Milattan önce 3000-4000 yılları arasında Bayraklı Tepesi'nde kurulan Smyrna şehrinin kaderi, tarihin gelmiş geçmiş en büyük komutanlarından Büyük İskender’in rüyası ile değişti. Babasının ölümünden sonra Makedonya kralı olan Büyük İskender, Anadolu’ya hâkim olan Perslerle ilk savaşını Çanakkale’de veriyor ve dünyanın en büyük imparatorluğu yolundaki ilk büyük zaferlerinden birini elde ediyordu.
Dönemin büyük şehirleri arasındaki Sardes’i (Salihli) fethettikten sonra Efes’e doğru yol alırken, o dönem küçük bir kent olan Smyrna’ya geliyor. Efsaneye göre, şuan ki Kadifekale-Konak arasında avlanırken, Nemesis tapınağında bir ağacın altında uyuyakalıyor. Rüyasına giren Nemesisler, burada bir şehir kurmasını ve Smyrna halkını bu bölgeye getirmesini istiyorlar. Apollon’a elçiler gönderen Smyrna halkı, Tanrı’dan gelen “bu kutsal bölgede yaşayacak olan halkın, eskisine göre 3-4 kat daha zengin olacağı” cevabına istinaden yeni yaşam alanlarına göç ediyor.
Bayraklı tepesini bırakıp, Kadifekale-Konak arasındaki yamaca yerleşen halk, bir liman kenti olmanın verdiği tüm zenginlikler ile bu bölgede büyük bir şehir kuruyorlar. İon Kentleri Birliği’ne katılımı ile gelişen kent, Antik Yunan, ardından Roma-Bizans ve Türkler döneminde bölgenin en önemli merkezi olarak yaşadı.
Dünyanın birçok bölgesinde antik kentler, kalıntılar bulmak mümkün. Özellikle Anadolu gibi büyük medeniyetlere yuva olmuş bir coğrafyada binlerce şehir kalıntısı bulunabilir. Bu kalıntıların genel özellikleri şuanki yerleşim yerlerinden uzak olmasıdır. Ama Smyrna antik kentinin, şuanki şehir merkezinde yer alması, diğer antik kentlere göre en büyük farklılığı. Bir şehrin 3000 yıl öncesine gitmek için sadece karşı kaldırıma geçmeniz yeterli olacaktır.
Kadifekale-Kemeraltı arasında kurulan Smyrna’nın çeşitli bölgelerinde kazı çalışmaları yapılıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk arkeolojik çalışmalarından biri olarak 1932 yılından beri Agora kısmında çalışmalar yürütülüyor. Özellikle de 1996 yılından itibaren İzmir’in tüm devlet kuruluşlarının desteği ve 9 Eylül Üniversitesi’nin önderliği ile kazı çalışmaları hızlanmış ve Agora’nın şuanki haline ulaşılmış.
Agora, şehrin hem ticari hem de yönetim merkezi. Yolun hemen karşısındaki Kemeraltı ve birkaç yüz metre ilerideki Belediye binasını düşündüğünüzde şehrin temellerinin ne kadar sağlam atıldığını anlayabiliyor ve Büyük İskender’in adının dünya tarihine nasıl kazıldığını fark ediyorsunuz.
Agora bölgesinde yapılan kazılarda, portiko diye adlandırılan sütünlu galeriler gün yüzüne çıkarılmış. Bu portikolar yarı açık alan olarak, yağışlı, güneşli, soğuk veya sıcak günlerde insanların sığınmaları için inşa edilmiş. Galerilerin gerisinde Bouleuterion denilen meclis binası, Prytaneion denilen resmi törenlerin yapıldığı yapı, resmi ofis, mahkeme, tuvalet, çarşı gibi yapıların olduğu tahmin ediliyor. Ayrıca yine bu bölgede yapılan kazılarda, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde mezarlık olarak kullanıldığı görülüyor, o dönemlere ait bir çok mezar taşı da sergileniyor.
Son zamanlarda yapılan çalışmalarda, yapının kuzeyinde bir cadde tespit edilmiş. Ayrıca çalışmaları süren Kadifekale ile Agora arasında gizli tünellerin varlığına ilişkin bulgular edinilmiş durumda. Agora ve Kadifekale’de yapılan kazılar ve çalışmalar, ayrıca yine Kadifekale eteklerinde var olan tiyatronun gelecekte ortaya çıkarılma çalışmaları ile İzmir ve Türkiye, şehir merkezinde yer alan en büyük antik kenti, Dünya Mirası'na kazandırmış olacak.
3000 yıl öncesinin sanatsal şehir merkezi ile 3000 yıl sonrasının çarpık kentleşme sonucu ortaya çıkan şehir merkezini iç içe görebileceğiniz Smyrna Agorası’na, müzekart ile giriş yapabilirsiniz.