Hayatım boyunca aynı lafı duydum: “Yapamazsın!”
Yıllar sonra yüksek lisans programını bitireceğim üniversiteye girmeye çalışırken dediler ki: “Yapamazsın, kazanamazsın! Başka okullara bak.” Kilo vermeye, spor yapmaya çalıştım, yine aynı tepki: “Kilo veremezsin, spor yapmak kolay değil, boşuna uğraşma.” Kitap yazmaya çalışırken “yazamazsın”, enstrüman çalmayı öğrenirken “çalamazsın”, bir işe girmeye çalışırken “giremezsin”. Bu tuhaf engelleme mekanizması hep yanımdaydı. Sizin de öyle değil mi?
En son güzel bir şey yapmak istediğiniz zamanı hatırlayın. Çevrenizden duymadınız mı: “Ya o işler öyle kolay değil” laflarını? Hem de size en çok destek olması gereken insanlardan. Ne bileyim sigarayı bırakmaya çalışırken, sokak hayvanlarını beslemek için birilerini organize ederken ya da seçimlerde sandık görevlisi olurken etrafınız hep negatif insanlarla çevrili olmadı mı? “Böyle yapıyorsun da ne oluyor?” insanlarıyla...
Bizimle yüzyüze gelen ya da Gezimanya’yı sosyal medyadan veya siteden izleyen birçok kişide şöyle bir tepki var: “Nasıl geziyorsunuz? Gezilerinizi nasıl finanse ediyorsunuz?”. Bu konuşmaların sonucu da genelde şöyle bir yerlerde son buluyor: “Keşke ben de sizin gibi gezebilsem. Ben gezemem çünkü param yok... Ben gezemem çünkü bir işte çalışıyorum... Ben gezemem çünkü çocuğum var... Ben gezemem çünkü şöyle, böyle..”. Bu liste uzayıp gidiyor. Çünkü birileri bu insanlara “Sen yapamazsın’” diyor, “Gezemezsin!”.
Toplumlar yapıları gereği mevcut dinamiklerini muhafaza etmek ve bozulmamak için sosyal mekanizmalar geliştirirler. Her toplumun karakteristiğine göre daha ılımlı ya da daha muhafazakar olabilen bu tepkiler değişime, farklı düşünmeye ve davranmaya, bireylerin toplumsal sınırların dışına çıkmasına engel olmaya çalışır. Bir çok durumda çok işe yarasa da modern yaşamdaki bireylerin hayat sınırlarını çok acımasızca engelleyen mekanizmalardır bunlar.
İşte toplumun bu sesi sizi de ister istemez belli bir kalıba oturtmaya çalışıyor. Bu sese uymuş bireyler sizin de uymanızı, topluluktan ayrılıp da normalde alışılmadık birşey yapmamanızı istiyorlar. O yüzden size hep aynı şeyi söylüyorlar: “Yapamazsın. Kolay değil. Gezemezsin!”.
Hâlbuki siz bu şeffaf cam küreyi kırıp da önce zihninizi sonra bedeninizi dünyaya açtığınızda bunun aslında çok da zor bir şey olmadığını görüyorsunuz. Gezmenin pahalı olduğunu söyleyenler örneğin yalnızca İstanbul’daki 1 aylık ev kiralarıyla Güney Amerika’da 2-3 ay hayatlarını keyifle geçirebileceklerini bilmiyorlar örneğin, çünkü hiç kabuklarını kırıp gidip de gezmemişler oraları. Çocukla gezilemeyeceğini iddia edenler yollarda yüzlerce, binlerce gezgin ailenin yaşadığını ve çocuklarının birçok dil bilen ve birden fazla ülkede birden fazla mesleğe adapte olan müthiş bireyler olarak yetiştiklerini bilmiyorlar. Zamanım yok diyenler aslında bir yıl içerisinde ne kadar çok zamanı saçma sapan şeylere, örneğin AVM’lerin koridorlarını arşınlamaya harcadıklarını hesaplamıyorlar. Bir haftasonu AVM’de zaman geçirirken harcanan parayla yakın ülkelerden birinde ya da Anadolu’nun enfes bir köşesinde bir haftasonu tatili yapabileceklerini akıllarına getirmiyorlar.
Bir insan bir işi yapmaya çalıştığında dünyanın en kolay şeyidir ona o işin zorluklarını göstermek, “Yapamazsın” demek. Size “Gezemezsin” diyenleri dinleyip de hayatınız boyunca esaret içinde mi yaşamak istiyorsunuz? Yoksa nasıl gezebileceğinizin yolunu aramak mı?