YolculuğumuzAlmanya'nın Baverya bölgesinde bulunan şehri Regensburg'a. Neden tercihim burası diye sorarsınız üniversiteden arkadaşım Sevinç burada staj yapıyor ve onun daveti ile bu güzel şehre adım atıyorum. Uçuşumuzu Antalya'dan direk Münih'e uçuşu bulunan bir havayolu şirketiyle ile yapıyoruz. 3 saatlik yolculuktan sonra Münih Havalimanı’na iniyoruz.
Münih'ten Regensburg'a aktarma yapmamız gerekiyor. Bunun için de önceden internet üzerinden flixbus diye firmadan 8 euroya bilet alıyorum. Eğer Avrupa'ya gidecek olursanız flixbus sitesini incelemenizi tavsiye ederim. Ülkeler arasını otobüs ile çok uygun fiyatlarla dolaşabilirsiniz.
Regensburg'a gelince eşyalarımızı Sevinç’in kaldığı öğrenci yurduna bırakıp dolaşmaya başlıyoruz. Sokakları tertemiz havası tertemiz Regensburg bizi saygı ile karşılıyor.
Regensburg'un tarihinden kısaca bahsedelim. İkinci Dünya Savaşı’nda bombalanmamış bir kent çünkü nüfusu 100 binin altındaymış. O yüzden şehir Orta Çağ’dan kalma hali ile sapasağlam duruyor. Aynı zamandan BMW ve AUDI gibi büyük firmaların fabrikalarının burada olması şehri daha da çekici kılıyor.
Regensburg sokaklarına daldığınız andan itibaren büyüleniyorsunuz. Şehirde renkli büyüklü küçüklü binalar tarih kokan sokaklar sizi tüm ihtişamı ile etkiliyor. Burada büyük binaların aslında bir anlamı da varmış. Uzun kuleler zengin asil soylu kişileri simgeliyormuş.
Bu şehirde bir bisiklet kiralayıp sokaklarında turlayabilirsiniz. Şehri turlarken mutlaka Cathedral Of Peter's ve Goliathhaus'u mutlaka ziyaret etmelisiniz.
Şehrin içinden Donau yani Tuna Nehri geçmekte. Mutlaka kıyısında biraz oturup bir şeyler içmelisiniz. Yeme konusu demişken Regensburg; sosisi ile meşhur bir yer. Köprüde çalışan işçilere yaklaşık 800 yıldır sosis yapan bir küçücük dükkân var ve hemen Steinerne Köprüsü’nün altında yer alıyor. Adı ise Wurstküche. Buranın başka bir özelliği ise sosisleri lavantalı ekmek ile servis ediyor olması. Regensburg’a geldiğinizde buranın sosisini mutlaka deneyiniz.
Şimdi sıra köprüde. 15 ayak üzerine oturtulmuş olan Steinerne Köprüsü 1135 yıllarında yapılmış ve uzunluğu 350 metre fakat biz gittiğimizde tadilatta olduğu için alternatif olarak yapılan demir köprüden Donau'nun karşısına geçiyoruz. Regensburg’un en güzel noktası da bu köprünün ortası. Tüm Orta Çağ anında gözünüzün önünde canlanıyor.
Köprüden karşıya yürüdüğünüz zaman Walhala adı verilen ve tapınağa benzeyen bir yapıtın olduğu söylenmişti. Biraz Yunan tapınaklarını andırıyormuş fakat bizim Çek Cumhuriyeti’ne geçmemiz gerektiği için orayı bir sonraki Regensburg ziyaretine bıraktık. Küçük bir hatırlatma: Anahtarlık ve magnet almak isterseniz köprünün hemen altında küçük bir dükkân var oradan alabilirsiniz. Bu arada Regensburg ile ilgili paylaşılması gereken bir not, pazar günleri genelde tüm esnaflar kapalı oluyor.
Anlatmanın yetmeyeceği şehir mutlaka ziyaret edilmeli. Bir daha neresi deseler Regensburg derim.