Türkiye'nin Salda Gölü ve Burdur ile İlgili Deneyimlerimiz

Burası Türkiye’nin neyi? Ne? Ne dediniz? “Türkiye’nin Maldivleri” mi?

Ne Maldivleri yahu? Salda Gölü burası, “Türkiye’nin Salda Gölü”. Kendinden doğal güzelliği yeterli değil mi? Bu göle ilgi duymak için neden Maldivler’e benzetmek gerekiyor anlamış değiliz?

BurdurYeşilova’ya 4 kilometre uzaklıktaki Salda Gölü hidromanyezit mineralli yapısı nedeniyle işte böyle beyaz ve turkuaz renkler sergiliyor. Yalnızca son dönemlerin popüler sosyal medya sahnesi olmakla kalmıyor, aynı zamanda 184 metre derinliğiyle Türkiye’nin en derin göllerinden biri Salda.

Karstik bir göl olan Salda, tabanındaki beyaz renk nedeniyle oldukça berrak görünüyor. Gölün çevresi bembeyaz kumsal olduğundan ziyaretçileri kendisine çekiyor. Ayrıca yörenin en önemli turizm merkezleri arasına çoktan girmiş bile. 1989 yılında sit alanı ilan edildiği için burada yapılaşmaya izin verilmiyor. Bu nedenle çevresinde doğa oldukça iyi korunmuş vaziyette.

57 kilometrekarelik alanı kaplayan göl deniz seviyesinden 1.140 metre yükseklikte. Gölün kıyısında bulunan kilin cilt hastalıklarına iyi geldiği söyleniyor. Özellikle gölün suyunun magnezyum, soda ve kil barındırdığı için sivilcelere de iyi geldiği söylenenler arasında ancak ben buna çok inanmıyorum açıkçası.

Gölün her bölümünde bitki yaşamıyor ancak bitkilerin yaşamasına elverişli olan alanda 18 çeşit bitki olduğu tespit edilmiş. Bunun yanında gölde içinde nesli tehlikede olan Aphanius Anatoliae de bulunmak üzere 3 endemik balık türü de yaşıyor.

Gölün çevresi karaçam ormanları ile çevrili olsa da yıllar içinde gölün suyu yavaş yavaş çekiliyor, aynı Burdur Gölü’nde olduğu gibi. Özellikle son 20 yıldır gölün suyunun çekilmesinde artış olduğu söyleniyor. Eğer bu çekilme dönemlerinde Salda Gölü’ne gidecek olursanız siz de içerisinde çekilmeden dolayı ortaya çıkan adacıkları görebilirsiniz. Aslında bölgede lavanta ekiminin hızlanması da biraz buna bağlı. Çünkü lavanta hem toprağı tutuyor hem de pek suya ihtiyaç duymuyor.

Gölün etrafında plajlar da bulunuyor. Bu plajlardan göle girebilmek mümkün. Göle girmek için en ideal bölgeler gölün güneybatı ve güneydoğu kıyıları. Çünkü diğer alanlarda balçık kısımlara denk gelmek çok olası.

Peki, Salda’ya ulaşmanın en kolay yolu ne?

Isparta’ya uçup oradan rahatlıkla göle ulaşabilirsiniz, ya da eğer yakınsanız arabayla gidip bu güzelliği gözlerinizle görebilirsiniz. Denize kıyısı olmayan bir bölgede plaj deneyimi sizi bekliyor.

Şu “Türkiye’nin Maldivleri” meselesine gelince... Belli ki gölün turkuaz rengi Hint Okyanusu’na, beyaz kıyılar ise Maldivler’in mercan kırığı çanaklarının içindeki kumlara benzetilmiş. Pek güzel. Pek şirin. Ama hani şnorkelle girince içeride gördüğünüz bin bir çeşit mercan oluşumu? Hani yüzbinlerce farklı çeşit renk cümbüşü sunan deniz canlısı? Hani çevresinde kurulmuş doğayla uyumlu su villaları? Yok.

O zaman neden sadece yüzeysel bakıp buraya “Türkiye’nin Maldivleri” diyelim ki. Kaldı ki biz burayı olsa olsa beyaz mermerli/taşlı Ege koylarına benzettik... Mesela Thassos Adası’ndaki Marble Beach gibi.

Yalnız son zamanlarda bu laf ve bu kavram o kadar çok kullanıldı ve o kadar ayağa düştü ki artık “Türkiye’nin Maldivleri” lafı itici bir hale geldi.

Instagram’ı açıyoruz “Türkiye’nin Maldivleri’ndeyim”, hashtag koymuşlar “#Saldives”, göl kenarına gidiyoruz “Maldivler Cafe” var. Hakikaten işin cılkı çıkmış durumda. Bunun gibi kavramları hemen de nasıl ucuzlatıyoruz?

Bu tarz tabirleri biz milletçe biraz fazla seviyoruz. Yunanları öldürseniz Thassos Marble Beach’e “Yunanistan’ın Maldivleri” demezler mesela. Memleketimizi sevmemiz için başka yerlere benzetmemize ihtiyacımız var mı?

O yüzden sizlere “Türkiye’nin Salda Gölü”nden selam gönderiyoruz.

 

#Makedonyadan yazılar alanında göster
Kapalı

Yorumlar

Kamp Seti
06 Eki 2024, Pazar - 13:39
İnşallah bu güzelliklerle kalır ve daha çok insanın bu güzel halini görebilme fırsatı olur.