Guatemala – El Salvador sınırıOrta Amerika seyahatimizde en kolay ve hiç beklemeden geçtiğimiz sınırlardan biri oldu. Şoförümüz Juan ile vedalaşıp, el Salvador’da bize eşlik edecek olan rehber Suzy ve şoför Hugo ile tanıştık.
Suzy, 45 yaşlarında hoş ve bakımlı bir kadın. Ancak İngilizcesi çok iyi olmadığından yarı İngilizce yarı İspanyolca anlaştık.
El Salvador’a gelişimiz sabah Guatemala City’deki trafik nedeni ile geciktiğinden öğle yemeğimizi yol üzeri bir fast food restoranından alarak arabanın içinde yiyerek yola devam ettik.Suzy bizi önce Tazumal Antik Kenti'ne götürdü. Burası Maya ve Tolteklerin yerleşim yeri.
Mayalar ve Tolteklerin yapıları ve yaşam tarzları birbirine çok benzese de ufak farklılıklardan ayırt etmek mümkün. Mesela en belirgin fark Tolteklerin tapınakları daha alçak iken Mayaların tapınaklarının daha yüksek olması.
Bir diğer önemli ayrıntı ise Tolteklere ait yapılarda daha ufak taşların, Mayalara ait tapınaklarda ise daha büyük taşların kullanılması.
El Salvador’da pek çok antik kent girişinde önce orayı anlatan ve bölgeden çıkartılmış olan eserlerin sergilendiği küçük bir müze yer alıyor. Bu müzelerin her birinde önce bölge ile ilgili oldukça detaylı bilgiler aktarılıyor. Daha sonra bölgeyi konuya daha hakim şekilde dolaşabiliyorsunuz.
El Salvador’da Tazumal Antik kenti sonrası Santa Ana’ya geldik.
Santa Ana, özellikle Salvadorlu kahve üreticilerinin yaşadığı küçük bir yerleşim. Genel olarak tüm olay ana meydan çevresinde. Buradaki tiyatro binası, hükümet binası ve ana katedral görülmeye değer.
Santa Ana sonrası El Salvador’un Pompei’si diye tanımlanan Joya de Ceren’e geldik.
Burada volkan patlaması sonucu çıkan lavların katman katman yerleşim alanlarını nasıl örttüğünü ve daha sonra patlayan ikinci volkanın izlerini net olarak gördük.
Gerçi bana sorarsanız Pompei çok daha etkileyici. Çünkü orada volkan patlaması sonrası küllerin altında kalan yaşama da tanıklık etmiş oluyorsunuz. Ancak Joya de Ceren bölgesinde halk bu patlamayı öngördüğü için zamanında yerleşimi terk etmişler. Dolayısı ile küllerin altından hiç insana rastlanmamış.
Buradan sonraki durağımız ise meşhur volkanı ve dev krateri göreceğimiz El Boqueron milli parkı. Bu park alanı hem çok güzel bir manzaraya sahip olduğu için hem de yem yeşil bir alan olduğu için Salvadorluların en önemli dinlence yerlerinden.
Volkanın en tepesine kadar çıktığımızda günümüzden yıllar önce patlamış olan volkanın tepesinde oluşmuş krateri görüyoruz. Tabii aradan yıllar geçmiş ve bu kraterin içinde de bitki örtüsü oluşmaya başlamış. Gerçekten çok etkileyici ama bir o kadar da ürkütücü.
Volkan ve krateri gördükten sonra yol üzerindeki bir restoranda mola verdik. Bu restoran arasında gösteriliyormuş. Hakkını vermek lazım, büyüleyici bir manzaraya sahip.
Tam akşam üzeri saatlerde bu manzara karşısında bir şeyler içerek günün yorgunluğunu attık.