Bugün oldukça zorlu bir yolculuğa çıkacağız. O nedenle sağlam bir kahvaltı yapmak için otelin kahvaltı salonuna geçiyoruz. Ama tam bir hayal kırıklığı olduğunu söyleyebilirim. Servis henüz hazır değildi. Açık büfe self servis ama yalnızca pilav vardı. Bir de çay. Burada çaylar hep sütlü ve şekerli. Çayın bulunduğu semaverin içine belli ki çayı az koymuşlar, 4 kişi aldıktan sonra semaverde çay kalmadı. Kahvaltı salonunda en az 10 kişi var. Tekrar çayın gelmesi 10-15 dakikayı buldu. Tabii misafir umduğunu değil, bulduğunu yer. Pilav ve çay ile kahvaltımızı yaptıktan sonra rehberimiz ve şöförümüz ile buluşup gezimize başlıyoruz.
Bugün Tsomgo Gölü’ne gideceğiz. Ancak öncesinde Baba Mandir Hindu Tapınağı'nı geziyoruz.
Baba Mandir Hindu Tapınağı
Tepenin üzerine kurulu olan bu tapınakta en çok ilgimizi çeken huni şeklinde bol delikli bir bacanın olmasıydı. Bacanın amacı alttaki odada toplanan rahiplerin dua ederken yaktıkları tütsü duman ve kokusunun rahatlıkla dışarı çıkması içinmiş.
Tapınağın 1 kat altında tek oda içinde 10 çocuğa bir öğretmen tarafından dini eğitim veriliyordu. Yanımızda getirdiğimiz defter, kalem ve silgileri öğretmenden izin alarak çocuklara dağıttık.
Tapınaktan üzerine sis çökmüş kenti izliyoruz. Etkileyiciydi.
Nepal Mutfağına Özgü Momos
Bu tapınağı gezdikten sonra tapınak karşısındaki yerel bir restorana gittik. Burada yalnızca bayramlarda yapıldığını söyledikleri, aslen Nepal’e özgü olan ve kırılmış pirinçten yapılan ekmeklerinden yedik. Bu arada lezzeti bizdeki mantıya benzeyen, şekil olarak çok daha büyük ve değişik buharda pişirilen momos yemeğinin yapılışını seyrettik. Momos’un içine tavuk, sebze, peynir gibi değişik malzeme koydurma seçeneğiniz olabiliyor.
Yemek bitiminde Hindistan’a özgü bir rutin olarak masaya ağızda hoş koku bırakması ve ferahlatması için bir çeşit baharat ve mercimek büyüklüğünde dikdörtgen biçimli şeker servis ediliyor. Bazen de bu baharatın içine şeker karıştırılarak servis ediliyor. Yerel bir restoran olmasına rağmen tuvalet ve mutfağı tertemizdi.
İstikamet Tsomgo Gölü
Tsomgo gölüne gidebilmek için önce izin alınıyor. Kişilere alınan izin haricinde oraya çıkan arabaların da izin belgesi gerekli, bu yüzden arabamızı değiştirip 4 çekerli izin alınmış bir başka araca transfer oluyoruz.
18 Eylül 2011’de Sıkkım’ın kuzeyinde meydana gelen 6,5 büyüklüğünde depremden en fazla etkilenen bölgelerden biri de Tsomgo gölü çevresiymiş. Bu nedenle yollar da bu depremden büyük hasar görmüş. Ancak biz şanslıydık ki deprem neticesi oluşan heyelan nedeni ile kapanan yol, 5 gün önce açılmış. Giderken yol üzerinde hasarlı ve çökmüş binaları üzülerek görüyoruz. Depremin üzerinden 40 gün geçmiş olmasına rağmen, halâ insanlar 2-3 derece sıcaklıkta derme çatma çadırlarda kalıyorlar.
Tsomgo gölüne giden yol çok dar ve virajlı. Üstelik zaten bozuk olan yol depremin etkisi ile daha da bozulmuş. Yolda arka arkaya giden araçlardan biri çamura saplanınca diğerleri de bu aracı beklemek durumunda kalıyor. Çünkü bir tarafı dağ, bir tarafı uçurum olan bu yol sadece tek şeritli. Üstelik uçuruma uçmayı engelleyebilecek bir bariyer de yok.
Yolda halen yapım onarım çalışmaları yoğun bir şekilde devam ediyordu. Bu çalışmalarda taşları balyozlarla kıran kadınları gördük. Yol yapım çalışması gibi ağır bir işte kadınların da erkekler kadar yoğun çalışması bizi çok şaşırttı.
Balyozla taş kırsa da çekiçle mıcır kırsa da kürek kullanıyor olsa da gözüne sürmesini çekmiş ve elinin kınalarını yakmış kadınlar gördük ve çok şaşırdık. Kadın her yerde kadın! Bu inşaat işinde diğer dikkatimizi çeken şey ise, bir küreği 2 kişinin kullanıyor olmasıydı. Biri küreği tutuyor, diğeri ise küreğin ucuna bağlanmış olan ipi çekerek, diğer kişiye yardımcı oluyor.
İrtifamız yükseldikçe yoldaki bozukluklar artmaya başladı. Çok büyük kayaların yollara düşmüş olduğunu gördük. Tepeye çıktıkça kar görmeye başladık. Sis artmış, hava soğumuş olsa da göle yaklaşmış olmanın heyecanı içimizi ısıtıyordu.
Gangtok ile Tsombo gölü arası sadece 39 kilometre. Ancak yol o kadar virajlı ve bozuk ki... Bir de depremin etkisi ile oluşan heyelan bir çok noktayı kapatmış. Hal böyle olunca Tsombo gölüne ulaşmamız 2,5 saat sürdü.
Tehlike ve adrenalin dolu bu yolculuk sonrası 3.780 metre yükseklikte bulunan Tsombo gölüne ulaştık.
Halkı Tarafından Kutsal Kabul Edilen Göl: Tsombo Gölü
Rakım yüksek olduğu için, oksijen azlığı söz konusu. Oksijen azlığı nedeni ile yüksek irtifa problemleri yaşanabiliyor. Biz bunun için oksijen maskelerimizi yanımıza aldık, ama şükür ki, ihtiyaç duymadık. Burada yaşayan insanlar kısa boylu, geniş göğüs kafesli ve kırmızı yanaklı idi.
Oval biçimli olan Tsombo gölü, yaklaşık 1 km uzunlukta ve 15 metre derinlikte. Bu göl, herhangi bir nehirden kaynak almamasına rağmen, kendisi kaynak olan bir gölmüş. Rehberimiz krater gölü olmadığını söyledi. Göl, kaynağı kendi olduğu için halk tarafından kutsal kabul ediliyor. İçerisinde balıklar da var, ancak kutsal kabul edildiğinden bu göldeki balıkları avlamak yasak.
Himalayalar’a özgü bir hayvan olan kırmızı panda, Tsomba gölü çevresinde de görülebilmekte imiş. Ancak nesli tükenmekte olduğundan görme ihtimalimiz zayıf da olsa, çevreye bakmaktan kendimizi alamadık.
Gölün çevresindeki bazı noktalarda “Yerel kültürümüze saygı gösterin. Lütfen kutsal göle işemeyin” levhaları konmuştu. Haklılar zira bölge halkı, özellikle erkekleri tuvaleti geldiği an her yere yapıyor.
Bu göl halkın dilek dilemek için geldiği en önemli noktalardan biri. Örneğin erkek çocuğu olmasını dileyen biri göle geliyor, dileğini diliyor. Dileğinin olması koşulunda tekrar göle geleceğinin sözünü veriyor. Dileği gerçekleşip göle geri gelmezse, çocuğunun başına kötü bir şey geleceğine inanıyor. Bu inanış daha çok Hindular arasında yaygın.
Gölün sınır kapısı tarafında küçük bir Hindu tapınağı var. Tapınağın adı ise "Chhangu baba kı jar”. Tanrı Şiva’nın evinin Himayalar olduğu inanışı nedeni ile Himalayalar’daki Hindu tapınakları Tanrı Şiva’ya adanmış.
Göl Çevresinde Yak Safarisi
Gölün çevresinde Tibet öküzü yani yaklarla gezi turları düzenlenmiş. Süslenmiş ve eyerlenmiş yaklara binerek 1.000 Rupi (25$) karşılığında yak safarimize başladık.
Gölün etrafındaki bir kilometrelik taşlı ve karlı yollardan, muhteşem göl manzarası eşliğinde ağır ağır ilerleyerek turumuzu bitirdik. Ancak safarinin son etabında adrenalin tavan yaptı. Zira önümüzdeki yol bitti, yaklaşık 40 – 50 metre uzunluğunda dik basamaklar başladı. Tibet öküzünün sahibi merdivenleri inerken öne düşmemek için sırtımızı geriye almamızı söyledi. Bu çok heyecanlı bir deneyim oldu. Göl kenarında muhteşem manzaralı fotoğraflarımızı çektik. Çok ilginçtir ki, fotoğraflarımızı çekerken 5-10 saniye içinde tamamen sis tüm manzarayı kapattı.
Gölün bittiği noktadan Çin sınır kapısına 20 km mesafe kaldı. Buradan devam edilse 7-8 saat sonra Tibet’in başkenti Lhasa’ya gitmek mümkünmüş. Buradaki Nathu-la bölgesi sınır kapısında çok sıkı kontroller yapılıyormuş. Bu nedenle gölün olduğu noktadan öteye hiç bir turist geçemiyor.
Nathu-la dünyanın en yüksek sınır kapılarından biri. Yüksekliği 4.310 metre. Bu sınır kapısı sadece Hindistan vatandaşlarına çarşamba, perşembe, cumartesi ve pazar günleri açıkmış, diğer günler ise kapalı ve kesinlikle geçiş yok.
Tsombo Gölü ziyaretimiz sonrasında, aynı yoldan aynı heyecanla geri dönüyoruz. Zira yollar oldukça tehlikeli. Şehre varışımızla birlikte ilk olarak Sıkkım’daki ilk politik yönetici olan Claude White için 1932 senesinde yapılmış olan White Hall yönetim binasını görüyoruz.
Sıkkım'ın Kahküllü Orkidesi
Hemen ardından bu binanın karşısındaki Flower Exhibition Center’a giriyoruz. Bu kapalı çiçek bahçesi oldukça etkileyici. Sıkkım genelinde yer alan 4 bin üzerindeki çiçek çeşitlerinden bir kısmı sergileniyor. Sıkkım bölgesinde 60 çeşit orkide bulunuyor. En önemlisi ise kahküllü orkide. Sıkkım’a özgü olan bu orkide oldukça ilginç bir çeşit.
Güzel bir parkın içinden yürüyerek kraliyet sarayına geliyoruz. Kraliyet sarayının bahçesinden içeri girmek yasak. Sadece sabah saat 8:30-9:30 arası bahçe gezilebiliyor. Saray ise çok gösterişli değil. Kral, sade bir saray isteyince, büyük bir İngiliz evi inşa edilmiş. Ancak sarayın içi gezilemiyor.
Kraliyet şapeli ise Tsuklachang olarak adlandırılıyor ve ziyarete açık. Burada büyük ulusal törenlere de ev sahipliği yapan bir mekan. Kraliyet şapelinin çevresinde çok sayıda saçları kazınmış kadın budist rahibeleri yani Nunları görüyoruz.
Buradan sonra yürüyerek otelimize geri dönüyor ve ertesi gün için hazırlanmaya başlıyoruz. Bölgede konaklayabileceğiniz özel kahvaltı seçenekleri ve konumuyla cazip olan The Coral Inn ve Hotel Mount Siniolchu gibi oteller mevcut.