Şiddetli sağ-sol çatışmalarının yaşandığı yıllar benim aklımın ermeye başladığı çocukluk yıllarımın, ergenliğe adım attığım bölümüne denk gelir. Gençler, sosyal ağlar olmadığı için enerjilerini ya sağcı olarak ya da solcu olarak harcarlardı. Bu satırları okuyan genç arkadaşlarımız ya ilişkiler nasıl oluyordu diye sorabilirler. Erkekler adına yazacak olursam; mesaj yerine mektuplaşma vardı ya da gidilen düğünlerde hoşlandığın kızın bir başka kızla dans etmesini izler, haber göndererek iletişime geçilir. Bundan ötesi mümkün değildi.
İşte o yıllarda, bozuk denilen 70’lerin düzeninde, her şeyin ilacı olarak sunulan yönetim biçiminin olduğu ülkelerden Sovyetler Birliği’nin ve Küba’nın ismini çok duyardım. Anlatılan şeylerin kulağımda kalan bölümleri Küba’nın veRusya’nın adalet açısından cennet olduğu idi.
İçimde sımsıcak tuttuğum Küba ilgim
Ayrıca eli ayağı düzgün asker, gerilla elbisesi içinde karizmatik Che Guevara’nın siması ,duruşu bana güven verdiği için Küba bana hep sıcak gelirdi. Çocukluğun saf ve temizliği ile içimde sımsıcak tuttuğum bu Küba ilgim, ülke henüz değişmeden, bakir haliyle - ki Amerika borsa, bankalar, visa, kredi kartları, Hilton, Mc Donalds vs. sokmak için sulanıyor- kapitalizm burayı da diğer ülkelere benzetmeden, GDO’suz sebze, meyve, tavuk, et tatmak için acele ediyordum.
Küba'ya gitmek için doğru zaman
Küba’ya tatile gitmek için en uygun zamanı - eylül-ekim haricinde- seçmek kasırgalara yakalanmamak için ideal zaman fakat, ağustos-ekim arasının avantajı ise turların ucuz olması!
Yolculukta harcamanın en büyük kalemini uçak bileti oluşturmaktadır. Oraya ulaştıktan sonra size neden geldiniz, nerede kalacaksınız gibi sorular soran olmuyor. Otel istemeyenler için ise gemicilerin ‘demir atma’ işaretine benzer özel işaretli evlerin kapısını çalarak ücretle o evlere misafir olabilmek mümkün.
Ben gittiğim dönemde Küba’ya ülkemizden direkt uçuş olmadığı için arkadaşım Mehmet Bulut ile önce Paris’e, oradan da 11 saat süren bir yolculukla Karayipler’de olan bu ülkenin başkenti Havana‘ya akşam saatlerinde ulaşıyoruz. Pek göz alıcı olmayan bu havaalanından hızlıca otelimiz Nacional’e geçiyoruz. Hoş geldin niyetine Küba’nın milli içeceği mojito ile karşılanıyoruz. Diğer milli içeceği ise rom ve dünyaca ünlü Bacardi romları asıl Küba kaynaklı, devrimden sonra Amerika’ya kaçan Bacardi ailesi tarafınca üretilmekte.
Dünyada komünizm ile yönetilen birkaç ülkeden biri: Küba
Ülkenin resmi dili Brezilya hariç tüm Latin Amerika ülkelerinde olduğu gibi İspanyolca. Küba; Laos’da, Vietnam’da olduğu gibi dünyada komünizm ile yönetilen birkaç ülkeden biri. Hayatta olan Fidel Castro’nun kardeşi Raul Castro tarafından idare ediliyor.
Çok yakın zaman kadar özel mülk edinmenin imkansız olduğu ülkede, artık otomobil almaya izin verilmeye başlandığını duyuyoruz. Ülkemizde satılan fiyatların yaklaşık on katı pahada araç satın almak mümkünmüş.
Para birimi Küba Pesosu. Ama ilginç olan şey iki çeşit peso var. Turistlerin kullandığı Peso, CUC denen konvertibl olanından. Turist olarak gidip alış-veriş yaptığınızda para üstü olarak halkın kullandığı Peso’dan almamaya dikkat etmek gerekir.
Her işletmede olduğu gibi oteller de devletin. Maaşlar çok düşük. Ülkede Verdediro bölgesinde İspanyolların işlettiği oteller mevcut. Ama Küba hükümeti işletme sahiplerinden Avrupa standardında maaş ödenmesini istiyor, aradaki farka devlet el koyup standardı(!) koruyor.
Ülke sağlık hizmetleri açısından ileri, gezi sırasında geçtiğimiz küçük bir köyde ortopedi uzmanı olduğunu görüyor ve şaşırıyorum.
Maaşların çok düşük olmasının bize ilk yansımasını ertesi gün satın aldığımız şehir turu sırasında görüyoruz. Tur rehberi bir üniversitede İngilizce profesörü. Tur sonunda şoföre ve kendisine bahşiş toplamak için bezden bir torbayı otobüs içinde dolaştırınca az önce sosyalizmi ve 68 kuşağını öven birkaç eski Türk solcusu’ bunlar dejenere’ olmuş’u otomatik söyleyiverdiler!
Turistler için özel hastaneler mevcut, halkın yararlandığı hastanelerden farklı . Ne kadar akademik kariyer yapılırsa yapılsın alınan maaş yukarda söylediğim standart(!)da olduğu için rüşvet almış yürümüş.
Dinlediğimiz bir olay rüşvetin ne boyutlarda olduğunu gösteriyor: yağmur yüzünden kayganlaşan yerde düşüp omzu çıkan bir turist acı içinde kıvranırken doktor ile rüşvet pazarlığı yapmak zorunda kalıyor anlatılanlara göre.
Bu anlattıklarım sizi ürkütmesin çok keyifli bir ülke. Yakışsın yakışmasın kadınların giydiği kısa kıyafetler, kadın polislerin az iplik harcanıp daha az maliyet oluştursun diye resmi kıyafet altına giydiği siyah fileli çorapları ve bu çorapların masumiyetini yitirmiş fantezik görüntüleri, size sormadan karikatürlerinizi yapıp hediye eden sokak sanatçıları, ağızlarında uzun purolarıyla sokakta, ev önlerinde oturmuş kadın erkek yaşlı insanlar, izlemek ve incelemek için canlı TV figürleri gibiler.
Havana’nın en büyük sembolü Özgürlük Meydanı
Biber gazı, cop derdi olmadan bütün işçilerin bayram tadında toplanıp 1 Mayıs’ın kutlandığı alan aynı zamanda meraklı turistlerin toplanma merkezidir. Bu alana bakan bakanlık binalarının duvarlarında devrimin dört baş kahramanının kabartma siluetleri bulunmaktadır.
Eski Amerikan arabaları kente renk katıyor
Şehirde 1945-50 model rengarenk üstü açık arabalar en büyük görsel şovu oluşturuyor. Bunlardan biriyle az bir parayla anlaşıp şehir turu yapıyoruz. Bir yokuş çıkarken araç aniden duruyor. Sürücü araçtan inip yerinden çıkmış bir kabloyu tekrar takıyor, servis beklemeden yolumuza devam ediyoruz.
Nazım Hikmet'in konakladığı otel: Hotel Libre
Kaldığımız otelin kapısından görülen Hotel Libre’nin bizim için önemi şu notu okumamızla artıyor; Dünyanın en büyük şairlerinden Nazım Hikmet bu otelde konaklamıştır. Türk olarak asıl gururu ise Atatürk’ün büstünü ana cadde üstünde görünce yaşıyoruz.
Ernest Hemingway'in ‘Yaşlı Adam ve Deniz’ eserini yazdığı müze-ev Havana’ya 15 km uzaktadır. Burada ayrıca Fidel Castro ve 81 ihtilalciyi Küba’ya sürgünde olduğu Meksika’dan getiren Grandma gemisi de sergilenmektedir.
Adanın öbür tarafında ‘Domuzlar Körfezi’ denen müzede Amerikalıların desteklediği ve de başarısızlıkla sonuçlanan saldırının hikayesi canlandırılmış.
Cienfuegos'ta at arabalarıyla ulaşım
Ülkede başkenti dahil araç olmaması ve Sovyetler Birliği zamanında yapılan yollardan başka yol yapılmaması yüzünden trafik çok az. Ülkenin liman şehri Cienfuegos’ta ulaşımın at arabalarıyla yapıldığını görüyoruz.
Santa Clara ve Che Guevara'nın mozolesi
Bir gün sonra Küba Halk Devrimi’nin sembolü olan Santa Clara kentine gidiyoruz. Burası Che Guevara’nın çok az sayıda devrimci ile içi asker ve silah dolu treni pusuya düşürmesiyle devrimin dönüm noktası olan yer. Savaş izleri, tren ve raylar açık hava müzesi şeklinde sergilenmektedir.
Che Guevara’nın mozolesi de buradadır. Mozolenin çatısında Che’nin kendisi ile özdeşleşmiş asker elbisesi ve silahı ile heykeli göz alıcıdır. Mozole içinde sesli konuşma yasağı getirilmiş, ayrıca ilk girişte hiç söndürülmeyen bir ateş yanmaktadır.
Che Guevara'ya neden "Che" deniyor?
Gerçek ismi Teniente Ernesto Che Guevara, İrlanda ve İspanyol ailenin beş çocuğundan biri. Che denme sebebi , Guevara’nın sürekli olarak konuşma aralarında ’şey ‘anlamına gelen ‘Che’ kelimesini sık tekrar etmesi yüzünden Fidel Castro’nun şu ‘şey’ yani sürekli ‘Che’ diyen çocuk diye söz etmesi yüzündendir.
Benim çocukluk algım bütün kahramanların Che gibi Deniz Gezmiş gibi karizmatik olması gerektiğiydi. Yoksa hikaye yarım kalır, başarısız olur sanırdım. Bu düşüncem 1974 Kıbrıs kahramanımız Rauf Denktaş’ı tanıyınca değişti. Her kahramanın iç ısıtan, hayranlık bıraktıran özelliğinin, gençlik değil cesaret olduğunu çocuk aklımla anladım.
Mozole’de tıp doktoru diploması, elbiseleri, dağlarda savaşan devrimcileri tedavi esnasında kullandığı aletler, hatta diş çekim davyeleri bile mevcut. Çocukluğumdaki Che hayranlığım beni subay olmaya kadar sürüklemiştir.
Arjantinli doktor Ernesto Che Guevara’yı öven ’Comandante Che Guevara’ şarkısını oturduğunuz restoranlar, sokaklar her yerde duymanız mümkün. 1967'de Bolivya’daki hazin sonunu yazmak hiç istemiyorum… 39 yaşında hayata veda etti.
Küba puroları dünyaca ünlü
İptidai çalışan bir puro fabrikasını geziyoruz. Genelde kadınlar çalışıyor. En güzel sarılmış puroların güzel kızlarla ilişkilendirilmesinin hayal kırıklığını yerinde görerek yaşıyoruz! Dünyaca ünlü Cohiba, Roma ve Jüliet gibi markalar var. Ama Fidel Castro’nun "sağlığa değil ama ekonomi için yararlı dediği" purolardan Cohiba’yı tercih ettiği biliniyor. Puro alırken faturalı puro alın diye yönlendirme yapılıyor. Ben şahsen, onlarca faturasız puro aldım. Herhangi bir sorunla karşılaşmadım. Ayrıca fabrika kapılarında el altından çaldığı orijinal puroları organize şekilde satanlar da mevcut. Almayın deniliyor ama bu purolardan da sonucunu merak ederek aldım, gene sorun yaşamadım. Amerika yeni güvenlik sistemi satmadıysa ya da kurmadıysa gümrüklerde durum bu ama gene de bana güvenmeyin!
İnsan davranışları iyi, zaten polis göz açtırmıyor. Ya da kim polis, kim halk, kim muhbir karışık olduğu için güvenli bir yer. Çapkınlık yapmak isteyen özellikle paralı olduğu hissedilen arkadaşlara önerim dikkatli olun. Tek korku sizlere! (Ayrıntı yazmayacağım)
Küba'ya gelirken sabun, defter, kalem getirin!
Ülkede sabuna fakir halkın ulaşması zor. Ayrıca öğrencilerin defterleri silip yeniden kullanmasını düşünerek, valizimin çoğunu defter, sabun ve kalem gibi küçük hediyelikler, kozmetik şeylerle doldurarak yola çıkmıştım. İhtiyaç sahiplerine dağıtırken aldığım hazzı anlatamam.
Ülkede internet problem. Akşamları birkaç saat kullanmak için izin var fakat çok yavaş. Ülkenin, Kıbrıs-Türkiye mesafesi kadar Amerika Birleşik Devletleri’ne olan uzaklığı olmasına karşın Euro kullanımı daha yaygın.
Döneli bir hayli zaman olmasına rağmen yediğim domateslerin tadı damağımda hala. Çoğul kapitalizm, Amerika tekil şahsında, Küba’ya zeytin dalı uzatıyor. Ne almak peşinde olduğunu aşağı-yukarı tahmin ediyoruz ama benim tek isteğim kapitalizmden önce oraya tekrar gidip, o domates tohumlarından edinme arzusu.