Prensip olarak hayvanat bahçelerine ve yunus parkları gibi hayvanların barındırıldığı işletmelere karşıyım, Gezimanya olarak karşıyız. Ancak Sasalı’daki İzmir Doğal Yaşam Parkı bu konudaki bazı ön yargılarımı kırmayı başardı. Gelin şimdi size hem bu parkı biraz tanıtalım, hem de neden böyle bir düşünce değişikliğine gittiğimizi anlatalım.
125’ten fazla türde 1500’e yakın hayvana ve 250 bitki türüne evsahipliği yapan İzmir Doğal Yaşam Parkı, Türkiye’nin ilk doğal yaşam parkı. Çiğli Sasalı’da 2008’de açılan parkın temeli aslında 1937’de açılan ve pek çok İzmirlinin çocukluğunda ziyaret etmiş olduğu Fuar Hayvanat Bahçesi’ne dayanıyor. 2008’de tamamen modern bir anlayışla, hayvanlara çok daha geniş bir alan sağlanması ve mümkün olduğu kadar doğal ortamlarına yakın korunmalarının sağlanması amacıyla tam 425 dönümlük bir alan tesis edilmiş Sasalı’da.
Bizim İzmir Doğal Yaşam Parkı’nı ziyaretimizde park görevlileri oldukça yardımcı oldu. Biz gittiğimiz sırasında görevde bulunan Yonca Hanım kısa vaktimizde en hızlı şekilde gezmemiz için bize destek oldu. İlk durağımız aslanlar ve kaplanlarla dolu vahşi kedilerin alanıydı. Vahşi kedilerin bakıcısı Mustafa Bey bize göstermek için erkek aslanlar Goliath ve Batu’yu çağırdı. Parkta toplamda 3 kaplan, 4 arslan ve 6 puma var. Goliath ve Batu birlikte oldukça geniş bir alanda kalıyor. Yaklaşık bir dönümlük bir alan yalnızca bu iki aslan için ayrılmış durumda. Kesinlikle kafes yok, aslanlar ağaçlık bir alanda geziniyor, yanlarında da dere taşlarıyla kenarları doldurulmuş bir su alanı var, buradan aynı doğal ortamda nehirden su içtikleri gibi sularını içebiliyorlar. Tabii ki vahşi ortamları gibi asla olamaz ama şehir ortamından uzakta olabileceği kadar iyileştirilmiş imkanları.
Gerçekten aslanlar çocukların en çok ilgilendiği kısımlardan biri. Aslanların alanına uzaktan çitlerin arkasından bakabiliyor çocuklar. Tabii burada öğrendiğimiz üzücü bir takım şeyler de oldu. Örneğin görevlilerin bütün dikkatine ve korumasına karşın hayvanlara çeşitli maddeler fırlatan ziyaretçiler olabiliyormuş. Maalesef bu cehaletle ne kadar baş etsek de bu tarz olayların önüne geçemiyoruz ülkemizde.
Belki de aslında bu tarz alanlara bu yüzden ihtiyaç da var. Yani bu cehaletin kırılması için. İzmir Doğal Yaşam Parkı yalnızca ziyaretçilere keyifli zaman geçirme amacı taşımıyor. Aynı zamanda biyoçeşitliliğin muhafaza edilmesi ve hayvanların huzur içerisinde yaşamlarını sürdürmesini sağlamayı hedefliyor. Burada çocukların küçük yaştan itibaren gelip hayvanları görmesi, onların hayatlarını öğrenmesi, izin verilen yavru hayvanlarla oynamaları, evcil hayvanlarla zaman geçirmeleri onların eğitimlerinin önemli bir parçası. Belki de bu sayede daha az hayvana zulüm haberi duymaya başlarız ülkemizde, kim bilir?
İzmir Doğal Yaşam Parkı’nda bir sonraki durağımız ise Tropik Merkez oluyor. Burada timsahlar, yılan ve değişik sürüngenler ile yine tropik ortam kuşları ve göletlerdeki Japon balıkları barınıyor. Tabii ki alanın hemen her yerinde bulunan tropik bitkileri de unutmamak gerek. 2.345 metrekarelik kapalı alan özel ısıtma ve nemlendirme düzeneğiyle tropik yağmur ormanı koşullarını sağlıyor iç kısmında. Timsahların 1-2 fotoğrafını çekip ayrılıyoruz, zira İzmir’in sıcak bir gününde en çok bulunmak istediğimiz yer daha sıcak ve nemli olan bir kapalı nokta değil.
Bir sonraki durağımız ise Asya fillerinin barındığı alan oluyor. Burada Türkiye’nin ilk fil ailesiyle tanışıyoruz. Tatlı dişi fil Begümcan’ın dişi yavruları Deniz ve İzmir isimli minikler İzmir doğumlular. Hani derler ya “İzmir’in kızları güzel olur” diye, işte Deniz ve İzmir de çok güzel iki İzmirli kız. Baksanıza fotoğrafa, aynı fikirde değil misiniz?
Bu 4 kişilik sevimli fil ailesine biraz meyve veriyor ve keyifli zaman geçirdikten sonra fillerin yanından ayrılıyoruz. Bir sonraki durağımız da en az filler kadar sevimli dostlarla dolu bir alan: Lemurlar!
Lemurları ziyaretimize de bu sevimli yaratıkların bakıcısı Erol Bey yardımcı oluyor. Biz içeri girer girmez etrafımız şirin mi şirin, yaramaz uzun kuyruklularla doluyor. Tahta çitin üzerine çıkıp elimizdeki yiyecekleri, hatta oyuncak zannettikleri eşyalarımızı almaya çalışıyorlar. Hatta yaramazların bir tanesi omzuma tırmanıp elimdeki dilimli muzlara minik bir saldırı düzenliyor. Aklıma üzerime çıkıp da verdiğim muzun kabuğunu kafama sıvayan maymunlar geldi. Bali Ubud’daki bu macerayı da buraya tıklayarak izleyebilirsiniz bu arada. İzmir Doğal Yaşam Parkı’nda 14 tane lemur var ve bazı senelerde doğumlar oluyor. Parkın çocuklar için düzenlediği özel etkinlikler de var. Bunların bir tanesi de lemurları besleme aktivitesi. Çocuklarınız varsa kaçırmayın derim.
Parktaki bir sonraki ve son durağımız ise Afrika Savanı oluyor. Bu barınak oldukça büyük, tam 18 bin metrekare açık alanı var. Barınağın sakinleri ise zebralar, su aygırları, devekuşları ve zürafalar. İçinde çalılıklar, otlaklar ve açık ağaçlar var. Burada normalde zürafalarla temas etmenize özel izin haricinde müsade edilmiyor. Ama biz bu ayrıcalığımızı kullanıyoruz ve Yonca Hanım’ın ricası üzerine bakıcılar bizi arka taraftaki çitlerin oraya alıyor ve elimize birkaç dal tutturuyorlar. Üzerinde yaprak olan bu dallar zürafalar için bir ziyafet. Çekingenliklerini aşabilenleri yanımıza geliyor ve küçük birer ziyafet çekiyor. Biz de birkaç fotoğraf çektirmeyi ihmal etmiyoruz tabi.
Park gerçekten de çok büyük bir alana yayılmış. Göletler, otlaklar, minik koruluklar gibi kocaman bir alandan bahsediyoruz, basit bir park gibi düşünmeyin sakın. İçerisinde yürüyerek gezmek oldukça uzun bir yolculuk, en az birkaç kilometrelik bir yürüyüşü göze almanız gerek. Biz yetkililerin küçük elektrikli arabalarıyla gezmemize rağmen turu üstelik de bazı barınakları atlayarak 2 saat kadar bir sürede bitiriyoruz.
İzmir Doğal Yaşam Parkı bir hayvanat bahçesi değil. Yetkililer de zaten böyle olmadığını her fırsatta ifade ediyor. Koca alanda tek bir kafes bile yok. Tüm hayvanlar toprağa basıyor. Tabii ki hayvanların doğal alanlarında yaşaması en doğrusu ve hiçbir şey bunun alternatifi olamaz. Ancak mevcut koşullar içinde İzmir Doğal Yaşam Parkı hayvanat bahçelerinde doğmuş hayvanlar için olabilecek en iyi koruma seçeneği. Bize veterinerlerin ve yetkililerin verdiği bilgiye göre bir hayvan eğer hayvanat bahçesinde doğmuşsa zaten doğal yaşama geri salınıp orada hayatta kalma şansı yok denecek kadar az. Bir hayvanat bahçesinde doğmuş hayvan için tek şans yine bakım görerek yaşaması. İzmir Doğal Yaşam Parkı’nda da tüm hayvanlar hayvanat bahçesinde doğmuş olanlar. Kesinlikle yaban hayattan alınıp da tutsak edilmiş bir hayvan yok. Yönetim ve yetkililer bu konuda çok hassaslar.
Yazının başında da ifade ettiğim gibi biz prensip olarak hayvanların kapalı tutulduğu ortamları ziyaret etmiyor, tanıtmıyoruz. Ancak böyle bir ön yargıyla İzmir Doğal Yaşam Parkı’na yaklaşmak büyük bir haksızlık. Çünkü burada mevcut koşullarda hem hayvanlar hem de ziyaretçiler için olabilecek en sorumlu şekilde davranılıyor. Keşke tüm hayvanat bahçeleri İzmir Doğal Yaşam Parkı gibi modernize edilip hayvanların korunduğu, ziyaretçilerin de bilgilendirilip hayvan sevgisini tadabilecekleri alanlar haline getirilse. Eğer İzmir’e yolunuz düşerse ve en az bir yarım gününüz varsa (en az 1,5-2 saat), 15 dakikalık bir araba yolculuğunu göze alıp İzmir Doğal Yaşam Parkı’na gelin ve çocuklarınızın normalde doğada görme şansı bulamadıkları hayvanları görüp tanımalarını, sevmelerini sağlayın.
İzmir Doğal Yaşam Parkı kış mevsiminde haftanın 7 günü 09.00-17.00 saatleri, yaz mevsiminde ise 09.00-20.00 saatleri arasında ziyarete açık. Ama son girişler kapanış saatinden 1 saat önce yapılıyor. Daha fazla bilgi için resmî internet sitelerini ziyaret edebilirsiniz.