Efsaneye göre, İzmir'e gelen Büyük İskender, Pagos (Kadifekale) Dağı'nın eteklerinde bulunan Nemesis kutsal alanında avlanırken, bir ara ulu bir çınarın altında uykuya dalar. Rüyasında gördüğü iki Nemesis, İskender'den yeni İzmir kentini uyuduğu yerde kurmasını isterler. Uykusundan uyanan İskender, Claros'taki Apollon Kehanet Merkezi'ne giderek, kahine gördüğü rüyayı anlatır ve fikrini sorar. Kahin rüyayı, "Kutsal Meles Çayı kenarındaki Pagos Tepesi eteklerinde yerleşecek İzmirliler, eskisinden dört kez daha mutlu olacaklardır." şeklinde yorumlar. Yorumdan etkilenen İskender, İzmir’i Pagos Dağı eteklerinde yeniden kurar…
İzmir’in yeniden kurulması gibi önemli bir tarihi olayın içinde adı geçen, on iki İyon kentinden Kolophon’a ait, “Çok özel statüye sahip kehanet merkezi” olarak ünlenen bir kutsal alan…
Kolophon ve iskelesi Notion arasındaki, Claros kutsal alanında bulunan Apollon Tapınağı ise, Delphi ve Didim’deki gibi bir kehanet merkezi…
Yakınında oturan pek çok İzmirli’nin ana yoldan sadece bir km uzaklıktaki bu kutsal alana, önünden defalarca geçtiği halde, bir kez bile uğramadığı ve hakkında bilgi sahibi olmadığı tapınak… Oysa ki o, İyonya’daki altı sütunu olan tek “dor tapınağı” ve gizli güçlere sahip kahinleri ile dünyaca ünlü...
Uzun yıllar ailem ile beraber çok yakınlarında tatil yapmamıza rağmen, bir gezgin olan ben bile orayı çok geç keşfetmiş, bundan on yıl önce ilk defa ziyaretine gitmiştim. Çok etkilenmiş olmama rağmen, bu yıl temmuz ayının bir pazar sabahı yapacağımız yeni bir ziyarete kadar bir daha gitmek kısmet olmamıştı.Bizi o gün oraya çeken ne olmuştu bilmiyorum, ancak tek bildiğim şey, orada öyle güzel bir ışık vardı ki; Antik Çağ ozanlarının ona “Işıklı Claros” diyerek, övgü dolu sözler ile tanımlamalarının hakkını fazlası ile yerine getiriyor diye düşünmekten kendimi alamamıştım.
Kutsal alanda gezinirken gelen bir başka ziyaretçi ile sohbetimiz esnasında hakkında o kadar çok şey öğrenmiştim ki; bunları yazıp, tanınmasını sağlamak için sabırsızlanıyordum.
Kutsal alanda Apollon’un yanı sıra kız kardeşi Artemis ve annesi Leto (Latona)’ya ait sekiz metre yüksekliğinde heykeller, doğusunda bir de sunak var. Sunağın üstündeki iki adet kurban masasından biri Apollon’a, diğeri Dionysos’a adanmış.
Kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber, MÖ.7 ve 6 yüzyıl başlarında Kolophon’un Baş Tanrısı Apollon adına inşa edildiği sanılıyor.
İzmir’e 50, Kolophon’a 13, Notion’a 3, Efes’e 18 km uzaklıkta olan Claros’un adı Hellen diline göre, “kısmet çekimi” veya “arazi” anlamında ise de, asıl kökeni Luwi dilinde “kıyı” veya “iskele” olan “kalara”dan geldiğini söyleniyor.
Tapınak, Anadolu’da Didim, dünyada ise Delphi’den sonra en önemli kehanet merkezi olması nedeniyle Helenistik dönemde de büyük ün yapmış ve bu özelliğini Roma çağında da sürdürmüş.
Tanrı Apollon’a adanmış, Anadolu’daki kutsal kehanet merkezlerinin en önemlilerinden olan Claros’un düzlük bir yerde kurulmasının en önemli nedeni vadideki kutsal su kaynağı ile hemen yakınındaki dişbudak ve defne ağaçlarının bulunduğu orman… Homeros’a göre Apollon’un kahinleri tapınağın altında bir mağaraya veya yer altı odasına girerek oradaki kutsal suyu içerler ve sonra sorulan soruları Apollon’un cevapladığını söyleyerek, çoğu kez yoruma açık, biraz da anlaşılmaz ve şiirsel bir ifade ile cevap verirlermiş.
Tapınağın duvarlarında, sütunlarında uzak ülkelerden gelenlerin isimleri ve onlar için yapılan kehanetler yazılıymış. Ancak buradaki kehanetler, Delphi’den farklı olarak rahibeler değil, rahipler tarafından yapılır, gelenlerin dileklerini rahibe ileten yazmanların yanı sıra kahinler de her yıl değişirmiş.
On dokuzuncu yüzyıla kadar Claros’daki Apollon Tapınağı yalnızca antik çağ ozanlarının şiirlerinde yaşamış. Homeros’un anlattıklarından esinlenen araştırmacılar, at sırtında İzmir’in güneyindeki Ales (Avcı Çayı) Vadisi'ne gelmişler. Sık çalılar arasında dolaşırken, Kolophon ve Notion antik kentlerinin duvarlarını, kulelerini bulmuşlar. Ancak bu iki kent arasından akan nehir, alüvyonlarıyla Claros’u gizlemiş ve bulunmasını güçleştirmiş.
Araştırmacılar yüzyılın başlarında çalışmalarını sürdürürken bir yandan da köylülerle sohbet ederek, bilgi topluyorlarmış. Yine bir sohbet esnasında, köylülerden biri tarlasını sürerken saban demirinin sürekli bir taşa takıldığını, toprağı bir türlü kaldıramadığını söylemiş. Köylünün söylediği yerde hemen bir sondaj yapılmış ve bir sütunun üst kısmı ortaya çıkmış. Kazı alanını daha da genişleterek, çalışmalarına devam etmişler. Bulunan bu sütun Apollon Tapınağı’nın anıtsal girişine aitmiş. Denizden gelenlerin kutsal alana girişini sağlayan anıtsal girişin, dor stilinde, üç basamaklı kaidesi olan bir yapı olduğu da böylece ortaya çıkmış. Bu arada bir de ticari işlevi olan bir başka girişin kolonları da bulunmuş. Daha sonra tapınağın doğusundaki sunak ortaya çıkmış. Tapınak ile sunak arasında da kurbanların bağlandığı, üzerine demir halkalar yerleştirilmiş bloklar bulunmuş. Çok sayıda pişmiş topraktan figürler, kemik, fildişi, gümüş, bronz, akik gibi değerli taşlardan yapılmış adak eşyaları ele geçirilmiş ve sergilenmek üzere Efes Müzesi’ne gönderilmiş.
Kurucusunun bir “kahine” olduğu ve kaybettiği çocuğunun ardından inzivaya çekildiği bu yerde huzur bulduğu ise başka bir mitolojik hikaye. Bu hikayeye göre kehanetin yapıldığı taş kemerli kutsal odanın bulunduğu alanda yer alan kuyudaki kutsal suyun Kahine’nin gözyaşlarından oluştuğuna inanılıyor. Kahinlerin bu suyu içtikten sonra uykuya yatıp, kalktıklarında kehanetlerini şiirsel bir anlatımla verdikleri söyleniyor. Bu su günümüzde bile hala görülebiliyor.
Tapınağın yakınında Ahmetbeyli ve Çile Köyleri var. Köylerin başlıca geçim kaynağı mandalina, zeytin, gül yetiştiriciliği ve turizm. Ahmetbeyli plajları ise yaz aylarında oldukça revaçta. Ahmetbeyli, eski adı "Gavur köy" olan bir Rum köyü. Daha sonra ise buraya mübadele ile gelenler yerleştirilmiş. Claros’u ziyaretimiz sonrasında uğradığımız köyün kahvehanesinde çaylarımızı yudumlarken yine Ege’nin bu güzel köyünün güzel insanları ile sohbet etme imkanını yakalıyoruz. Köyde de, huzur ve dinginlik veren öyle güzel bir ışık var ki; Claros’un o güzel ışığı buraya da yansımış olmalı diye düşünüyorum.
Siz de oralara gidip, bu güzel enerjinin sizi sarmasını ve rahatlatıcı etkisini üzerinizde hissetmek ister misiniz? Ne dersiniz?
.