Romeo ile Juliet'in Ölümsüz Aşkının Yaşandığı Şehir: Verona

2014 yılının Kurban Bayramı tatilinde arkadaşımla birlikte İtalya-Güney Fransa gezisine katılmaya karar verdik. İtalya’da ilk durağımız Romeo ile Juliet’in ölümsüz aşkının yaşandığı  Verona şehri. Verona, UNESCO’nun koruma altına aldığı şehirlerden biri. Bu şehre birçok ünlü gelmiş. Dante 25 yıl burada yaşamış. Napolyon da 1804’te Avrupa’yı fethederken Verona’ya gelmiş.

M.Ö. 1. yüzyılda kurulmuş olan bu şehri Adige Nehri U şeklinde sarmaktadır. Verona, İtalya’nın kuzeyinde yer alan Vento bölgesindeki 7 şehrin merkezi konumundadır. Venedik Cumhuriyeti döneminde şehir çok gelişmiş. Nüfusu 200-250 bin civarında olup turizm merkezi olarak 4. sıradadır. Şehre girişte güzel bir nehir manzarası eşliğinde köprüden geçiyoruz. Hemen girişte elinde bir kitap tutan aslan kabartması bizi karşılıyor. Bu kabartma Aziz Mark adına yapılmış aslan kabartmalarından biri ve şehrin belirli yerlerinde bazen kitap bazen kılıç tutuyor. Eğer aslanın elinde kitap var ise bu özgürlük, silah varsa bu da savaş anlamına geliyormuş.

Ara sokaklardan birbirinden güzel ve tarihi binaların arasından geçerek geniş bir meydana geliyoruz. Karşımızda restoran ve kafelerden oluşan 2-3 katlı binalar var. Yan tarafta ise tarihi arena kalıntısı duruyor. Burası M.S. 30’da yapılmış ve yapım amacı tiyatro gösterilerini sunmakmış. Ancak zamanla gladyatörlerin çarpıştığı bir yer haline gelmiş. Günümüzde ise yine tiyatro ve opera gösterileri için kullanılıyor. Kışın kapalı, yaz ve bahar aylarında ise açık.

Kafelerin arasından yukarıya doğru uzanan dar bir cadde var. Kaldırımlar mermer taşlarından yapılmış. Zaten Verona şehri mermeri ile meşhur. Mermer ticareti eskiden beri en önemli gelir kaynakları. Caddenin iki yanında şık vitrinleri ile lüks mağazalar, parfümeri ve bijuteri dükkânları uzanıyor.

Bu caddenin bitiminde ise karşımıza bütün ihtişamı ile Erbe Meydanı çıkıyor. Hemen karşımızda büyük bir saat kulesi var; 84 metre uzunluğunda. Bu kuleye, saat 18. yüzyılda yerleştirilmiş. Kulede küçük ve büyük olmak üzere 2 adet çan var. Eğer küçük çan çalıyorsa; bu bir konuda bilgi verileceği, yangın çıktığı, toplanma anlamına geliyor. Eğer büyük çan çalıyorsa; savaş anlamına geliyor. Erbe Meydanı’nın ortasında ise çeşitli peynir, mantar, zeytin ve meyvelerin satıldığı bir pazar yeri var. Burada ayrıca turistik ve hediyelik eşyalar ile yerel yiyecekler de satılıyor. Fiyatlar ise uygun. Pazar yerinde oldukça renkli görüntüler var ve satıcılarda çok cana yakın.

Erbe Meydanı’nı tıpkı bir çerçeve gibi kuşatan binaların arasından dar sokaklara giriyoruz. Üstünde balina kemiğinin asılı olduğu bir sokaktan geçiyor ve birden dikdörtgen şeklinde geniş bir alana çıkıyoruz. Bu meydanın adı Dante Meydanı. Burada değişik hükümet binaları ile adliye binası var. Ortasında ise Dante’nin bir heykeli bulunuyor. Dante’nin bir zamanlar bizim gibi Verona’nın sokaklarında dolaştığını düşünmek ve hayal etmek hoşumuza gidiyor.

Verona’nın sokakları dar ve birdenbire geniş bir meydana, parka çıkabileceğiniz gibi değişik mimari tarzlarda yapılmış bina ve kiliselerle karşılaşabiliyorsunuz. Yine bir sokağa giriyoruz ve karşımıza Verona’nın en zengin ailelerinden biri olan Scala ailesine ait 3 tane anıt mezar çıkıyor. Mezarlar hem güzel hem de ürkütücü. Bu ailenin sembolü merdiven ve mezarlarda bu sembolü görebiliyorsunuz. Ünlü filozof ve yazar Dante de bu ailenin zamanında yaşamış.

Sokakların arasında dolaşırken üstüne demir kilit takılmış bir kapı görüyoruz. Burada William Shakespeare’in ünlü eserlerinden Romeo ve Juliet’in Romeo’sunun ailesi yaşamış. Ne yazık ki tadilat nedeniyle içeriyi göremiyoruz. Şimdi de Juliet’in evine gidelim diyoruz. Bunun için tekrar Erbe Meydanı’na dönüyoruz. Sonra sağa doğru yürüyoruz ve yine bir ara sokağa giriyoruz. Bu sefer kapalı bir kapı yok. Karşımıza sol göğsü okşanmaktan beyazlaşmış bir Juliet heykeli çıkıyor. Herkes sırayla sol göğsü okşuyor. Görüntüler bıyık altından gülünecek türden. Okşarken bir dilek tutuyormuşsun ve bu dileğin gerçekleşiyormuş. Yaklaşık 15 dakika bekleyip, grubu kaybetme tehlikesi ile karşılaştığımız için biz dilek dilemeyi unutuyoruz, ama komik fotoğraflar çektiriyoruz.

Heykelin hemen yanında Romeo’nun, altında Juliet’in çıkmasını beklediği balkon var. Balkonun tam karşısında ise bu romantizme tezat turistik eşya satan bir dükkân. Öyküyü zaten hepimiz biliyoruz ve sonu mutlu aşk yoktur sözünü haklı çıkaracak şekilde iki gencin ölümüyle bitiyor. Burada ilginç bir şey öğreniyoruz. Verona’da geçen Romeo ve Juliet’in öyküsünü yazan ünlü İngiliz tiyatro yazarı William Shakespeare,  Verona’ya hiç gitmemiş. Nasıl olur falan derken aslında Romeo ve Juliet hikâyesinin yazarının başkası olduğunu halk arasında bu hikâye anlatılırken Shakespeare’in duyup dehasını konuşturarak hikâyeyi bizim bildiğimiz şu an ki haline getirdiğini öğreniyoruz.

Biz Verona’yı sevdik, şehir turumuz yoğun olduğundan ve her tarafta dikkatimizi çekecek bir şey bulduğumuzdan kısa sürede çok şey görmek için sokaklarında bol bol yürüdük hatta bazen turdakileri kaybetmemek için koştuk, ancak rehberimizin tavsiye etmesine rağmen vakit bulup da Verona’nın sıcak çikolatasını içemedik. Artık bir daha ki sefere! 

Verona’da konaklamaya gelecek olursak, Verona'nın merkezinde 17. yüzyıldan kalma bir binada hizmet veren Palazzo Maffei Verona tercih etmeniz gereken otellerin başında geliyor. Otel, Juliet'in Balkonu'na 200 metre uzaklıkta. Verona Arenası ise 5 dakika uzaklıkta yer alıyor. Fiyatları ve kalitesi de gayet uygun olan otele alternative olarak ise Relais Arena’yı düşünebilirsiniz. Bu otel 800 yıllık bir binada hizmet verdiği için başlı başına bir tarihi eser aslında. Romeo ve Juliet’in evine ise 5 dakikalık bir yürüme mesafesinde. Son olarak ekonomik bir otel arayanlar için ise B&B Quo Vadis Arena’yı önerebilirim.  Bu bina da 16. Yüzyıldan kalma ve Verona Arena’ya bakan bir manzaraya sahip. Bu otel önerilerinin dışında, Verona’da ki diğer otel seçenekleri için buradan booking.com’a girip göz atabilir, isterseniz rezervasyon da yapabilirsiniz.