Babam rahmetli biz evlatlarına çocukluğumuzda sürekli Afrika, Borneo Adası gibi yerler hakkında kitaplar ve dergiler okurdu. Hayal dünyam o zamanlar gelişmeye başlamıştı, her zaman o hafızamda kalan gizemli yerleri keşfetmek istedim. Borneo’nun balta girmemiş ormanları, sadece fotoğraflarını gördüğümüz vahşi hayvanları benim için her zaman merak ve özlem konusu olmuştu. Hatta üniversite yıllığımda bile “hayali dünya turu yapmaktır” diye yazmaktadır, yaklaşık 15 yıldır bu hayalimi gerçekleştirmeye çalışıyorum.
Güneydoğu Asya’nın birçok yerini gezdim ve benim için gizemli olanı yani Borneo Adası’nı en sona saklamıştım ve hayallerimin adasına Şubat 2013’te bir arkadaşımla beraber toplam 10 günlük bir seyahat gerçekleştirdim. Bu seyahati yerel bir Malay firma organize etti ve hiçbir şey aksamadı, çok memnun kaldık, fiyatı da oldukça uygundu. Singapur-Borneo arası ve diğer iç uçuşlar dâhil (yaklaşık 7 iç uçuş yaptık, çünkü kara yoluyla her yere ulaşmak mümkün olamayabiliyor), 4 yıldızlı otellerde konaklama ve tüm transferler, yerel rehberlik hizmetleri dâhil, birkaç da öğle ve akşam yemeği vardı ve toplam bir kişi için 2.300 dolara mal oldu. Türkiye-Singapur arası gidiş-dönüş uçak maliyeti bunun dışındadır, çünkü o kısmını biriktirdiğim millerimle halletmiştim.
Borneo Adası Nerede?
Borneo Adası üç ülke sınırları arasında yer alıyor, kuzey bölümü Malezya’ya ait ve Borneo olarak adlandırılıyor, Güney Bölgesi ise Endonezya’ya ait ve Kalimantan olarak isimlendirilmiş. Bizim ziyaretimiz daha çok turizme açık olan Malezya tarafıydı yani Borneo idi. Ayrıca Malezya tarafında bulunan küçük bir yüz ölçüme sahip Brunei Sultanlığı da adanın üçüncü ülkesidir.
Gunung Mulu National Park bölgesi Borneo Adası’nın orta kuzey bölgesinde yer alıyor, en yakın yerleşim yeri Miri şehridir ve Sarawak eyaletine bağlıdır.
Borneo; Sarawak ve Sabah olmak üzere iki eyaletten oluşuyor, toplam nüfusu 5 milyon civarı, 28 etnik grup olduğu söyleniyor. İbanlar % 30 ile en kalabalık grup ikinci sırada ise Çinliler var.
Borneo adası gerçekten muhteşem! Hem modern şehir hayatını görebilirsiniz hem de vahşi tabiatı, ben klasik Borneo turunun adayı tanımak için yeterli olacağını düşünmüştüm ancak paketi satın aldığım yerel tur firmasının ısrarı üzerine programımıza UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan Gunung Mulu National Park bölgesini de ilave ettik. İlkin düşünmüştüm ki devasa mağaralar ne kadar ilginç olabilirdi, bu düşünceyle Kuching’den küçük uçağımıza binerek havalandık, yağmur ormanları ve nehirlerin üzerinden bir müddet uçtuktan sonra uçağımız yemyeşil bir alan içerisindeki küçük ve şirin Mulu Havaalanı’na indi.
Gunung Mulu Milli Park'a Ulaşım
Gunung Mulu Milli Park bölgesine karayoluyla ulaşım çok zormuş, en yakındaki yerleşim yeri Miri şehri, oradan bozuk ve yetersiz karayolu ve bir müddet de nehirden seyahat edilerek gelinebileceğini öğrendik. Ancak bu zor yol yerli halk tarafından bile kullanılmıyor, Mulu’dan en yakın şehir olan Miri’ye bile 30 dakikalık uçak yolculuğu ile ulaşıyorlar.
Deer Cave ve Lang's Cave
Mulu’ya öğle saatlerinde vardık, yemekten hemen sonra gezimiz başladı. Deer Cave ve Lang’s Cave denilen mağara sistemleri konaklama yerine oldukça yakın yaklaşık 3 kilometre kadar bir mesafede. Mağaralara ulaşmak için yağmur ormanının içerisine yaklaşık iki metre eninde ahşap bir yol yapmışlar. Yolda giderken ağaçların arasında yılanlar, kuş ve kelebek çeşitlerini görebilmek mümkün. Daha önceleri geyiklerin barınağı olan bu mağara sistemi turizme açılması nedeniyle maalesef ki bu özelliğini yitirmiş. 2 km uzunluğu ve 220 metre yüksekliği olan mağara gerçekten çok etkileyiciydi.
Günbatımında mağaralardan çıkan binlerce yarasayı izlemek mümkün, dakikalarca süren bir resital gibi gökyüzünü süslüyorlardı.
Clear Water ve Wind Mağaraları
Mulu’da ikinci günümüzde bu defa otelimizin yanındaki nehirden hareket eden küçük ve dar botlarla Clear Water ve Wind olarak adlandırılan diğer büyük mağara sistemlerini görmeye gittik. Her iki mağara sistemi de yine yağmur ormanlarının içerisinde saklı muhteşem tabiat harikalarıydı.
Bölgede iki gün kalmak yeterli olabiliyor, her bir mağara sistemine bir gün programlanıyor ve dolu dolu geçiyor, her akşamda Royal Mulu Resort’ta misafirler için yerel müzik, gösteri vb. etkinlikler düzenleniyor.
Milli Park'ta Konaklama
Milli Park bölgesinde kalmak için de çok sınırlı sayıda tesis var, hatta bir adet denilebilir ismi Royal Resort Mulu. Bungalov türü bir tesis, konforlu kategori ve daha alt olmak üzere iki adet tesisi var, bizim konakladığımız daha konforlu olanıydı, çünkü bu tesisten ilk gezi bölgesi olan Deer Cave ile Lang’s Cave’e yürüyerek ulaşmak mümkün, biz de o tesiste iki gece konakladık (Bir adet de hostel türü bir tesis vardı ancak onu kayda değer görmüyorum).
Kaldığımız tesiste Batılı tarzda yemekler mevcuttu, bu anlamda hiçbir sorun yaşamadık, otelimiz bungalov türü müstakil evlerden oluşuyordu. Orta bölgeye kocaman yapay bir gölet yapmışlar, orası da balık doluydu, otel yağmur ormanları ile iç içe ve geceleri vahşi hayvan sesleri birbirine karışıyordu. Yemek yenilen restoran bölümü de bu göletin hemen üstünde yer almış ve aşağıda balıklar misafirlerin ekmek atışlarını bekliyorlardı. Bir yemek anında fark etmemişim, yanıma yaklaşan bir yılan için Avustralyalı bir turist uyarmıştı beni, yani tabiat ile içi içesiniz. Hava durumu derseniz, bir anda yoğun bir tropik yağmur başlıyor, sonra kuru bir havaya dönüşebiliyor, her şeyiyle çok farklı bir atmosfer var.
Otelimiz Deer Cave ve Lang’s Cave denilen mağara sistemleri konaklama yerine oldukça yakındı yaklaşık üç kilometre kadar bir mesafede, mağaralara ulaşmak için yağmur ormanının içerisine yaklaşık iki metre eninde bir ahşap yol yapmışlar. Deneyimli ve özel izinli rehberimizle beraber kahvaltıdan sonra yola çıktık, bizimle beraber orta yaşın üzerinde karı-koca Malay bir aile de vardı.
Ekolojik Bir Tur Yapmak İçin Harika Bir Atmosfer
Devasa mağaraları dolaşmak çok büyüleyiciydi ancak oldukça yorulmuştuk, Malay çiftin yaşlı olması nedeniyle sık sık verdiğimiz molalar nedeniyle dönüşümüz gece karanlığına sarkmıştı, yanımızda her ne kadar tecrübeli bir rehber de olsa karanlıkta vahşi bir ormanın içerisinde hayvan sesleri arasında hızlı adımlarla adeta koşarcasına yürümemiz oldukça heyecan vericiydi.
Bu bölgeye yerel bir tur firması ile gidilmesinde fayda var, çünkü ziyaret saatlerini bilebilmek ve özel görevli park rehberini organize etmek mümkün olmayabilir.
Dünyada birçok ülke gezme fırsatım oldu, bu gezilerde kimi yerlerde mağara sistemlerini de gördüm, bunların büyük bir kısmı ya şehirlerin içerisinde veya çok yakınlarında sanki şehir turlarına bir ek olarak düşünülebilir. Ama Gunung Mulu Milli Park ziyareti tam bir ekolojik tur, en önemlisi yağmur ormanlarının içerisinde, ayrıca kaldığınız tesisin hemen yanı başında olan Melinau Nehri’nden botlarla yarım saatte gidilebilen ve nehirden hemen dağ girişinden özel merdivenlerle çıkılabilen bir başka mağara ziyareti. Burada nehir ufak bir gölet oluşturmuş, isteyen ziyaretçiler yağmur ormanları içerisinde serinleme imkânına sahip olabiliyorlar.
Gunung Mulu Milli Park bölgesinin 1.500 çiçekli bitki türünün ve 4.000 mantar çeşidinin yanı sıra; çok sayıda memeli, 265 kuş, 50 sürüngen ve 281 kelebek türünü barındıran bitki örtüsü ve hayvan çeşitliliği, bölgeye yapılacak turun kalitesini ve zenginliğini ortaya koymaktadır.