Boşa Ertelenen Gezme Hayali

Hayat öyle bir şey ki, içinde yaşıyorsunuz ama yine de ne olduğunu anlamıyorsunuz. Birçoğumuza hayat sabah erken kalkıp, traş olup, kahvaltı edip işe gitmek, aynı işte hayat boyu çalışıp emekli olmak, akşamları ana haber ve maç özetleri izleyip hafta sonu AVM’ye veya pikniğe gitmek gibi geliyor. Senede bir belki iki kez seyahat imkânı bulup ya memlekete ya yazlığa ya da artık ticarileşmiş kıyı şeridinin aynı tarz kasabalarına gitmeyi de bir kaçış olarak görüyoruz. Hayat bu şekilde geçip gidiyor ve içinizdeki hayalleri gerçekleştirme fırsatı bulamıyorsunuz.

Hayır, ucuz reklam sloganı atıp da “Hayatı yakala!” diye ahkâm kesecek değilim; çünkü hayatın anlamı olduğunu ima ettiğim bir ürün satmıyorum. Satın almanızı istediğim tek şeyi siz kendi kendinize satıyorsunuz: Hayalleriniz!

Sizi durduran şeyleri önemsemeyin, Yola çıkın!

Hayallerinizin ne olduğunu bilmiyorum. Belki tropik bir coğrafyada ıssız bir adada yaşamak istiyorsunuz, belki bir okul yaptırmak, belki güneyde küçük bir butik otel açmaktır hayaliniz, belki pasta süsleyerek bir kariyer yapmak, ne bileyim belki de obua çalmak. Belki de hayaliniz dünyayı gezmek, bambaşka ülkeler görmektir. Eğer bu sayfaları okuyorsanız gezme hayalleriyle dolu olduğunuzu düşünerek size kendi hayallerinizle ilgili bir şey söylemek istiyorum: Beklemenize gerek yok. Sizi durduran şeyleri önemsemeyin, hepsi halloluyor. Yeter ki yola çıkın.

Yola çıkmak sanıldığı kadar zor değil.

Türkiye’de de dünyanın her yerinde olduğu gibi sokak gezginleri, otostopçu gençler olduğunu biliyor muydunuz? Sokakta, metrolarda müzisyenlik yaparak gezenlerden tutun da, gittiği ülkelerde bulabildikleri küçük ama bağlayıcılığı olmayan işlerde çalışıp hayatını kazanarak gezenlere, Interrail biletinin parasını cebine koyup aylarca Avrupa’da kaybolanlara kadar gezmeye gönül vermiş pek çok alternatif gezgin var ülkemizde.

Gitmek deyince herkes beni başka anlıyor. Daha önce gitmek üzerine yazmıştım. Türkiye’de olan bitene kızdığın için ülkeyi terk etmek, ülkenin sorunlarından kaçabilmek anlamına gelmiyor. Şu anda nerede yaşıyor olurlarsa olsunlar, dünyadaki tüm Türkler geçtiğimiz haftaki Beşiktaş Beleştepe patlamasının haberlerini hâlâ okuyorlar, yerlere kaskları yuvarlanmış o genç polislere hâlâ üzülüyorlar. Tabii ki karar sizin ama ben ülkeyi terketmekten bahsetmiyorum.

Yola çıktığınız anda bambaşka bir insan oluyorsunuz.

Dünyanın herhangi bir noktasında yaşayabileceğinizi damarlarınızda hissettiğiniz anda dünya vatandaşı oluyorsunuz. Üstelik de, dediğim gibi, aslında yola çıkmak o kadar zor değil. Sizi vizesiz 3 ila 6 ay kadar kabul edecek en az 15-20 tane cennet güzelliğinde ülke sayabilirim. Asya’dan Güney Amerika’ya, Afrika’dan Balkanlar’a kadar dünya hem ucuz hem güzel hem de sizi dışlamayacak ülkelerle dolu. Eğer gezmek isterseniz 3 ay birinde, 5-6 ay bir diğerine geçerek bir plan yapabilir, yıllarca dünyayı gezerek yaşayabilirsiniz. Hayat illa da sabah traş olup işe gitmek, akşam ana haber, hafta sonu AVM seyahati şeklinde olmak zorunda değil.

Şu kendi kendinize satmaya çalıştığınız şeyi, hayalinizi artık satın alın. Hayaliniz nedir bilmiyorum ama eğer gezmekse, boşuna zaman kaybediyorsunuz. Bir an önce yola çıkın!