- 1 view
Efes Antik Kenti’nin Tarihi
Efes Antik Kenti, MÖ 6000 yılında kurulmuş, birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış, dünyanın önde gelen tarihi kentlerindendir. Kentin Amazon adı ile anılan kadın savaşçılar tarafından kurulduğu ve Arzawa (Ana Tanrıça Kenti) Krallığı’nın şehri Apasas olduğu rivayet edilmektedir. Bu dönemlere ilişkin net bilgiler mevcut değildir fakat yerli halkın uzun dönem burada yerleşik olarak yaşadığı düşünülmektedir.
Küçük bir yerleşim iken yükselişe geçen Efes, asırlar boyunca giderek gelişerek önem kazanmıştır. Kent ikinci kez, Atina kralı Kodros’un oğlu Androklos’un çabaları ile kurulmuştur. Arkeolojik veriler ise MÖ 2 binli yılların sonuna kadar bölgede yerli halkın yaşam sürdüğünü ortaya koymaktadır. MÖ 100 yılından sonra bölgeye Yunan ilgisinin arttığı gözlenmektedir. Yunan kolonicilerinin, bugün İyonya olarak adlandırılan, Ege Denizi’nin doğu kıyısı boyunca yerleşmiş oldukları düşünülmektedir. Lidya kralları döneminde Efes, Akdeniz’in en varlıklı kentlerinden biri haline gelmiştir. Lidya kralının Pers kralına yenilmesi ile birlikte ise Pers egemenliğinin zemini hazırlanmıştır. MÖ 334 yılında Büyük İskender’in gelişine kadar Persler bölgede egemen kalmışlardır. Büyük İskender’in valilerinden biri olan Lysimakhos kente karısının adını verip Arsinoeia diyerek kenti geliştirmek için birçok çalışma yapmıştır. MÖ 281 yılında Efes adı ile tekrar kurulan kent, Akdeniz’in en önemli ticaret limanlarından biri haline gelmiştir.
MÖ 129 yılında Bergama kralı Attolos’un tüm bölgeyi bir Asya eyaleti olarak Roma İmparatorluğu’na katılması için krallığını Romalılara miras bırakması, Romalıların bu fırsatı değerlendirmesini sağlamıştır.
Kent, Roma İmparatorluğu’nun ilk imparatoru Augustus dönemi ve sonrasında çok önemli bir ticaret merkezi haline gelmiştir. Aynı zamanda Ege’deki ikinci felsefe okuluna da ev sahipliği yapması, önde gelen politik ve entelektüel merkezlerden biri olmasına vesile olmuştur. Bir banka, mülteciler için sığınak ve en önemli yerel arazi sahibi olması sebebiyle çok işlevli bir yapı olan Artemis kültü de burada bulunmaktadır. Efes’in iklimi oldukça verimlidir ve Doğu ve Batı arasında bulunduğundan ayrıcalıklı bir konumdadır diyebiliriz.
Yazılı kaynaklardan elde edilen bilgilere göre Aziz Paul 65 yılından 68’e kadar üç yıl boyunca kentte bulunmuş, ünlü vaazlarını vermiş ve halka tek tanrı inancını kucaklamalarını söylemiştir.
MS 2. yüzyıl, Efes’te altın çağ yaşandığı dönemdir. Bu dönemde sayısız anıt ve iki adet imparator kültü tapınağı inşa edilmiştir.
3. yüzyılda Efes ve etrafı Gotlar tarafından saldırıya uğramış, 270 yılında gerçekleşen şiddetli deprem ise kenti yerle bir etmiştir. 380 yılına gelindiğinde ise İmparator I. Theodosius döneminde imparatorlukta yaşayan herkese Katolik inanç dayatılmış ve paganizm “resmen” yok sayılmıştır. Bu sebeple çok tanrılı yapılar teker teker terk edilmiş ve kiliseler inşa edilmeye başlanmıştır.
1304’te nihayet Türklerin eline geçen Efes gene de Hıristiyanların haç için uğrak yeri olmaya devam etmiştir. 1425’te Osmanlı kenti fethetmiş, kısa süre sonra önemli gerileme sinyalleri baş göstermiştir. 17. yüzyılda harap olan eski büyük kent, yalnızca 100 kişinin yaşadığı, sıtmayla mücadele eden bir yer haline gelmiştir.
Uzun tarihi boyunca, ev sahipliği yaptığı toplulukların ihtiyaçları doğrultusunda sık sık değişime uğrayan Efes, çağdaş dönemde üzerine yapı kurulmayan antik dünyanın tek mega kentidir. 1.600 hektarlık alanı kaplayan kent; Prehistorik, Arkaik, Hellenistik, Roma ve Bizans, Selçuk, Aydınoğulları, Osmanlı ve çağdaş dönemlerdeki insanlık tarihini aydınlatan önemli verileri sergilemektedir. Kent, 2015 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne dâhil edilmiştir.
Efes Antik Kenti Roma, Yunan ve Türk olmak üzere üç farklı medeniyetin esintisini içermektedir. Oldukça büyük olan Efes Antik Kenti içerisinde, kütüphaneden tapınaklara, uzun yollardan konaklamayı sağlayan yapılara kadar pek çok yapı bulunuyor. Efes, en parlak dönemini Helenistik ve Roma dönemlerinde yaşamıştır. Roma imparatoru Augustus zamanında Asya Eyaleti’nin başkenti olmuştur ve zamanında nüfus yaklaşık 200.000 kişiye kadar artmıştır.
Efes’i önemli kılan bir diğer konu stratejik özelliğiydi. Doğu ile Batı arasında kapı görevi gören önemli bir liman kenti konumundaydı. Bu özelliğiyle önemli bir ticari ve politik bir ün de kazanmıştı. Ayrıca Anadolu’nun en eski tanrıça geleneği Artemis kültürünün en büyük tapınağı da burada yer almaktadır. Efes, bugün hâlâ adından söz ettiğimiz Herakleitos, Artemidoros, Hipponaks, Zenodotos ve Soranos gibi ünlü isimleri yetiştirmiştir. Efes’in o dönemin kadın savaşçıları olan “amazonlar” tarafından kurulduğu düşünülmektedir. Efes Antik Kenti, Cilalı Taş Devri’nin en önemli örneklerinden biri olma özelliğini taşıyor ve günümüze kadar gelen nadide şaheserlerden. Efes’in dikkat çeken en önemli özelliklerinden biri, bütün cadde ve sokakların birbirini dik açıyla kesiyor olmasıdır. Bu mimariye ızgara planı denmekte, kurucusu ise Hippodamos’tur. Efes, o günkü koşullara göre çok yüksek teknoloji ve ustaca beceri gerektiren mermerler ile inşa edilmiş ve süslenmiştir. Bir dönem, Asya Eyaleti’ne de başkentlik görevi yapmıştır. Ancak daha sonra bir talihsizlik yaşanmış ve şehrin zenginleşmesinde en büyük sebep olan Efes Limanı hızla dolmaya başlayarak, liman özelliğini kaybetmiştir. Bu durum da haliyle ticareti geriletmiştir. Bu krizin önüne geçmek isteyen dönemin imparatoru Hadrian, dolan limanı birkaç kez yeniden boşalttırmıştır. Ancak bu hamle bile kötü gidişatın önüne geçememiştir.
Efes bu dönemden sonra hem limanını kaybetmiş hem de denizle bağı kalmayan bir kent haline gelmiştir. Daha sonra milattan önce 1330 yılında, Türklerin himayesine geçmiştir.
Efes’in dünyaca ünlü eserleri saymakla bitmez elbette ama bi kaç tane sıralayacak olursak Artemis Tapınağı, Celsius Kütüphanesi, Meryem Ana Evi, Yedi Uyurlar (Ashab–ı Kehf), İsa Bey Camii, Hadrian Tapınağı, Domitian Tapınağı, Serapis Tapınağı, Meryem Kilisesi, St. Jean Bazilikası, Yukarı Agora, Bazilika, Prytaneion (Belediye Sarayı), Mermer Cadde, Domitianus Meydanı, Magnesia Kapısı, Herakles Kapısı, Mazeus Mitridatis Kapısı, Anıtsal Çeşme, Traianus Çeşmesi, Heroon, Yamaç Evler, Büyük Tiyatro, Saray Yapısı, Stadyum ve Gymnasium, Tiyatro Gymnasiumu, Liman Hamamı, Liman Gymnasiumu, St John Kalesi diyebiliriz.
Efes Antik Kenti Nerededir?
Efes, Türkiye’nin Anadolu topraklarının batısında, İzmir ilinin Selçuk ilçesinin üç kilometre güneybatısında, İyonya kıyısında yer almaktadır. Kent İzmir’e 83, Selçuk’a 3,5, Kuşadası’na 19 kilometre mesafededir.
Efes Antik Kenti’ne Nasıl Gidilir?
Adnan Menderes Havalimanı ile Efes Antik Kenti arası 60 kilometre mesafedir. Havalimanından Antik Kent’e araba ile yaklaşık 45 dakikada ulaşılabilmektedir.
Basmane-Söke veya Basmane-Denizli tren seferlerinin uğradığı Selçuk istasyonu ise Efes’e 650 metre mesafededir.
İzmir’den Selçuk’a ise minibüs ile 1 saatte, trenle 1 saat 15 dakikada ulaşılabilmektedir. Selçuk’tan kalkan minibüslerle de 10 dakikada Efes’e varmak mümkündür.
Efes Antik Kenti’ndeki Önemli Yapılar
Dünyanın Yedi Harikası’ndan biri olan Artemis Tapınağı, antik dönemin en büyük açık hava tiyatrosu olan 24.000 kişi kapasiteli Efes Antik Tiyatrosu, Celsus Kütüphanesi, Efes’in zenginlerinin sitesi Yamaç Evler, Meryem’in Aziz John’la birlikte son yıllarını geçirdiği düşünülen kilise Meryem Ana Evi, Yedi Uyurlar ve İsa Bey Camii, Efes Antik Kenti’nde bulunan önemli mimari eserlerdir.
Artemis Tapınağı
İnanışa göre, Efes'in bu denli refaha kavuşması ve her yönden büyümesi Tanrıça Artemis sayesindeydi. Doğanın ve saflığın sembolü Artemis'e ait kült, o dönemler giderek ağırlık kazanıyordu ve Efesliler de tanrıçalarına şükranlarını sunmak için, daha önce eşi benzeri görülmemiş bir tapınak yapmaya karar verdiler. Dönemin en ünlü heykeltıraşları getirildi. MÖ 550 yılında Lidya Kralı Croesus tarafından yaptırılan tapınak tamamen mermerdendi ve bu özelliğiyle antik kentte bir ilkti. Antik Çağ'ın Yedi Harikası Listesi'nde en üst sırada olan bu muazzam tapınak, şehrin sonraki yıllarda uğradığı istilalarda yakıldı, yıkıldı ve yağmalandı.
125 metre uzunluğunda ve 65 metre genişliğindeki Artemis Tapınağı'ndan geriye kalan ise birkaç sütun ve bloklardan ibaret. Yapıya ait parçaların bir bölümü Selçuk'taki St. John Kilisesi'nin yapımında, bir bölümü Ayasofya'nın inşasında kullanıldı. Bölgede yapılan kazılar sonrası sadece küçük bir kısmının gün yüzüne çıkarılabildiği tapınak alanında bulunan figürinler ise bugün Efes Arkeoloji Müzesi'nde sergileniyor.
Celsus Kütüphanesi
Efes Antik Kenti'nde görebileceğiniz yapıların en önemlilerinden olan Celsus Kütüphanesi, MS 110 ve 135 yılları arasında, Gaius Julius Aquila tarafından babası Celsus'un anısına yaptırılmıştı. Cepheden bakıldığında iki katlıymış gibi görünen kütüphanenin aslında üç katlı olarak inşa edildiği ancak güçlü bir depremde yıkıldığı biliniyor. Celsus, günümüzdeki kütüphaneler gibi, yerli halka hizmet veren ve on dört bin kadar kitaba ev sahipliği yapan bir kütüphaneydi. Aynı zamanda kurucusu Celsus'un lahdinin de kütüphanede yer alması, onu aynı zamanda bir anıt mezar da yapmaktaydı.
Kütüphaneyle ilgili önemli bilgileri ise, yapının çeşitli kısımlarına yayılmış yazıtlardan almaktayız. En önemlilerinden biri de, doğu cephesindeki giriş kapısının yanındaki yazıttır. Yazıt şöyle der:
"Asia proconsul'ü Tiberius Iulius Celsus Polemaeanus için oğlu, consul Tiberius Iulius Celsus Polemaenus'un kendi serveti ile Celsus kütüphane binasını, bütün dekorasyonu ve sanat eserleri ve kitapları ile kurdu. Kütüphanenin korunması ve kitap alınması için 25.000 denarion'u onun için (yani kütüphane) bir başlangıç olmak üzere miras bıraktı. Aquila'nın mirasçıları onu tamamladılar ve vasiyete uygun olarak, bu yapı üç kez Asiarkhos olan Tiberius Claudius Ariston tarafından adandı."
Dokuz basamaklı bir merdivenle çıkılan ve tonozlu bir altyapısı bulunan platform üzerinde yükselen Celsus Kütüphanesi'nde farklı kavramları temsil eden 4 kadın heykeli yer almaktadır. Sophia (Bilgelik), Arete (Erdem), Ennoia (Kader) ve Episteme (İlim-Bilim)... Bu heykellerin orijinalleri Viyana Müzesi'nde sergilenmektedir.
Kütüphane dış yüzünün alt katında Sophia (bilgelik, akıl), Arete (erdem, karakter), Ennoia (kader, muhakeme) ve Episteme (ilim, bilim) temsil eden 4 kadın heykeli bulunur. Bu heykellerin orijinali günümüzde Viyana Müzesi'ndedir.
Oldukça zengin bir mimariye sahip olan kütüphane, 21 metre genişliğinde ve 17 metre yüksekliğindedir.
Efes Antik Tiyatrosu
Efes Antik Kenti’nin en üst tarafında yer alan Efes Antik Tiyatrosu hakkında kısa bilgi vermek gerekirse bu tiyatro, günümüze kadar sağlam kalmış en güzel, en büyüleyici, en muazzam yapılardan biridir. İlk tiyatronun yapıldığı tarih Helenistik döneme denk gelmekle birlikte dönemin teknolojisi düşünüldüğünde akustik son derece başarılıdır. Efes Antik Tiyatrosu’nun günümüzde gördüğümüz hali milattan sonra 98 ile 117 yılları arasındaki çalışmanın ürünüdür. Tiyatro restore edildiği zaman Efes Festivali’ne ev sahipliği yapmış fakat yüksek desibelin eserlere zarar verebileceği gerekçesiyle bu fikirden vazgeçilmiştir. 24 bin kişilik oturma alanına sahip tiyatronun üç katlı sahne binası bugün ne yazık ki ayakta kalamasa da, diğer bölümleri hala izlenebilir.
Efes Harabeleri Nerededir?
Efes Antik kenti hangi ilimizdedir sorunun cevabı İzmir‘dir. Efes Harabeleri Selçuk ilçesine bağlıdır. Deniz seviyesinden yüksekliği ise yedi metredir. İzmir Şehirlerarası Otogarı’ndan (İZOTAŞ) Selçuk minibüslerine binerek ya da Basmane Tren Garı’ndan kalkan Denizli treni kullanılıp Selçuk İstasyonu’nda inilerek ulaşım sağlanabilir. Selçuk’a geldikten sonra ise minibüslere binilebilir.
İlçe ile Efes Antik Kenti arasındaki mesafe yaklaşık üç buçuk kilometredir. Bu yolculuk da minibüslerle 10 dakika sürer ve ücreti 2.5 liradır. Ancak ziyaret eden turistlerin çoğu Kuşadası üzerinden gelmektedir. Kuşadası Limanı’na uğrayan kruvaziyer gemiler de Efes’e günübirlik geziler düzenliyor. Çünkü Kuşadası ile Selçuk arası 20 kilometredir. Kuşadası’ndan kalkan minibüslerle Selçuk’a varmadan önce Efes Antik Kenti sapağında inerek yolculuğu yaklaşık yarım saatte tamamlamak mümkün.