İzmir Kent Gezisi

Hayran kaldığım tarihî Agora Antik Kenti’nin yanı başında, İzmir'in Konak semtine giderken mutlaka uğranması gereken, otantik çarşısı ile günün her saatinde hareketli bir sokağa giriyoruz.

HAVRA SOKAĞI

15. yüzyılda İspanya ve Portekiz’den sürgün edilen, Osmanlılar tarafından kabul edilerek İzmir’e gelen 55 bin civarında Yahudi’nin İzmir’de ilk yerleştikleri, yaşadıkları sokak burası. O günlerden bugünlere geriye sadece Sinagoglar ve varlığını koruma çabasındaki küçük esnaflar kalmış.

Sağlı sollu, her türlü yiyecek satan dükkânları ile çok renkli ve günün her saati capcanlı.

Mevsim olarak balık sezonu açılmış olduğundan, her türlü balık ve deniz ürünleri tezgâhlarda yerlerini almış, üzerlerindeki güçlü ışıklar altında parlayarak iştah kabartıyorlar. İzmir’in kelle paçası ünlüymüş, benim için çok cazip görüntü olmasa da vitrinlerde alıcılarını bekliyor. Çok sayıda şarküteri, kuruyemişçi, baharatçı, meyveci, tatlıcı, sabuncular arasından yürürken güzel bir yapıya geliyoruz. Küçük Karaosmanoğlu Han dikkat çekiyor.

Bir kahve molası vermek isterseniz, aslına uygun olarak yeniden inşa edilerek güzel bir kafe haline getirilmiş olan han, sokağa canlılık getirmiş. Gençlerle cıvıl cıvıl olmuş, içinde bir de butik otel var.

TARİHİ KEMERALTI ÇARŞISI

Ne güzel ne canlıdır bizim tarihî çarşılarımız, dünyaca ünlü İstanbul Kapalı Çarşımız ve işte karşımızda İzmir’in hatta tüm ülkemizin en ünlü ve en eski çarşılarından biri, dünyanın en büyük açık hava çarşılarından Kemeraltı; 5 kilometrekarelik bir alanı kaplıyor.

Antik Dönem’den beri var olan çarşı, tarihî yapıları, çeşmeleri, han ve hamamları, camileri, şadırvanları, aklınıza gelebilecek her ürünü uygun fiyatlara bulabileceğiniz sayısız dükkânları, bedestenleri, tahta masalı kafe ve restoranları ile karşılıyor bizi.

Osmanlı döneminden kalma hanları (Uzun, Selvili, Musevit, Tütün, 200 senelik bir geçmişe sahip Abacıoğlu Hanı gibi), hamamları (Çivici, Çukur, Kemeraltı gibi), camileri, şadırvanı, çeşmeleri, sebilleri ve çarşıları ile daracık sokakları günün her saati kalabalık.

16.-17.yüzyıllara tarihlenen çarşıda birçok tarihî yapı var, bunlardan biri de ünlü tarihî Kızlarağası Hanı.

KIZLARAĞASI HANI

18. yüzyılda Hacı Beşir Ağa tarafından yaptırılmış, İzmir’deki hanların en büyüğü ve en görkemlisi. Burada bir mola vermeden, kumda dibek kahvesi içmeden olmaz. Birçok özelliğinin yanı sıra mimarî özellikleri bakımından da türünün tek örneği olması onu Osmanlı hanları arasında farklı kılıyor. Bursa Koza Han, Urfa Gümrük Hanı gibi yakın tarihlerde gezdiğim hanlara benzeyen; kare planlı, ortada büyük bir alan, üst katta galeri şeklinde çepeçevre balkonlu kısım ve bedestenleri ile tarihî bir han.

 

ŞADIRVAN CAMİİ (NİFLİZADE - BIYIKLIOĞLU)

Çarşının en önemli camisi. Odun Pazarı’nda, Yağcılar içine doğru giden yolların birleştiği noktada bulunan cami, adını altında ve yanında bulunan şadırvanlardan almış. Üzerinde kütüphane bulunan büyük şadırvan ile cami arasındaki tonozlu yapının tonoz ve kemer alınlıklarındaki fresko tekniğinde yapılmış manzara resimleri görülmeye değer. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde “Bir Beyaz İnci” olarak anlattığı cami, 1600’lü yıllarda Bıyıkoğlu Mahmud tarafından yaptırılmış.

Güzel İzmir’de tarihî bina, güzel yapılar saymakla, gezmekle bitmez. Katipoğlu ve Vilayet Konakları, Tarihî Tren Garı, Milli Kütüphane, Atatürk Lisesi bunlardan sadece bir kaçı. Ancak benim favori yapılardan birinde söz etmeden geçemedim.

SAAT KULESİ

İzmir’e giden herkes artık şehirle özdeşleşen ve hem kentin hem de Konak Meydanı'nın zarif simgesi kuleyi fotoğraf karelerine alarak ya da önünde fotoğraf çektirerek anılarında saklar. Acaba kaç kişi üzerindeki detayları, o güzelim işçiliği incelemiş ya da fark etmiştir? Maketinin bir kuyumcu olan Zigulli Usta tarafından yapıldığını biliyor muydunuz? Üzerindeki süslemeler, işlemeler birer oya, bir mücevher gibi bence. Kabartmalar, oymalar, tuğralar o kadar estetik ve zarif ki insan bakmaya doyamıyor. Gündüz görmek yetmez, illa gece ışıklandırılmış halini de görmelisiniz. II. Abdülhamit'in tahta çıkışının 25. yıldönümü kutlamaları için, beyaz mermerden, kesme taş oymacılığı ile yapılan göz kamaştırıcı kule, 25 metre yüksekliğinde. Etrafında sebiller, dört adet çeşme, kurnalar ve fıskiyeler bulunan, Mimarı Raymond Charles Pere olan kuledeki saatin önemli özelliklerinden biri de yapıldığı tarihten bugüne dek çok düzgün çalışması. Sadece 1974 depremi sırasında bir kez durduğu söylenir, Alman İmparatoru 2. Wilhelm tarafından hediye edilmiştir.

Sadece tarihi değil yemekleri de ünlü güzel İzmir’imizin. Halis Ege zeytinyağı ile pişmiş, başka yörelerde aynı lezzette bulamayacağınız şevketi bostan gibi Ege otları yemeklerini, deniz ürünlerini ve İzmir tulumunu yemeden dönmeyin. Sokaklardaki kumru, boyoz, lokma, şambali gibi atıştırmalıkları da ihmal etmeyin. Simit burada "gevrek" çekirdek ise "çiğdem" diye geçer.

Çok çeşitli halklarla yoğrulmuş zengin bir kültüre sahip güzel kentimizde, iki güne sığdırdığımız güzellikler şimdilik bu kadar. Gezdiğim, gördüğüm İzmir’i, İzmirlilerin affına sığınarak, hiç bilmeyenlere yol göstermesi dileğiyle anlatmaya çalıştım. Yeşilin maviyle, yosun kokusuyla birleştiği şehre şimdilik veda ediyorum.

Ben bu güzel kente yine gidecek, her gittiğimde de turist olmaya devam edeceğim.

nevinsalman

Yazar Hakkında

nevinsalman

Ankara da doğdum, TED Ankara Koleji ve Gazi Üniversitesi Mimarlık fakültesi mezunuyum. 6 sene Londra'da yaşadım, sonraki yıllarda İstanbul'a yerleştim ve serbest çalıştım.