Banu Demir: “Romanya pek tanınmıyor dolayısıyla beklentileri çok düşük olarak bu ülkeye gelenler, tek kelime ile hayran kalıyorlar”

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Bu sene 46 yaşıma giriyorum ama kendimi bildim bileli yurtdışında yaşamak istemişimdir. Şu ana kadar da dört farklı ülkede yaşama fırsatı bulduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. Gezdiğim ülke sayısı ise sanırım 30’u geçti. İstanbul Üniversitesi Radyo-TV bölümünden mezun olduktan sonra Marmara Contemporary Business Management’ta MBA yaptım. Sonrasında İngiltere Nescot College’da okudum. İlk yurtdışı deneyimim İngiltere; ben 24 yaşımdayım, arkadaşlarım 19-20, onların benden küçük olmalarına rağmen birçok ülkeyi dolaşmış olmaları beni çok şaşırtmıştı. Biz maalesef çok geç başlıyoruz, hâlbuki şimdiki aklım olsa üniversiteyi kazanır kazanmaz hakkımı dondurup ben de onlar gibi, en az bir sene sırt çantam ile dünyayı dolaşmayı isterdim. 10 sene bir reklam ajansında müşteri ilişkileri temsilciliği ve direktörlüğü yaptıktan sonra eşimin tayini nedeni ile ilk bebeğim Berk, 40 günlükken Varşova/Polonya’ya taşındık. Daha 1 sene dolmadan da Frankfurt/Almanya’ya tayinimiz çıktı ki ikinci çocuğum Kayla da burada dünyaya geldi. Freelance reklam danışmanlığı yaptığım ve çocuklarımı büyüttüğüm bu dönemden sonra uzun bir İstanbul aramız oldu. Bu kez Amerikan bazlı bir çocuk gelişim merkezinin Bağdat Caddesi temsilciliğini ortağımla birlikte 9 yıl yürüttükten sonra yeni bir tayin ile bu kez Bükreş/Romanya maceramız başladı. Bu macera ile birlikte bende yeni yolculuklara yelken açtım. Bu sene ise uzun zamandır hayalini kurduğum Hindistan ve akabinde sürpriz bir Sri Lanka gezisi tüm bakış açımı değiştirdi. Şimdi en büyük hayalim biraz Asya, biraz Güney Amerika… Bakalım rüzgâr bizi nereye atarsa…

Banu Demir: “Romanya pek tanınmıyor dolayısıyla beklentileri çok düşük olarak bu ülkeye gelenler, tek kelime ile hayran kalıyorlar”

Banu Demir: “Romanya pek tanınmıyor dolayısıyla beklentileri çok düşük olarak bu ülkeye gelenler, tek kelime ile hayran kalıyorlar”

Banu Demir: “Romanya pek tanınmıyor dolayısıyla beklentileri çok düşük olarak bu ülkeye gelenler, tek kelime ile hayran kalıyorlar”

Kendinizi bir "gezgin" olarak nasıl tanımlarsınız?
Ben herhalde maceracı bir gezginim. Öyle klasik yerlere gideyim, hele de turla gideyim falan asla yapamadığım şeylerin başında geliyor. Özgür olmalı canım nereye gitmek isterse oraya gitmeliyim. Programımı, görmek istediğim yerleri kendim belirlemeliyim hele de biraz macera kokuyorlarsa ne ala. Bu yüzden en sevdiğim gezilerin başında motor gezileri geliyor galiba, çünkü araba ile ulaşamadığınız yerlere bile motor ile ulaşmak garanti. Ama tabii bir o kadar da yorucu. Bu arada yanlış anlamayın motoru ben kullanmıyorum ben artçıyım, belki de motor ehliyeti almanın zamanı gelmiştir kim bilir? Eşim ile birçok konuda olduğu gibi seyahat konusunda da ruh ikizi gibiyiz, öyle olunca da motoru alıp istediğimiz yerlere gidebiliyoruz ya da motoru önceden gönderebiliyoruz. İki sene önce yaptığımız gibi… Motoru Ambarlı’dan arabalı gemiye bindirip Marsilya’ya yolladık bundan iki sene evvel. Amacımız, bütün sahil şeridini yapıp İtalya ve sonrasında Yunanistan’ı geçip Türkiye’ye dönmekti. Cuma akşamı motoru yükleyip yolladıktan sonra yanımıza ufak tefek alacaklarımızı alıp Pegasus’un Salı gecesi uçan Marsilya uçağına bindik. Marsilya’ya indikten sonra geminin yanaşacağı limana gitmek üzere otobüse bindiğimizde otobüsteki tek bayanın ben olduğunu farketmem çok uzun sürmedi. Eee doğal olarak vapura bindirilen bütün tırların da şoförleri aynı uçuştaydı. Sabaha karşı 5.00 gibi limana vardık ama geminin yanaşması ve gümrük işlemlerinin tamamlanmasının saat 9.00’u bulacağını söylediler. İlkönce oradaki tek bayan olmamın verdiği sıkıntı, zamanla keyifli bir sohbet ve paylaşıma dönüştü. İnsanımızın ne kadar yardımsever ne kadar açıkgönüllü olduğunu unutuyoruz ya işte, o yüzden böyle anlar değerli. Bana yenge diyen mi, bacım diyen mi desem ama ellerindeki, avuçlarındakini bizimle paylaşan bu emekçi tır şoförlerini sanırım ömrüm boyunca unutmayacağım. Sabah, gümrük işlemi için alana çıkarken her yanımızdan geçen tırın bizi selamlaması, tırların yan taraflarında açılan yerlerden çıkan kahvaltılıkların paylaşılması muazzamdı.  Hemen hemen çoğunun ailelerinin yurtdışında yaşıyor olması ise bizi çok şaşırttı. Biri övünçle kızının avukat, oğlunun ise yakında Fransa’da doktor çıkacağını söylediğinde inanın aynı gururu bende duydum. Bu anılar ile başlayıp 10 gün süren yolculuğumuz harika idi. Okumak isterseniz Gezimanya’da yazdığım yazılar arasında bunlara da ulaşabilirsiniz. Macera derken neyi kastediyorsun diyebilirsiniz ama 1991 yılında daha kimsecikler kömür limanına gelmez iken eşimle kervan geçmez, kuş uçmaz bir yerde çadır kurup tüple dalan, rafting dedin mi midesinde kelebekler uçuşan, sırtında çantam ile tüm İskoçya’yı gezen ben tabii ki farklı maceralardan söz ediyorum. Eeee ama bunun için de yazıları okumalısınız : ) Motor gezilerinde tek kötü olan şey, çocuklarımın bizimle olamaması çünkü onlar ile de geçirdiğim tatilller bir başka güzel. Bebekken bize bazen pusetlerinde, bazen bisiklet arkalarında, bazen sırtımızda eşlik ettiler ama büyüdükçe farklı yerlere gidebilme şansımız da arttı tabii. Evvelki sene New York ve Boston seyahatimizde performansları bizi inanılmaz şaşırttı ki en son kendilerini Sri Lanka’yı boydan boya dolaşırken bir kez daha kanıtladılar.

Banu Demir: “Romanya pek tanınmıyor dolayısıyla beklentileri çok düşük olarak bu ülkeye gelenler, tek kelime ile hayran kalıyorlar”

Banu Demir: “Romanya pek tanınmıyor dolayısıyla beklentileri çok düşük olarak bu ülkeye gelenler, tek kelime ile hayran kalıyorlar”

Banu Demir: “Romanya pek tanınmıyor dolayısıyla beklentileri çok düşük olarak bu ülkeye gelenler, tek kelime ile hayran kalıyorlar”

Yaklaşık 1 yıldır Romanya’da yaşamaktasınız, oradaki yaşamla ilgili bize neler anlatabilirsiniz?
Ben Romanya’ya tek kelime ile bayıldım desem yanlış olmaz. Bunu, bizi ziyarete gelen arkadaşlarda da gördüğüm zaman keyfim tavan yapıyor. Romanya repütasyonu müthiş bir ülke değil, hatta hiç tanınmıyor dolayısıyla beklentileri çok düşük olarak bu ülkeye gelenler, tek kelime ile hayran kalıyorlar. Yaşam tabii ki İstanbul’a göre daha yavaş, daha az stresli. Komünist sistem sonrası şehir dışı yapılanma çok çabuk olduğu için bazı ulaşım yolları sıkıntılı, çünkü biz de hani son yılların söylemi var ya: “ya yiyorlar ama yol da yapıyorlar” diye işte burada “yiyorlar ama hiçbir şey yapmıyorlar” versiyonuna döndüğü için bazı yerde yollar çok yetersiz. Dolayısıyla da trafik olabiliyor. Ama nerede 2 milyonluk Bükreş, nerede 20 milyonluk İstanbul?! Buradaki Türkler genelde iş sahibi ya da expat olarak burada bulunuyorlar dolayısıyla genelde okumuş kesim. Çavuşesku dönemi sonrası buraya gelip yerleşmiş olanlar aslında Romenlere bir sürü işin nasıl yapılacağını da öğretmişler. Ülkede fakirlikte çok, ama en çok repütasyonlarının kötü olmasına ve Çingene olarak anılmaya bozuluyorlar. Türkiye’de olduğu gibi burada da çingeneler var ama sadece belli bir kesim, aynı bizde olduğu gibi göçebe yaşıyorlar. Ama okumuş kesim, romenlerin hırsız olduğu yönündeki algıya müthiş sinirleniyorlar. Bence çok ta haklılar hele de Romanya’daki suç oranı göz önüne alınırsa, neredeyse sıfıra yakın suçun olduğu bir ülke… Çok küçük köylerdeki halk hariç çoğunluk İngilizce konuştuğu için ya da en azından konuşamasa bile anladığı için iletişimde sorun olmayacak bir ülke Romanya. Aklıma hep Varşova’da bir süper markette böcek ilacı arayışım gelir, dil dediğimde. Lehçe öyle bir dil ki bizim bildiğimiz hiçbir dile benzemediği için kendinizi kayıp hissedebiliyorsunuz, bir de Polonyalılar daha çok Rusça ve biraz da Almanca biliyorlar ama İngilizce yok gibi. Süpermarkette bir sürü insanı deneyip debelendikten sonra aklıma Polonyalı bir arkadaşımı arayıp, telefonu ilk gördüğüm insana vererek, çözmüştüm olayı ama her zaman çözebilmek de mümkün olamayabiliyor tabii.

Banu Demir: “Romanya pek tanınmıyor dolayısıyla beklentileri çok düşük olarak bu ülkeye gelenler, tek kelime ile hayran kalıyorlar”

Banu Demir: “Romanya pek tanınmıyor dolayısıyla beklentileri çok düşük olarak bu ülkeye gelenler, tek kelime ile hayran kalıyorlar”

Banu Demir: “Romanya pek tanınmıyor dolayısıyla beklentileri çok düşük olarak bu ülkeye gelenler, tek kelime ile hayran kalıyorlar”

Romanya’ya gideceklere tavsiyeleriniz neler olur?
Komünist düzenin tabii ki çok etkisi olmuş, ama ülke o kadar yeşil ve doğa o kadar güzel ki. Şatolar, kaleler büyüleyici. Bu arada Hollywood dolayısıyla ünlü olan Dracula (Bran Kalesi) Kalesi’nden bahsetmiyorum. Eğer sadece gelip Bran Kalesini görüp geri dönenlerdenseniz Romanya’yı görmediniz demektir. Oysa Sinaia, Sibiu, Zarneşti, Braşov, Timişoara, Transfaragaraşan, Transalpina, Maramureş gibi görülmesi gereken bir sürü yerleşim bölgesi; şatolar, kaleler, köyler, şarap bağları var. Bir 10-15 gün ayırma şansınız olur ise ülkenin en azından belli başlı yerlerini görebilmek mümkün. Romanya’da Türk olmak harika bir duygu, çünkü bizi çok seviyorlar, yani göğsünüzü gere gere Türk olduğunuzu söylemekten çekinmeyeceğiniz bir ülke. Bana kızmayın ama bunu Almanya’da 4,5 sene yaşamış biri olarak söylüyorum. Romanya’da Türk dizileri de çok revaçta. Eğer Köstence tarafına yolunuz düşerse o tarafta ayrıca Türk kökenli birçok Romen ile de tanışabilirsiniz. Bu arada Romence, Latin kökenli bir dil olduğu için eğer İtalyanca, İspanyolca ya da Fransızca biliyorsanız ne ala. Hatta yaklaşık 3000 Türkçe kelimenin de olduğunu söylersem! Çay, perde, çorba, dolap, misafir, muşamba gibi birçok kelime Türkçeden geçme, yazılışları farklı tabii ama ben sizde bir fikir oluştursun istediğim için Türkçe hali ile yazdım. Romanya’ya direkt Romen vizesi ya da Schengen ile gelebiliyorsunuz. Ama Schengen sanırım maksimum 5 güne kadar geçerli. Biraz daha kalma şansınız var ise direkt Romanya Konsolosluğu’ndan vizenizi alabilirsiniz. Romanya Avrupa Birliği’ne üye, ancak henüz Euro kullanılmıyor ron/lei para birimleri. Kâğıt paraları plastikten yapılma, bir süs havuzu içinde yüzen kâğıt paraları gördüğümde nasıl şaşırmıştım anlatamam : ) Taksiler inanılmaz ucuz ama sokaklarda gezmiyorlar. Burada ya telefon ile ya da internetten taksi çağırabiliyorsunuz. Gerçi alışveriş merkezi önlerinde bulmak mümkün, ama sakın pazarlık yapmadan binmeyin çünkü 2-3 katı fiyata götürmeye çalışırlar hemen. Merkezden çağırdığınız zaman gelen taksi taksimetre ne kadar yazıyor ise onu almakla yükümlü. Bir de biraz daha fazla parayı gözden çıkardıysanız ingilizce bilen özel şoförlerin çalıştığı black cab şirketi var ki onu da genelde tüm yabancılar tercih ediyor. Eğer 10-15 günlük bir zaman diliminde ve gezinizi yaza denk getirme şansınız olur ise Transfaragaşan ve Transalpina yollarını ve dağları görmenizi mutlaka tavsiye ederim. Dağların zirvesine çıkabilmek muhteşem bir duygu! Yollar kış boyu kar nedeniyle kapalı oluyor ama yaz aylarında hava şartları uygun olur ise açılıyor bu yüzden çok kısa bir süre gidilebiliyor. Geçen sene yapmayı arzu ettiğimizde yol kapanmıştı bile ama şansımıza geçen hafta sonu iki yolu da iki motor beraber yapabildik. Şimdi en büyük arzumuz çocuklar ile birlikte dağın zirvesinde çadır kurup bir gece kalabilmek.

Banu Demir: “Romanya pek tanınmıyor dolayısıyla beklentileri çok düşük olarak bu ülkeye gelenler, tek kelime ile hayran kalıyorlar”

Banu Demir: “Romanya pek tanınmıyor dolayısıyla beklentileri çok düşük olarak bu ülkeye gelenler, tek kelime ile hayran kalıyorlar”

Banu Demir: “Romanya pek tanınmıyor dolayısıyla beklentileri çok düşük olarak bu ülkeye gelenler, tek kelime ile hayran kalıyorlar”

Romanya’da yeme-içme alışkanlıkları nasıl? Romanya’ya özgü özel bir lezzet öneriniz var mı?
Romanya yüzyıllar boyu Osmanlı egemenliğinde kalmış bir ülke olduğu ve Türkiye’ye de yakın olduğu için damak tadının tuttuğu birçok yemek var. Örneğin sarmale’leri lahana dolması ya da mici dedikleri köfteleri bizim Tekirdağ köftemiz gibi. Burada işkembe çorbası bile içme şansınız var. Ayrıca Avrupa’da siyah zeytin ya da beyaz peynir bulmak her zaman zordur ama Romanya’da çeşit çeşit beyaz peynir ve siyah zeytini hemen her süpermarkette bulabilirsiniz. Süper marketlerde her gün sıcak sıcak çıkan ekmekler ise favorim, benim gibi bir ekmekseverseniz yandınız diyebiliriz, buradan kilo almadan dönüş yok. Fikir vermesi için linke de bakabilirsiniz: www.romaniaexperience.com/20-amazing-romanian-foods-you-must-try-in-this-lifetime

Banu Demir: “Romanya pek tanınmıyor dolayısıyla beklentileri çok düşük olarak bu ülkeye gelenler, tek kelime ile hayran kalıyorlar”

Banu Demir: “Romanya pek tanınmıyor dolayısıyla beklentileri çok düşük olarak bu ülkeye gelenler, tek kelime ile hayran kalıyorlar”

Banu Demir: “Romanya pek tanınmıyor dolayısıyla beklentileri çok düşük olarak bu ülkeye gelenler, tek kelime ile hayran kalıyorlar”

Bükreş’in mutlaka görülmeli dediğiniz yerleri nereler?
Bükreş, Doğu’nun Paris’i olarak adlandırılıyor. Tam bir Avrupa şehri yapısında ama Little Paris adı Bükreş’in kuzeyinde Kiseleff caddesinde yer alan Champs-Élysées’deki Zafer Takı’nın aynısının küçüğünün olması. İlk tak, Romanya özgürlüğüne kavuştuğu 1878 tarihinde tahtadan inşaa edilmiş. Bundan sonraki ise, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra 1922 yılında yapılmış ancak 1935 de yıkılmış. Bugünkünün ise yapılış tarihi 1936. Bu arada benim Bükreş’e taşındığım son 9 aydır da tadilatta olduğunu eklemeden yapamayacağım. Bükreş’te mutlaka görülmesi gereken yerler Lipscani (oldtown), Parlemento sarayı, Herastrau Park ki Central Park ile yarışır, Village Museum, Universitati meydanı gibi. Bence bir şehri anlamanın en azından kafada neyin nerede olduğunu anlamanın en güzel yolu üstü açık çift katlı otobüs turları. Bükreş’te de belirli noktalardan bu turlardan alıp dolaştığınızda en azından istediğiniz duraklarda inip, keşfedip tura devam etmeniz mümkün. Parlemento Sarayını görmek isterseniz önceden rezervasyon yapmanız ve yanınızda pasaportunuzun olması gerekiyor aksi takdirde girip içerisini gezmek mümkün değil. Bükreş’e geldiyseniz görmeniz gereken noktalardan biri saray. Hele Çavuşesku’nun, halka konuşma yaptığı balkonun bakış açısı, bir devrin bütün bakış açısını anlatıyor. Tüm bir bulvarın sağlı sollu sadece saray çalışanlarının lojmanlarına ait olması ve her sabah o evlerden çıkan binlerce insanın saraya doğru yürümesi eski diktatörü adeta büyülermiş. Bu arada Bükreş’in gece hayatı da bir o kadar renkli. Avrupa şehirlerinde genelde oldtown koskoca bir meydan ve etrafındaki irili ufaklı dükkânlardan oluşur; örneğin Braşov, ama Bükreşin eski şehri birbirine geçen sokaklardan oluşuyor. Özellikle haftasonları bu sokaklarda bazen adım atmak bile mümkün olmuyor. Eğer hem atmosferi hem de yemekleri özel ve Romen olsun derseniz, Caru’cu Bere’yi mutlaka tavsiye ederim. Akşam gitmek istiyorsanız yine mutlaka önceden rezervasyon yaptırmanızda fayda var derim, aksi takdirde uzun kuyruklar olabiliyor.

Banu Demir: “Romanya pek tanınmıyor dolayısıyla beklentileri çok düşük olarak bu ülkeye gelenler, tek kelime ile hayran kalıyorlar”

Banu Demir: “Romanya pek tanınmıyor dolayısıyla beklentileri çok düşük olarak bu ülkeye gelenler, tek kelime ile hayran kalıyorlar”

Banu Demir: “Romanya pek tanınmıyor dolayısıyla beklentileri çok düşük olarak bu ülkeye gelenler, tek kelime ile hayran kalıyorlar”

Gezi deneyimlerinizi paylaştığınız blogunuzun adresi nedir?
Gezi deneyimlerimi ilk olarak banuyollarda.wordpress.com’da paylaşıyordum, ta ki Gezimanya yazarlarından biri olana kadar : ) Bu konuda sanırsam biraz tembelim o yüzden uzun zamandır blogumu update etmedim. Ama fotoğraflarıma ulaşmak için yine “banuyollarda” adı ile Instagram hesabımdan ve tabii ki Gezimanya gezi notlarından yazılarıma ulaşarak beni takip edebilirsiniz.

Banu Demir: “Romanya pek tanınmıyor dolayısıyla beklentileri çok düşük olarak bu ülkeye gelenler, tek kelime ile hayran kalıyorlar”

Banu Demir: “Romanya pek tanınmıyor dolayısıyla beklentileri çok düşük olarak bu ülkeye gelenler, tek kelime ile hayran kalıyorlar”

Banu Demir: “Romanya pek tanınmıyor dolayısıyla beklentileri çok düşük olarak bu ülkeye gelenler, tek kelime ile hayran kalıyorlar”