitmelisiniz. Diğer hayvanları da panterler dâhil, Miami Hayvanat Bahçesi’nde görebilirsiniz. İsterseniz bu hayvanları Zoological Wildlife Foundation’da ziyaret edip belli bir para karşılığı sevebilirsiniz. İşte size 3 adet fotoğraf…
Miami’den ayrıldıktan 1 saat sonra Everglades bölgesine geldik. Gözümüzün alabildiği her yer sulak alan ve otlar, ağaçlar ve yol ikaz işaretleri ile dolu… Dümdüz bir yolda ilerliyoruz. Özel hazırlanmış seyir ve gösteri alanları ile filmlerde gördüğümüz, arkasında bulunan pervanelerin hava ile itilmesi sonucu giden airboatların reklam tabelaları da çoğalınca; şehirden aldığımız broşüre uyan bir safari parkta durduk. Yol üzerinde birçok safari park tesisi var.
Etrafı bir kolaçan edip bilgilendikten sonra gişede ufak bir pazarlık sonucu kişi başı 20$ vererek bu safariye çıkmaya karar verdik. Buraya kadar bu airboata binmeye geldik, o zevki almadan gidebilir miyim hiç! Gürültüden rahatsız olmamak için kulaklarımıza tıkaç verdiler ve güvenlik talimatlarını anlattıktan sonra bu vahşi alana süratle daldık. 50 km sürat yapan bu araçlara binmeden sakın buradan ayrılmayın. 45 dakika süren bu tura değer… Ayrıca Miami’de otellerde ve turizm bürolarında da buraya turlar satılıyor. Otobüslerle 35-50$ arası bir bedelle günlük turlarla da buralara gelebilirsiniz. Hem bu fiyata airboat safarisi de dahil…
Suyun üzerinde uçarak giden bu botlarla gezerken, uçan veya dallara tünemiş kuşları ve timsahları görmeniz mümkün. Tur bittikten sonra gösteri alanında da bazı hayvanları daha yakından tanıyabilirsiniz. Sürüngenler, kuşlar ve timsahlar gibi…
Timsah şovunu izleyebilir ve hatta 3$ verip, benim gibi timsah yavrularını daha yakından tanıyabilirsiniz.
2 saatlik bu safari molasından sonra yolumuza devam ediyoruz. Yol üzerinde bir restoranda duruyoruz ve neler yiyebileceğimize bakıyoruz. Timsah yemekleri, sürüngen kızartmaları, kerevit ve karides salataları vs. Biz timsah kroket denedik, ama pek timsah tadı almadım!
Kızılderili köyü buraya yarım saatlik mesafede olduğundan oraya da uğruyoruz. Çeşitli Kızılderili hediyelik eşyaları ile birkaç kulübe, çadır ve totem pek ilgimizi çekmemiş olacak ki yarım saat bile bize fazla geldi. Turistlerin, daha doğrusu tur otobüslerinin uğrak yeri olmuş burası… Otobüs gelince şov yapıyorlar, gidince herhalde uyuyorlardır. Bizimle pek ilgilenen olmadı zaten…
Sevgili dostlarım, Miami maceramız burada sona eriyor. Sizlere 3 bölüm halinde anlatmaya ve yazılarımla rehberiniz olmaya çalıştığım Miami şehri; yaşadıklarınızı ve biriktirdiğinizi anı torbanıza attığınız bir çakıl taşı olur. Sizlerin de en kısa zamanda gelip bu güzellikleri görmenizi dilerim.
Sevgi ile kalın…
H. Oğuz Esen