Eyüp Özkaya: “Gezebildiğin, yeni yerler ve farklı kültürler görüp tanıdığın kadar özgürsündür”

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
24 yaşındayım. Malatyalıyım. Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler yüksek lisans ve Ankara Üniversitesi İspanyol Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde de lisans eğitimi görüyorum. Sıkı bir Malatya milliyetçisiyim. Zihnim izin verdikçe okumayı ve yazmayı, kendimi geliştirmeyi seviyorum ve tabii ki seyahat etmek ise en büyük tutkum, ailemden sonra.

Gezmek size ne ifade ediyor? Seyahatlerin hayatınızdaki yeri nedir?
Gezmek benim için özgürlük demek. Gezebildiğin, yeni yerler ve farklı kültürler görüp tanıdığın kadar özgürsündür. Ayıca ufuk açan, “farklı hayatlar da varmış” dedirten eşsiz bir tutku benim için gezmek. Aktif olarak 2,5 yıldır geziyorum fırsat buldukça ve hayatımın en anlamlı parçası olduğunu söyleyebilirim. Biraz daha ileri götürecek olursak gezmek için yaşadığımı söyleyebilirim. Benim için seyahat etmekten daha anlamlı bir aktivite yok hâlihazırda. Her an zihnimde bir yerlere seyahat planı yapma düşüncesiyle yaşıyorum. Naçizane imkânlarım elverdiğince de gerçekleştirmeye çalışıyorum.

Eyüp Özkaya: “Gezebildiğin, yeni yerler ve farklı kültürler görüp tanıdığın kadar özgürsündür”

Eğitim nedeniyle bir süre yaşadığınız Polonya’da yaşam nasıldı, hangi şehirdeydiniz, öğrenci olarak Polonya yaşanabilir bir ülke mi?
Polonya’da yaklaşık 5 ay kaldım. Krakow’a bir saat mesafedeki Katowice şehrindeydim. Polonya; tarihinin de etkisiyle Alman ve Sovyet kültürleri arasında gidip gelen, her iki kültüre de ait, fakat her iki kültüre de uzak, özgün bir ülke. Orada hayat gerçekten çok güzeldi. Dünyayı, farklı ülkeleri tanımaya oradan başladım, bu yüzden benim için ayrı bir yeri vardır. Öte yandan Polonya, Türk öğrenciler için zaten çok popüler bir lokasyon; Avrupa’nın tam göbeğinde, her yere ulaşım çok rahat ve ucuz. Hayat çok ucuz her şeyden öte. Öğrencinin isteyebileceği her şey mevcut kısaca. Ancak gittiğim her yerde yaşadığım bir sıkıntı var ki o da yemek. Türk yemeklerinin -hele ki Malatya mutfağının- yanına bile yaklaşamaz Polonya mutfağı. Son olarak orada bulunduğum dönem Avrupa Futbol Şampiyonası olduğu için ayrı bir karnaval havası vardı, sokaklar farklı formalar giyen farklı taraftar gruplarıyla doluydu; maçlara gidemesem de o havayı teneffüs etmek dahi eşsiz bir deneyimdi.

Eyüp Özkaya: “Gezebildiğin, yeni yerler ve farklı kültürler görüp tanıdığın kadar özgürsündür”

Eskişehir’de de bir süre eğitim nedeniyle yaşamışsınız, peki Eskişehir’e gideceklere nereleri görmelerini tavsiye edersiniz?
Eskişehir’de Odunpazarı benim için çok özeldir, yolu düşen mutlaka oraya gitmeli ki dışarıdan gelenlerin de zaten ilk uğradıkları yerdir ve sahip olduğu popülariteyi fazlasıyla hak eder. Yine aynı bölgede Kurşunlu Camii ve Külliyesi Kanuni döneminden kalma huzur veren bir yer. Onun dışında Porsuk Çayı’nın içinden geçtiği Adalar; Kentpark, Şelale Park ve Sazova Bilim Parkı Eskişehir’e yolu düşenlerin mutlaka gidip görmesi gereken yerlerdir.

Gittiğiniz şehirlerde nasıl bir gezi rotası çiziyorsunuz, şehri tanımaya nereden başlıyorsunuz?
Gitmeden ufak çaplı bir araştırma yapıyorum, gezi yazıları okuyorum ve gideceğim yere benden önce giden gezginlerin tavsiyelerini önemsiyor, bir kenara not ediyorum. Şehre ayak bastığımda ise hemen bir şehir haritası ve varsa metro hattı haritası alıyorum. Konakladığım yerde -ki bu muhtemelen bir hostel oluyor- oranın yerlisi olan görevliden de tavsiyeler alarak gezmeye başlıyorum. Şehri tanımaya sokaklarından başlıyorum, hele ki dar sokaklara sahip bir şehirse gittiğim, değmeyin keyfime! O daracık sokaklarda kaybolmaya bayılıyorum. Onun dışında bir turist olarak tarihi yapılar; varsa kaleler, saraylar ve ibadethaneleri ilk plana alıyorum, zira mimari yönden çok ilgimi çekiyor bu saydıklarım. Ayrıca ilginç heykeller bulup onlarla fotoğraf çektirmekten d büyük keyif alıyorum. Olmazsa olmazlarımdan biri de gittiğim şehri mutlaka hem gündüz hem gece gezmektir; bir şehri gece gezmemişsem o şehri gördüm saymam.

Eyüp Özkaya: “Gezebildiğin, yeni yerler ve farklı kültürler görüp tanıdığın kadar özgürsündür”

Gezdiğiniz ülkeler arasında sizi en çok neresi etkiledi?
Tek bir yer söylemem mümkün değil ancak İspanya’ya -özellikle Granada’ya- torpil geçebilirim sanırım. Çocukluğumdan beri hayallerimi süsleyen ve ikinci memleketim dediğim bir şehirdir Granada, benim için yeri çok ayrı. Onun dışında Malta ve Roma beni çok etkiledi; karakteriyle, tarihiyle, sosyolojik yapısıyla. Budapeşte, gece 02.00’de bile dolu tramvaylarıyla ve Priştine, Üsküp ise sosyolojik yapısıyla çok etkiledi. Beni etkilemeyen galiba sadece Burkina Faso kalmış ki oraya da gitmedim zaten.

Eyüp Özkaya: “Gezebildiğin, yeni yerler ve farklı kültürler görüp tanıdığın kadar özgürsündür”

Bir gezgin olarak kendinizi nasıl tanımlarsınız?
Az parayla çok yer görmeye çalışan, konaklamaya ve yemeğe mümkün olan en düşük bütçeyi ayırıp elimdeki maddi imkânı daha fazla ülke/şehir görmeye ayıran biriyim. Birçok gezginden farklı olarak farklı mutfaklardan tatmayı ne yazık ki sevmiyorum ve seyahat ederken ister istemez Amerikan hamburger zincirlerinin ve süpermarketlerin esiri oluyorum. Gezgin tanımına girmez belki ama gittiğim her yerden mutlaka kartpostal, harita, bozuk para ve mümkünse toplu taşıma bileti getiriyorum.

Uluslararası İlişkiler bölümünde eğitim alan biri olarak hiç farklı bir ülkeye yerleşmeyi ve orada bir hayat kurmayı düşündünüz mü?
Yurt dışına çıkmadan önce çok düşündüm. Tası tarağı toplayıp ver elini İspanya ya da Ekvador. Ancak yurt dışında kaldıkça şunu gördüm ki ben sadece belirli sürelerde ülkemden ayrı kalabilirim, dışarıda bir hayat kuramam. Bunu milliyetçi hislerle söylemiyorum, yanlış anlaşılmasın. Dışarıda yaşayamayacağımı düşünmemin tek nedeni yemek! Gittiğim yerlerde dışarıdan yemek yemeye hiç alışamadım ve bu huyumdan vazgeçemeyeceğimi de biliyorum. O yüzden ben turist yahut gezgin -hatta seyyah; daha karizmatik bir kelime- olarak kalmayı tercih edeceğim sanırım.

Eyüp Özkaya: “Gezebildiğin, yeni yerler ve farklı kültürler görüp tanıdığın kadar özgürsündür”

Gezi deneyimlerinizi paylaştığınız blog ya da websiteniz var mı?
Evet, yaklaşık 1,5 yıldır fırsat buldukça hem geçmiş hem güncel deneyimlerimi paylaştığım bir blogum var. Merakı olan herkesi beklerim: www.eyupozkaya.com

Eğer imkânınız olsa 1 sene izin ve limitsiz maddi olanak verseler, haydi gez deseler, neler yapar nerelere giderdiniz?
Bu soru, son soru olmayı hak ediyor! Düşününce şimdi, muhteşem bir şey olurdu herhalde! Neyse... İlk olarak şunu söyleyebilirim ki nereye gidersem gideyim, konaklama için kesenin ağzını açardım, ne de olsa limit yok! Ulaşımda da tren kullanma romantikliğine gelmezdim, zira uçak her zaman en iyisidir! Onun dışında benim hayalim hep Güney Amerika kıtası olmuştur. Uçak bilet fiyatlarından ötürü hep ertelemek zorunda kaldığım… Özellikle Ekvador, Galapagos Adaları; sonra Şili, Bolivya, Peru, Kolombiya ve diğerleri... Burayı bitirdikten sonra Kuzey Avrupa ülkelerine giderdim: Norveç, Finlandiya, İsveç vs. Rusya, Ermenistan, İran, Lübnan, Tunus, Cezayir derken bir de Kafkaslar ve Kuzey Afrika yapardım. Zamanım kalmışsa da Asya-Pasifik ülkelerinde kullanırdım. Ayrıca bu süre boyunca ilkelerimden de taviz vermezdim: “Az ye, çok gez!”.