​Avrupa'nın En İyi Korunmuş Ortaçağ Yerleşimi: Rodos

Rodos’la ilk tanışmamız 2013 senesi sonbaharıydı. Bodrum’dan gulet kiralayarak yaptığımız yolculuğun Yunan sularındaki son durağıydı. İkimiz de Mandraki Limanı’na doğru usulca ilerlerken meşhur Kolossos heykelinin yerinde duran ve isimleri “Elefos” ve “Elafina” olan iki heykelin bizi karşılamasıyla Rodos’a ilk görüşte vurulmuştuk. İlk Rodos’a gidişimizde Rodos’a bir türlü doyamamış ve tekrar gelmek üzere Rodos’a söz vermiştik. Bu sene o sözümüzü tuttuk. 
Bu kez İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanı’ndan Bora Jet ile Mikanos duraklamalı Rodos’a uçtuk. Aktarmalı yerine duraklamalı diyorum çünkü Mikanos’ta uçaktan inmiyor, yaklaşık 20-25 dakika Mikanos’a giden yolcuların inmesini ve Mikanos’tan Rodos’a giden yolcuların binmesini bekliyorsunuz. Bu yolculuk toplamda 2,5 saat kadar sürüyor ve Rodos’a varıyoruz.

Rodos Havaalanı merkeze yaklaşık 15-20 dakika mesafede. Taksiyle ya da konaklayacağınız otelden transfer ayarlayarak merkeze kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Araç kiralama gibi bir düşünceniz varsa, mutlaka önceden aracınızı rezerve ettirin. Özellikle yaz aylarında araç bulmak ciddi anlamda sıkıntılı olabiliyor.

Türkiye’de Rodos’a en yakın yerBozburun Yarımadası. Marmaris’ten Rodos’a her gün feribot seferleri var ve yolculuk bir saat sürüyor. Bu yolla Rodos’a seyahat etmek isterseniz seyahat tarihinden yaklaşık 5 gün önce aracı şirketlerden birine istenen evrakları teslim ediyorsunuz ve Schengen vizenizi alıyorsunuz. Vize ücreti yaklaşık 55 Euro, feribot bileti de yine 55 Euro.
Oniki Adalar grubunun en büyük adası Rodos, “Şövalyeler Adası” olarak anılıyor. 130 bin kişinin yaşadığı adanın uzunluğu 80 kilometre, genişliği ise 38 kilometre. Yollar çok düzenli ve tabelalar yol gösterici. Bu nedenle kolaylıkla araç kiralayarak gezilebilecek bir ada.

2400 senelik tarihe sahip olan adada yıllar içinde en uzun hüküm sürenler St. Jean Şövalyeleri, ardından Osmanlılar ve daha sonra İtalyanlar. Ardından da ada tamamen Yunanlılara geçiyor. Adada bu 3 büyük grubun egemenlik döneminden izler bulmak mümkün. Biz de bu kez İtalyanlar tarafından yapılmış ama günümüzde Rodos Casinosu ve otel olarak hizmet veren tarihi Grande Albergo delle Rose Otel’de konakladık.

Otel gerçekten tarihi değeri olan, yaklaşık 100 yıllık bir bina. Özellikle Murat’ın yazısında otelin ve adanın tarihiyle ilgili enteresan hikayeler var. Odaları da oldukça konforlu.

Konakladığımız otelin hemen önünde uzanan Elli Beach gün boyunca oldukça kalabalık bir plaj.

Bu plaj açıklarında, denizin içinde yer alan ikonik Rodos tramplenine kadar yüzüp tramplenden turkuaz sulara atlamak ise çok keyifli.

Rodos’u ziyaretimizde en olmazsa olmaz şey Ortaçağ’ı hissedeceğiniz, uzunluğu 4 kilometreyi bulan surlarla çevrili eski kent merkezi. Tapınak şövalyeleri tarafından yapılmış olan kale ve eski kent merkezi tüm Avrupa’daki en iyi korunmuş ve en büyük Ortaçağ şehri olduğundan UNESCO Dünya Mirasları Listesi’nde yer alıyor.

Limana bakan kapıdan eski kente giriyoruz. Girdiğimiz gibi sağda solda şövalye kostümü içindeki sokak sanatçıları, ressamlar dikkatimizi çekiyor. Bu sokaktan dümdüz ilerlediğimizde kent içindeki Müslüman mahallesine ulaşıyorsunuz. Sol tarafta cumbalı Osmanlı yapısını gördüğünüzde buraya ulaştığınızı anlayacaksınız. Hemen çaprazında ise Kanuni Sultan Süleyman Camii'yi göreceksiniz. 1523’de yapılmış olan cami Rodos’taki en önemli Osmanlı eserlerinden biri.

390 sene Rodos’a hükmetmiş olan Osmanlılar, bu dönemde 11 camii, 18 mescit, 12 çeşme, 3 hamam, Sultan Süleyman İmareti, Saat Kulesi, Fethi Paşa Rüştiyesi, Hafız Ahmed Ağa Kütüphanesi gibi çok sayıda eser bırakmışlar.
 
Camiyi solunuzda bırakıp dümdüz yürüdüğünüzde Rodos’un en etkileyici yapılarından biri olan Büyük Üstadlar Sarayı'na (Grand Masters Palace) ulaşacaksınız.


 
Eskiden şövalyeler için bir merkez, kale ve saray olarak hizmet eden bu ihtişamlı bina gotik tarzda inşa edilmiş. Daha önce içini ziyaret ettiğimiz için bu kez Büyük Üstatlar Sarayı’nın içini pas geçtik ancak içerisi kesinlikle görülmeye değer. Dev merdivenler, hafif loş bir ortam, devasa mozaikler, heykeller, hepsi çok etkileyici.

Saray çıkışında doğruca Şövalyeler Sokağı’na geçiyoruz. Zamanında bu sokak boyunca şövalyelere ait evler bulunduğu için bu ismi alan sokak Rodos’un bence en etkileyici sokağı.

Günümüzde bir kısmı müze, bir kısmı ise konsolosluk olarak hizmet veren yapıların dışı kadar içleri de bakımlı.

Ana yolu yuvarlak taşlar ile dolu olan sokağın en başında ağırlıklı olarak Antik Yunan medeniyetine ait eserlerin sergilendiği Rodos Arkeoloji Müzesi’ni görebilirsiniz.

Müzenin hemen karşısında yine sokak sanatçıları Rodos sokaklarını renklendiriyor. Buradan sonra Uzun Çarşı olarak da bilinen Sokrates Sokağı’nda yürüyüşe başlayabilirsiniz. Çok sayıda hediyelik eşya dükkanının sıralandığı bu daracık sokakta en çok dikkat çeken ise şövalyelere ait zırhların ve başlıkların satıldığı mağazalar. Ancak tabii bu mağazalarda Rodos’a özgü sünger, sabun, zeytin ağacından yapılmış ürünler, zeytinyağı gibi ürünler alabilirsiniz. Ancak fiyatlar talep doğrultusunda epey artmış. Geçen sefer şövalye başlığı almıştık. Bu kez amacımız zırh almaktı ama 3 sene içinde bile fiyatlar epey artmış.

Bir sonraki durağımız ise Şadırvan Meydanı. Hipokrat Meydanı adıyla da bilinen meydan adını ortasındaki şadırvandan alıyor. Çevresinde çok sayıda kafe ve restoranın sıralandığı meydan günün her saati çok kalabalık.

Eski kentten çıkınca Mandraki Limanı’na doğru yöneldik. Günümüzde Rodos’un simgesi olan Geyik heykelleri yerinde MÖ 280’de Dorlar tarafından yapılan Kolossos’un bulunduğu söyleniyor. 32 metre yüksekliğinde olduğu söylenen, Lindoslu Khares tarafından yapılmış olan heykel MÖ 225’deki depremde yıkılmış. Ardından 654’te Arapların bölgeye gelmesi ile parçalar Suriyeli bir Yahudi’ye satılmış. Şu an ancak kitaplarda ve kartpostallarda tasvirleri görülebilen Kolossos, yani Güneş Tanrısı Helios’un heykeli, antik dünyanın yedi harikasından biri.
 
Limanın hemen yakınlarında yer alan büyük kubbeli bir Pazar yeri olan Neo Agora, Evangelismos Kilisesi, Vilayet Evi ve müslüman mezarlığı görülebilecek diğer noktalar.

Rodos’ta Neler Yemeli?
Akşam saatlerinde Casino Rodos’un bahçesinde dönem dönem organize edilen şovlara katılabilirsiniz. Biz  gittiğimizde İspanyol gecelerine denk geldik.

Her akşam İspanyol şefin hazırladığı açık büfe İspanyol yemekleri eşliğinde flamenko gösterisi organize ediliyordu. Kaldığınız sürede varsa bu şovlardan birine katılmanızı şiddetle tavsiye ederim.

Eğer eski kent merkezinde yemek yemek isterseniz Türk kökenli Nigar Hanım’ın işlettiği Nikki’s adlı restorana gidebilirsiniz. Eskiden Türkiye İş Bankası’na hizmet veren binayı kiralayıp çok güzel bir dekorasyona büründürmüşler. Tipik Yunan mutfağı sunulan restoranda leziz mezeler, güleryüzlü çalışanlar tarafından servis ediliyor.

Biraz daha lokal lezzetler ve etnik bir dekor istiyorsanız adres belli: Koukos.

Eski kentin dışında Casino Rodos’a 3-4 dakika yürüme mesafesinde olan bu restoran her akşam dolup taşıyor. O nedenle eğer gidecekseniz mutlaka önden rezervasyon yaptırmanızı öneririm. Kalamar yavrusu, ahtapot ızgara, suvlaki kesinlikle tavsiye edebileceklerim arasında.

Bir de şansınızı denemek isterseniz doğruca Casino Rodos’a.

Lindos Antik Kenti
Adanın doğusunda Mandraki Limanı’na yaklaşık 45-50 dakika uzaklıkta yer alan Lindos kasabasının trafiğe kapalı daracık sokakları ve tepedeki antik kent kesinlikle görülmeye değer.

Beyaz badanalı evler, Rum kaldırım taşlı daracık sokaklar, masmavi pencereler ve kapılar bu kasabanın göze çarpan mimari dokusu. Kasabadaki en yüksek yapı ise Panagias Kilisesi’nin çan kulesi.

Lindos Kalesi, akropol ve Lindos antik kentinin olduğu tepeye iki şekilde gidebilirsiniz. Birincisi hemen kasaba girişinde sıralanmış eşeklerden birine binerek 10-15 dakikada eşek üstünde tepeye ulaşırsınız. İkinci seçenek ise yürümek. Eşekle tepeye çıkmanın bedeli 5 Euro. Biz yine geçen sefer olduğu gibi bu sene de eşek kiralayarak tepeye çıktık.

Deniz seviyesinden 116 metre yükseklikte kurulmuş olan Lindos Antik Kenti adanın en önemli arkeolojik alanlarından.

Efsaneye göre Danaides’in Mısır’dan Rodos’u ziyarete gelen kızları bu antik kenti kurmuş ve ortasına da Athena Tapınağı'nı inşa etmişler. Bu tapınak tarih boyunca Büyük İskender’den Troyalı Helen’e kadar pek çok ünlü şahsiyet tarafından ziyaret edilmiş.

Bence bu antik kent, Rodos’ta en güzel manzara veren yerlerden biri.

St. Paul Plajı
Lindos Antik Kenti'nin kurulu olduğu tepenin denizle buluştuğu noktada başlayan St. Paul’s Plajı korunaklı, küçük sapsarı kumsalı ile dikkat çekiyor.

Adını St. Paul Kilisesi'nden alan koya Lindos kasabasından merdivenlerle inerek ulaşabiliyorsunuz. Plajda şezlong ücretleri yaklaşık 5 Euro. Plaj boyunca 5-6 tane yerel işletme yer alıyor. Burada oturup deniz sonrası bira-patates ikilisi oldukça keyifli olacaktır.

Ya da biraz daha kapsamlı bir şeyler yemek isterseniz tekrar merdivenlerden çıkıp Lindos girişinde 1933’den beri hizmet veren Mavrikos isimli restorana geçebilirsiniz. Biz geçen geldiğimizde burada deniz ürünleri tabağı sipariş etmiş ve çok memnun kalmıştık. Ancak fiyatları ortalama restoranların epey üzerinde.

Önerebileceğim bir diğer kumsal ise Tsambika Plajı. Sapsarı uzanan kumsal, turkuaz denizi ile dikkat çeken bölgede şezlong kiralayabilir, tüm gün deniz ve güneşin tadını çıkartabilirsiniz. Bu bölgede vaktiniz olursa Our Lady Manastırı'nı da ziyaret edebilirsiniz.

Faliraki ve Anthony Quinn KoyuRodos Adası’nın turistler, özellikle de İngiliz ve Kuzey Avrupalılar tarafından en fazla tercih edilen bölgelerinden biri Faliraki. Çok sayıda modern tesisin yer aldığı,  kilometrelik kumsalı ve hareketli gece hayatı ile bu bölge Rodos’un eğlence merkezi olarak biliniyor.

Rodos’un merkezine yaklaşık 25 dakika mesafede yer alan Anthony Quinn Koyu ise sarp kayalarla çevrili, sık ağaçların yer aldığı küçük ve şirin bir koy.

Anthony Quinn’in 1961 senesinde çekilen Navaron’un Topları filminden sonra ünlü olmuş. Çünkü bu film çekildiği sırada bu koyu görüp çok seven Anthony Quinn buranın müptelası olmuş. Ardından bu koya onun adını vermişler.

Bu koya yakın konumdaki Ladiko Plajı da yatların uğrak noktalarından biri. Leziz yunan mutfağı sunan ufak bir de restoranın yer aldığı kumsal oldukça keyifli.

Hazır daha yaz bitmeden leziz lezzetlerini tatmak, muhteşem koylarında yüzmek, Ortaçağ dönemini hissetmek için rotanızı Rodos’a çevirin.

TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni