Tatil planları yaparken, İtalyan bir arkadaşımızla evlendirdiğimiz kankim "İtalya'ya gel, hem özlem gideririz hem de beraber gezeriz, biz sana rehberlik yaparız" dedi. Kim böyle güzel bir teklife "Hayır" der ki? Zaten Amsterdam'a giderken vize başvurusu yaptığımda aldığım vizenin geçerlilik tarihi de bu tatili kapsayacak şekildeydi. Vize sorunum da yoktu. Hemen hazırlıklara başladım : ) İtalya'daki planlarımızı yaparken bir günümüzü Venedik'e, bir günümüzü de Verona'ya ayırmaya karar vermiştik. Verona’yı İtalya’daki son günüme bıraktık, bir gün orada kalacaktık, ertesi gün de beni havaalanına bırakıp yolcu edeceklerdi. Bizimkiler Aurisina-Sistiana'da oturuyorlar. Oradan Verona'ya arabayla geçtik. Yol, normalde iki saat yirmi dakika sürüyormuş. Bizimkisi üç saat sürdü. Trafik bazı bağlantı noktalarında berbattı. Neyse ki önceden, merkeze yakın iki yıldızlı bir otelde odalarımızı internetten rezerve etmiştik.
Otel, şarap bahçelerinin içinde, orta yaşlı bir çiftin işlettiği çok güzel bir yerdi. Huzurun sesi vardı etrafta. Arasıra yoldan geçen motorsikletler sessizliği bozuyordu. Bir de odamın camının baktığı yerdeki villanın sahibesinin sesi :) Çok sevimli bir köpeği var. Adı Pluto. Yaramazın önde gideni. Evde bir de kedi var. Pek anlaşamıyorlar. Kediciği rahat bırakmıyor. Kedicikte uyarı miyavlamaları, ardından da sert tıslamalar yapıyor. O zamanda Pluto kızıyor, havlamaya başlıyor. Derken koşuşmacalar, patırtılar. Durumun farkında olan İtalyan bayanda uyarı ifadeleriyle Pluuuttooo! Plutoooo! diyor. Bir süre aralarında anlaşma sağlanıyor ama sonra ortalık gene çoşuyor. :)
Odalarımız temiz ve ferahtı. Eşyalarımızı odalarımıza bırakıp, o sıcakta yolculuk yapmanın rehavetini üzerimizden atmak için duş molası verdik. Arabamızla merkeze geçtik. Önce şehrin içinden Gulietta'nın evine doğru yürüdük. Birçok mağaza ve eğer dönemlerine rastlarsanız güzel indirimler dikkatinizi çekecek. Evi ziyaretimiz sonrasında Taş Duvarlı Köprü'ye yürüdük ve Adige Nehri'ne dilek kilitlerimizin anahtarlarını attık ; ) Dönüşte Arena'nın karşısında bir sürü restoran ve kafeterya bulunan caddede dondurma molası verdik. Dünyada bu denli güzel Gelatto yapılan yer sayılıdır. Enfessss. Mutlaka yemelisiniz!
Arena; M.Ö. 30'da tamamlanmış Antik Roma anfi-planlı gösteri merkezi ve Roma'da bulunan Kolezium ile antik Kapua şehrindeki arenadan sonra İtalya'da bulunan üçüncü büyüklükte anfi. Oval şekilde olan bu yapının ölçüleri 139 metre ve 110 metre. Şu anda görülen iki katlı dış duvarlar orijinal yapının iç duvarları olup, çok küçük kısmı ayakta kalmış olan üç katlı dış duvarların hemen hepsi yıkılıp kaybolmuş. Kalıntı hala çok gösterişli duruyor. Fuarlar, gösteriler, tiyatro ve ünlü açık hava operaları için kullanılıyor. Planlarınız net ise orada düzenlenen herhangi bir aktivite için önceden bilet almanızı tavsiye ederim.
Ufak çaplı molamız sonrasında orada yaşayan arkadaşlarımızla buluşmak üzere meydana doğru yürümeye devam ettik. Karşımıza bir sürü hediyelik eşya, kıyafet, taze sebze-meyve, şekerleme vs. ile dolu tezgâhların olduğu pazar çıktı. Ben yine kendimi kaybettim. Maskeler denedim, magnetler aldım, tezgâh sahipleriyle sohbet ettim. Sonra esirlerin getirilip gösterildiği, satıldığı bir yapı dikkatimi çekti. Oraya yöneldim. Hazin hikâyelerin yaşandığını düşündüğüm bu yerde, onların boyunlarına geçirdiği soğuk demire elimi geçirdim. Ben şanslı ve mutlu kölelerdendim. Zincirimin anahtarları elimdeydi!
Yolumuza devam edip Torre dei Lamberti (Lamberti Kulesi)'nin bulunduğu meydana Piazza Erbe'ye ilerledik ve sonunda arkadaşlarımıza kavuştuk. Ana caddedeki hareketliliği izleyen, beğendiğimiz cafe-barlardan birine, “Aperol Spritz”lerimizi sipariş edip bol muhabbetli bir soluklanma molası verdik. Bir dili aksanıyla konuşma konusunda özel bir ilgim ve yeteneğim var. İtalyan arkadaşlara, İtalyanca birkaç sözsel şov yaptım. Şaşırdılar : )
Torre dei Lamberti ve Madonna'nın Evi
Fotoğrafta ikinci katta uzun balkonlu çiçekli yerde, bir zamanlar Madonna'nın babasıyla yaşadığından bahsettiler. "Papa don't preach" diye burada da mırıldanmış olabilir ; )
Gelelim Aperol'a!
Tatlı-ekşi portakallardan yapılan bir İtalyan likörü ve freeshop'tan alabilirsiniz. Yemek öncesi aperatif olarak alınıyor. Tabii kendinizi bu lezzete karşı tutabilirseniz aperatif olarak kalabilir : ) Öğrendiğim iki kolay tarif sizle paylaşıyorum:
Malzemeler
- Aperol
- Prosecco (veya şampanya veya beyaz şarap)
- Soda
- Dilim portakal (veya greyfurt kabuğu)
- 3 ya da 4 tane buz
Tarif 1:
Bardağa buzu koyun. Üstüne soğuk 1/3 Aperol, 1/3 Prosecco ve 1/3 soda ekleyip karıştın. Portakal dilimini de içine atıp afiyetle için.
Tarif 2:
Bardağa buzu koyun. Üstüne 2 ölçü Aperol, 3 ölçü Prosecco, çok az soda ekleyip karıştın. Portakal dilimini de içine atıp afiyetle için.
Cin cin! ya da Alla Salute!