Nikaragua’da ikinci ziyarete edeceğimiz kent Granada. Granada Nikaragua’nın en eski koloniyal kenti. Cocibolca gölünün, diğer adı ile Nikaragua gölünün kuzey batısında yer alan kent renkli koloniyal binaları ile ünlü.
Biz Managua’dan Granada’ya giderken önce Katherina Lagünü- çevresinde kısa bir fotoğraf molası verdik.
Ardından Masaya Volkanı Ulusal parkını ziyaret ettik.
Orta Amerika ülkeleri Volkanik açıdan oldukça aktif. Bu seyahatimde zirvesine çıktığım ikinci Volkan bu. Masaya Volkanı 3 ay önce son püskürtmesini gerçekleştirmiş.
Bu bölgede kafasında baretle gezen turistler de vardı. Zirvede güvenlik prosedürü okunurken herhangi bir patlamada araçlarımızın içine değil, altına girmemiz söylendi.
El Yapımı Puro
Puro’nun Nikaragua’nın ana ihraç maddeleri arasında yer aldığından bahsetmiştim. Dünyada el yapımı Puro üreten 4 ülkeden biri Nikaragua. Diğerleri ise; Küba, Dominik Cumhuriyeti ve Honduras.
Bir puro sever olarak Granada'da puro fabrikasını ziyaret etmemek olmazdı. Burada üretimin her aşamasını gördüm. Her bir puro tek tek elle sarılıyor.
Ardından da etiketleniyor.
Ve jelatin kabına konuyor.
Son aşamada benimde 3-5 puroda tuzum oldu. Kim bilir kimler içecek:) Bu iş oldukça meşakatli ve sabır istiyor. Tüm dünyada puroların bu kadar pahalı olmasının sebebi de bu zaten.
Bu ülke yakın zamana kadar (1992) zalim bir diktatör olan Samoza tarafından yaklaşık 36 yıl yönetilmiş. Halka çok azap çektirmiş. Bu süre zarfında yaklaşık 50.000 kişi gözaltında işkencelerle ya da sokakta vurularak öldürülmüş. İşte o zamanlardan İtalya’nın faşist diktatörü Mussoli'nin Samoza'ya bir hediyesi olan cep tankı, zamanında halkın çıkmasının yasak olduğu bu tepede sergileniyor.
Turumuz sonrası bu kez de Granada’da bir et restoranına gidiyoruz. Belki yeter diyorsunuz ama bunları paylaşmadan edemeyeceğim. Bizim yediklerimiz gerçekten et değil, ya da bunlar başka bir şey!
Yemek sonrası kent sokaklarında biraz dolaşıyorum.Granada oldukça canlı ve eğlenceli bir şehir.
Nüfusu 95.000 kisi olan kentin İspanyolca anlamı ise "Nar" demekmiş.
Koloniyal dönemin izleri her yerde
Burası koloniyal özelliklerini koruyabilmiş bir şehir. Çalınan müzikler, içilen purolar, rengarenk tek katlı evler daha çok insana Küba'yı anımsatıyor.
Granada’da 6 önemli katedral var. Bunlar; Ana Katedral, La Merced, Guadalupe, Xalteva, San Francisco ve María Auxiliadora.
Kentte görülmeye değer bir diğer yapı ise 1748 senesinde inşaa edilmiş olan Fuerte La Polvora kalesi.
Granada'da kaldığım otelde odam tam şehir meydanına bakıyordu, Zaten başka meydanda yok. İspanyol koloniyel şehirlerinin ortak özelliği kafes planında inşa edilmeleri. Ortada kare ya da dikdörtgen bir meydan ve bunun etrafında kafes gibi birbirini dikine kesen sokaklar… Kaybolmak imkansız, çıkmaz sokak falan da yok. Zaten çıkmaz sokaklar Ortadoğu kültürüne has bir şey.
Nikaragua'da adres vermek oldukça ilginç
Bu arada Nikaragua'da sokak ismi ya da apartman numarası vesaire yok. Adres verilirken herkes tarafından bilinen bir nirengi noktası tespit ediliyor. Örneğin "büyük katedral" veya "merkez hastane" gibi. Mektup adresine de mesela; "büyük hastaneden göl yönüne 4. Sol sokak 2. sağ bina" şeklinde yazıyorlar. Hayli ilginç…
Dünyada içinde köpekbalığı yaşayan tek tatlı su gölü
Granada’nın yanı başında kurulduğu göle Nikaragua gölünün yanı sıra Granada gölü diyenler de var. Bu gölde yapılan tekne turları da oldukça popüler.
8.000 kilometrekare alana sahip olan göl, Nikaragua'nın en büyük, tüm Amerika kıtasının da yedinci büyük gölü. Aynı zamanda dünyanın en büyük onuncu tatlı su gölü.
Bu gölün en büyük özelliği, dünyada içinde köpekbalığı yaşayan tek tatlı su gölü olması. Hem de insanlara saldıran bir tür olan "Boğa Köpekbalıkları" yaşıyor burada. Gölün bir nehir vasıtası ile Karayip denizine bağlantısı var. Bullsharklar yani Boğa Köpekbalıkları da buraya yavrulamaya geliyorlarmış. Hikayeleri biraz somon balıklarına benziyor
Gölde yüzlerce minik ada var, üzerlerinde yasayanlar da var. Adaların oluşumu volkanik kökenli. Bir tanesi satılıktı. Fiyatı 90.000 dolar. Kelepir yani, almak isteyenlere duyurulur…
Göldeki adalardan bazılarında maymunlar yaşıyor. Uzaktan fotoğraflarını çekmekle yetindik. Zira adaya yanaşan teknelere çıkıp çantaları yürütüyorlarmış…
Nikaragua gölünde tekne turumuzu tamamladıktan sonra Kosta Rika’ya gitmek üzere otobüse giderken yolda bir puro dükkanı gördüm. Buranın sahibi küçücük dükkanında kendi markasını yaratmış, kendi purolarını sarıp satıyor.
Denedim gayet lezzetliler:)