İki Günde Rodos

Tatil süremiz kısıtlı olduğu için farklı bir ortam, farklı lezzetler ve farklı bir atmosfer için tercihimizi Rodos'tan yana kullandık. Rodos, Yunan Adaları'nın en büyüğü ve başkenti olarak biliniyor. 130 bine yakın nüfusu var ancak çok küçük bir şehir olarak düşünmeyin. Bunu, şehri yürüyerek gezdikçe daha iyi anlayacaksınız. :)

Kapıda vize almak durumundasınız. Eğer Shengen vizeniz varsa buna gerek yok elbette. Kapıda vize için 4 gün öncesinden başvuru yapmanız gerekiyor. Fethiye'den yola çıkacak olan feribot bizim tercihimiz. Gidiş-geliş olarak, açık dönüş bileti alıyoruz (75 Euro). Yolculuğumuz Fethiye'den bir buçuk saat kadar sürüyor ve sonunda Rodos'a varıyoruz.

Gümrükten geçtikten sonra bizi Rodos Kalesi karşılıyor.Tüm şehir kale duvarlarının ardına gizlenmiş. Öncelikle Booking.Com üzerinden yaptığımız rezevasyonumuzu tamamlamak için otelimize geçiyoruz. Şehrin merkezinde, deniz manzaralı bir otel olan Savoy'da üç kişi kalacağız. Biz bir geceliğine kişi başı 65 Euro ödedik. Buna kahvaltı dâhil ve odaları temiz. Eşyalarımızı otele bıraktıktan sonra, gezmeye başlamadan önce otobüs durağının yanındaki EteK1 Fast Food'da Gyros Pita yiyoruz. Bizim dönerimizin tarzında bir yiyecek ve tadı gerçekten müthiş (1 Gyros Pita 2 Euro bu arada). Karnımızı doyurduktan sonra düşüyoruz yola.

İlk tercihimizi Lindos'tan yana kullanıyoruz. Lindos'a hemen hemen her saat başı otobüs kalkıyor. Tercihiniz otobüsten yana olsun çünkü yol bir buçuk saat kadar sürüyor. Eğer taksiyle giderseniz, ocağınıza incir ağacı dikmeniz mümkün. Ancak otobüsün bileti kişi başı 5.50 Euro. Lindos'a varınca dik bir yokuştan aşağı dogru iniyoruz ve beyaz evleri bizi karşılıyorlar. Çok küçük bir yer olan Lindos'un içine girdiğinizde büyüleniyorsunuz. Daracık ve rengârenk sokakları ile sizi hemen kendine bağlıyor. Lindos'un hemen tepesinde bir de kale göreceksiniz. Enerjiniz varsa yürüyerek tırmanabilirsiniz veya eşek kiralayarak çıkabilirsiniz. Biz eşeklere kıyamadığımız için yürüyerek çıktık. Buradan hatıra olarak mutlaka eşekli bir magnet alın.

Şehri gezdıkten sonra kendımızı Lindos'un serin sularına bırakıyoruz. Tertemiz ve incecik kumlara sahip. Ancak asıl şimdi zorlanacağız, çünkü denize girdikten sonra geri dönüş için çok dik bir yamaç çıkıyoruz. Otobüs bu noktadan geçiyor ve geri dönüş biletinizi oradan almanız mümkün.

Rodos'a dönünce hemen eşyalarımızı otele bırakıp ve kıyafetlerimizi degiştirip, akşam eğlencesi için dışarı çıkıyoruz. Akşam Rodos Kaleiçi'ni mutlaka gezmelisiniz. Biz Romeo Tavernası'nı tercih ettik. Solist Yunanca ezgilerle İbrahim Tatlıses'in "Mavi Mavi" şarkısını söylerken, biz de Uzo eşliğinde tavernanın tadını çıkarıyoruz. Ardından Rodos'un sokaklarında dolaşıyor ve Hipokrat Meydanı'ndaki çeşmenin başında oturup, etrafı biraz inceliyoruz.

Son günümüze gezmek için Rodos Kaleiçi'ni ve çevresini bıraktığımız için, burada ilk önce Mandrake Limanı'ndan başlıyoruz. Hani şu, direklerin üzerinde keçi ve geyik bununan liman burası. Rodos Kilisesi de burada, içine mutlaka girmelisiniz. Ancak eğer üzerinizde benimki gibi şort varsa, bacaklarınızı örtmek için Papazlardan biri size kapıda hemen etek gibi uzun bir giysi uzatıyor.

Mandrake Limanı'nı bitirdikten sonra, hemen yanındaki koya geçiyoruz. Buradaki değirmenlerde fotoğraf çekildikten sonra kalenin içine giriyoruz. Kalenin içindeki Şovalye Sokağı'nı mutlaka en tepesine kadar tırmanmalısınız. Sonunda kalenin çok büyük kapısıyla ve Grand Master Sarayı'yla karşılaşıyoruz.

Burayı turladıktan sonra. dırek camiler tarafına doğru yürüyebilirsiniz. Sokrates Caddesi olarak adlandırılan bölgedeki birçok küçük dükkân ilginizi çekebilir. Sıcaktan bunalırsanız, serinlemek için Frape içebilirsiniz..

Gezimizin yavaş yavaş sonuna doğru, "İyi ki gelmişiz," diyerek ama biraz da "geri dönmesek mi?" diye hüzünlenerek, karışık hislere kapılıyoruz. "Ufacık ada, gitmeye bile değmez!" demeyin sakın; Rodos gerçekten büyük bir ada. Gitmenizde fayda var. :)