Uzak ülkelere, farklı kültürlere yapılan yolculukları seviyorum. Ufkun genişlemesi, ruhun beslenmesi, farkındalığın artması ve sorgulamalar hep böyle değişik ortamlarda gerçekleşiyor. Gidilecek yerin tarihi, kültürü, mutfağı, iklimi üzerine yapılan ön hazırlıklar, farklı kaynaklardan edinilen ön bilgiler hepsi bana heyecan veriyor. Görmeden puzzle’ın köşelerini bulup yerleştirmeye başlıyorum. Okuduklarımın ve öğrendiklerimin çok daha fazlasını görsel bir şölen gibi karşımda bulunca Küba'da rengarenk bir manzara ortaya çıktı. Çok keyifli yol arkadaşlarımla beraber düşüne düşüne renkli parçaları, farklı şekilleri bir araya getirerek Küba bilmecesini çözmeye çalıştık.
Küba’yı en güzel hissedebileceğimiz yerler;
Başkent Havana ve Trinidad
Kolonyal bir kentsel dokunun içinde yürürken zamanın 1960 yıllarında durmuş olduğuna gözlerinizle tanık oluyorsunuz. Havana sokaklarında dolaşırken 5 duyunuz tek tek değil aynı anda devreye giriyor ve siz o anda her kareyi hafızalarınıza kazımak için yüzlerce fotoğraf çekiyorsunuz.
Eski Havana’da köhne, yıkık dökük binaların arasında zarif, canlı renkte yapılar, ferforje balkonlar her şey göze estetik gözüküyor. Aykırı bir yapılaşmaya rastlamayınca, kolonyal dokudaki bozulmamış bütünlüğü görünce haliyle hem gözlerimiz, hem ruhumuz bayram etti. Eskilik, fakirlik insanın içini karartmıyor burada çünkü benim için Küba’nın en çarpıcı özelliği; renkleri. Sarısı, mavisi, yeşili, turuncusu ile renkler her yerde içinizi ısıtıyor, bu renkler her yere yakışıyor. Küba’nın geleneksel kıyafetleriyle dolaşan kadınlar da açık hava müzesi gezer gibi dolaştığımız Havana’ya ayrı bir neşe katıyor.
Küba’nın her köşesinde karşımıza çıkan yine her renkteki Amerikan arabaları sayesinde kendimizi film sahnesinde hissediyoruz. Müzelerde rastlayabileceğimiz bu 1940 ve 1950’li yıllara ait arabalara binme şansımız da oldu. Küba’nın genelinde olan eski doku da yine eski model renkli arabalarla uyum içinde…
Salsa, puro ve rom üçlüsü de Küba’nın olmazsa olmazı. Müzik ve dans Küba halkının gerçekten ruhunun gıdası olmuş. Her sokaktan, her köşeden yükselen müziğin ritmiyle havaya anında giriyorsunuz. Guantanamera, Comandante Che Guevera, Chan Chan ile kıpraşmaya başlayan bedenimize ve ruhumuza erken saatlerden yatana kadar her daim rom eşlik etti. Gün boyunca her gittiğimiz yerde müziğin dayanılmaz ritmine kendimizi kaptırmak yetmedi akşamları da lokal halkın dans etmeye gittiği casa del musica denen mekanlarda da bulunduk.
Halkın estetik, ritmik ve seksi hareketler halinde en doğal halleriyle dans etmesini başta rom olmak üzere su niyetine içilen mojito, pina colada, daiquiri yudumlayarak izledik. Enerji ve coşku müziğin ritmiyle ve puronun baştan çıkarıcı kokusuyla anında kana karışıyor Küba’da…
Yemek, içmek, dans etmek, görmek ve öğrenmenin dışında çok düşündüğümüz ve sistemi sorguladığımız bir gezi yaşadık. Yerel rehberimiz Fidel Tapanes çok güzel Türkçe konuşan bir Kübalı. Babası, Fidel Castro ile devrimi başlatanlardan ve daha sonra Küba’nın Türkiye’deki ilk büyükelçisi olmuş. Bizim rehber Fidel haliyle sıkı bir Castro hayranı. "Hiç bir şeyimiz yok ama mutluyuz" diyor. Sisteme, ülkesine ve liderine sonuna kadar inanıyor.
Trinidad’a yaptığımız uzun yol boyunca Küba’nın tarihini, bağımsızlık savaşını, 1959 devrimini, Domuzlar Körfezi çıkarmasını en başından Kolomb’un Küba’ya ayak basmasından başlayarak masal gibi anlattı.
Uzun yolda bazılarımıza ninni gibi gelse de Fidel bildiği tarihi, inandığı rejimi, inanç sistemlerini bize mükemmel şekilde aktardı.
Fidel’in ağzından çıkan herşeyi anlamaya ve sindirmeye çalıştık hep birlikte. Gerçekten mutlu olmak mümkün müydü bu sistemde? Küba'da genç nesil ne hissediyordu? Sisteme kayıtsız şartsız teslim olurken aslında herkes kendi vicdanına göre farklı çıkış yolları mı bulmuştu? Sorular cevapsız kaldı, kafalar karıştı.
İşte tezatlarla dolu Küba'dan aklımda kalanlardan bir kısmı…
- Eğitim bedava, okuma yazma oranı çok yüksek. Her yaşta sokaklarda gördüğümüz öğrencilerin üniformaları pırıl pırıl.Gömlekleri bembeyaz.
- Sağlık hizmetleri bedava, tıp doktorları çok başarılı
- Her Küba vatandaşının devlet tarafından verilmiş evi var.
- Gençlerin, sokakta gördüğümüz insanların kılık kıyafetleri temiz ve düzgün. Sıcak ve nemli havada ter kokusu yok.
- Tüm evlerin kapıları, camları açık. Geçerken mobilyalarını görebiliyor kısa da olsa hayatlarına dahil olabiliyorsunuz. Evin girişini dükkan ve restoran olarak kullananlar da var.
- Sokaklarda yatan evsizlere rastlamak mümkün değil.
- Sallanan sandalyeler her evin klasik parçası. Sallana sallana hayatı yaşıyorlar…
- Che her yerde ve çok karizmatik.
- Kübalılar sıcakkanlı insanlar ve mutsuz gözükmüyorlari
- Küba halkı flörtöz ve bu Küba’ya yakışıyor. Havada aşk kokusu var kısacası Küba’da…
Seyahatin unutulmaz olması için gereken her şeye sahiptik. Tur şirketimiztarafından hazırlanmış bize özel organizasyonla Küba’yı hem çok güzel gezdik, hem de çok güzel şımartıldık. Rehberimiz Fidel sayesinde Küba’yı yakından tanıma fırsatı yakaladık. Her şeyin keyfini çıkarmak için gelmiş çok uyumlu ve çok neşeli grubumuz ile de yaşadıklarımızı ölümsüzleştirdik. Küba’nın rengine renk, neşesine neşe kattık.
Blogum benim bir nevi günlüğüm ve hayatta nasıl deneyimlerden geçiyorsam paylaştığım bir ortam. Küba gezisi başlı başına çok güzel bir deneyim oldu. Gördüklerim ruhumda iz bıraktı, güzel arkadaşlarımla paylaştığımız güzel anlarda yanımıza kâr kaldı. "Küba benim görmek istediğim ama öncelikli yerlerimden değil" diye düşünen eş, dost ve akrabalarıma buradan sesleniyorum. Küba gitti gidiyor, değişim zamanı kapıya dayanmış. Fidel’in Kübası'nı görmek için acele etmek lazım. Biz önümüze gelen fırsatı değerlendirdik ve bu ülkeyi en güzel şekilde tanıma şansını yakaladık. Darısı gitmek isteyip de erteleyenlerin başına zira Küba anlatılmaz yaşanır.
Nazım Hikmet’in "Havana Röportajı"…
dolaşıyorum Havana sokaklarını
asfaltla ağaçları birbirine karıştırıyorum
otomobillerle asfaltı birbirinden ayırt etmek olmuyor
yağmurla güneşi
ak bulutla masmavi yüzme havuzlarını
kadınlarla yemişleri birbirine karıştırıyorum
çocuk bahçeleriyle hürriyeti
hürriyetle bu şehrin insanlarını birbirinden ayırt etmek olmuyor
…
işçilere rastlıyorum
hiç kimse onlar gibi böylesine geçmedi sokaklarından Havana
Havana olalı beri
ve ben her gün biraz daha gencim Havana’da
her gün biraz daha yitiriyor ağzım dünyanın acılığını
her gün biraz daha yumuşuyor çizgileri avuçlarımın ve çok uzaklarda bir
kadının beni ama yalnız beni düşündüğüne inanıyorum her gün
biraz daha
ve her gün biraz daha keyifli türkü söyleyerek geçiyorum Havana sokaklarından "somos sosyalitas palante palante"