Cenevre gölü kenarında yer alan Montreux, Lozan’a yaklaşık 40 – 45 dakikalık bir tren seyahati uzaklığında. Montreux’a yaklaştıkça şarap bağları artmaya başlıyor. Dik bir yamaca kurulmuş olan kentin hikayesi 12.yy’a kadar uzanıyor.
Montreux’te en etkileyici bölge tepede yer alan tarihi kent bölgesi. Bu bölgedeki taş evlerin çoğu, 18.yy’a tarihleniyor.
Taş evlerin arasında teraslanmış üzüm bağları göze çarpıyor.
Tarihi kente dik yokuşları tırmanarak ulaşıyoruz. Montreux’ta her türlü bitkinin yetişmesine olanak sağlayan bir mikroklima görülüyor.
Montreaux teraslama sistemli üzüm bağları ve taş evleri sebebiyle UNESCO tarafından koruma altına alınmış.
18.yy’da buradaki manastırlardaki rahipler şarap yapımı için teraslamalar yapmışlar. Teraslama eğimi 15 derece ile 100 derece arasında değişiyor. Her yer üzüm bağları ile dolu.
Eski kent merkezinin kıvrımlı ara sokaklarında yürürken her an bir köşeyi döndüğünüzde teraslanmış ufak üzüm bağları ile karşılaşmak mümkün. Zaman içerisinde Montreux’un nüfusu artmaya başlayınca buradaki doğal ortamı bozmamak adına endüstri bölgesini Montreux’a çok yakın konumdaki Vevey’e taşımışlar.
Parish kilisesi dar bir vadide, göl ve dağ arasındaki dar bir yamaca yapılmış. Çok eski bir kilise. İçinde 14 azizin mezarı bulunuyormuş.
Kilisenin bulunduğu bölgede bir de ufak manzara terası var ve alabildiğine Montreux manzarasını izleyebiliyorsunuz.
Oldukça ufak bir yerleşim olan Montreux’ta yürüyerek kenti keşfetmek oldukça kolay. Tarihi kent merkezini dolaştıktan sonra sahil kenarına inebilir ve burada keyifli bir yürüyüş yapabilirsiniz.
Sahil bölgesinde bir de genişçe bir Pazar alanı var. Buranın en renkli olduğu zaman Noel pazarının kurulduğu dönemmiş.
Sahil boyunca çok sayıda heykel yer alıyor. Bunlar arasında en popüler olanlar Freddie Mercury, Charlie Chaplin, Empress Sissi, Victor Hugo ve Vladimir Nabokov gibi şahsiyetlere ait heykeller. Bu şahsiyetler zamanında Montreux’a gelmiş ve bölgeyi ziyaret etmişler bu nedenle de onların anısına Cenevre gölü kenarındaki sahilde bu ünlülerin heykellerine yer verilmiş.
Jan Jack Rousseu ise hayatının önemli bir bölümünü Montreux’ta geçirmiş.
Kentin bir etkileyici yeri de aynı zamanda Montreux’un simgesi haline gelmiş olan Chillon Kalesi (Chateau de Chillon). Bu kale tren istasyonundan 45 dakikalık yürüme mesafesinde.
Arkasını Alp dağlarına yaslamış olan Chillon kalesi 12. yy’da kenti koruma amacı ile yapılmış ve İsviçre şatolarının en ünlülerinden biri. Cenevre gölü kenarında yer alan kale oldukça stratejik bir öneme sahip olan kale Chillon kayası üzerine inşaa edilmiş. Sion Piskoposluğu’na ait olan şato, 13. – 16. yy’lar arasında Savoy Düklerine ev sahipliği yapmış ve bu dönemde genişletilmiş. Pek çok yazara ilham kaynağı olmuş olan kale Monreux’un en fazla ziyaret edilen yeri.
Sahilden kente baktığınızda tepedeki lüks otelleri görebilirsiniz.
Yine sahil boyunca devam ettiğinizde İsviçre’nin ilk kumarhanesine de rastlayacaksınız.
Kent sadece doğal güzellikleri ile değil, kültür ve sanat aktiviteleri ile de dikkat çekiyor. Kahkaha Festivali, Klasik Müzik Festivali gibi pek çok uluslararası festivale de ev sahipliği yapıyor.