Dünyanın En Küçük Kasabası: Hum

Guinness Rekorlar Kitabı tarafından “Dünyanın en küçük kasabası” olarak ilan edilen Hum, Hırvatistan’ın batısında bulunuyor. 2011 yılı verilerine göre 21 kişilik nüfusa sahip bu küçük kasaba, surlarla çevrili ve parmakla sayılabilecek kadar az sayıdaki gri taş evler; zamanında savunma için kullanılmış olan bu duvarların içine inşa edilmiş bulunmaktadır.

Kasaba çok küçük olmasına karşın yaklaşık 1000 yıllık bir geçmişe sahip. 1102 senesine dayanan dokümanlarda ilk kez adı geçen Hum, o zamanlar Cholm adıyla anılmaktaymış. Geçmişi Orta Çağ’da başlayan bu küçük kasaba, tarih ve kültür araştırmacıları tarafından da, sadece surlarla çevrelendiği ve o zamandan beri surların dışına hiçbir şey inşa edilmediği için çok ilgi çekici bulunmaktadır. Bu da Hum’u kentsel gelişim dünyasında iyi korunmuş nadir örneklerden biri haline getirmiştir.

Aynı zamanda herhangi bir şehirde görebileceğimiz gibi bir merkez meydanı, postanesi, tapınakları, hediyelik eşyalar alabileceğiniz dükkânları ve bir de müzesi bulunmaktadır. Kasabanın ana taş geçidinin girişini koruyan 1562 yılında yapılmış büyük bir bakır kapı bulunmaktadır. Bu kapı daha sonradan metal işçileri tarafından onarılmıştır ve üzerinde gelenleri karşılayan sözler ve yılın 12 ayını simgeleyen yuvarlak semboller bulunmaktadır.

Ormanları, çayırları ve tepeleri ile birçok yürüyüş rotasının bulunduğu Hum, doğaseverler için çok cazip bir nokta konumunda. Tarihsel ve kültürel anlamda gezecek çok fazla noktası olmaması dolayısıyla sakin ve doğayla iç içe bir tatil geçirmek ve Orta Çağ’ın havasını tatmak için gidilebilecek yerlerdendir. Ancak bu demek değildir ki Hum’da görülecek bir yer yok. Elbette var.

Kasabayı çevreleyen taş surları zaten görmemenizin imkânı yok, bunun dışında St. Jerolim'in Romanesk Şapeli’ni ve içindeki 800 yıllık renkli dinî freskleri, Hum ve Roč'u birbirine bağlayan ve eski Hırvat Glagolitik senaryoya ayrılmış devasa taş anıtlarla süslü, 3 kilometrelik bir yol olan Glagolitik Alley’i, 1802’de kasabanın sakinlerinden biri olan Juraj Gržinić tarafından yapılmış Assumption of the Blessed Virgin Mary’i görebilirsiniz. Kasabanın müzesinde ise Hırvat Glagolitik edebi kültürün en eski örneklerinden biri olan ve 12. yüzyılın ikinci yarısında yazılmış Hum Glagolitik duvar yazılarını görebilirsiniz.

Hum’a gitmişken yerel şarap dükkânlarına da uğramanızı ve “humska biska”yı denemenizi öneririz. Humska biska, içinde ökseotu da dâhil olmak üzere bir sürü otun karışımı bulunan ve 2000 yıllık gizli bir tarifi olan ev yapımı bir brendidir. Buranın yerlileri, bu içkinin iyileştirici etkileri olduğunu iddia etmektedir.

Bunun yanı sıra “Truffle kasabası” olarak bilinen Buzet’e çok yakındır. Bu nedenle Hum’a gittiğinizde tarım turizmi de yapmanızı öneririz.

Huzur bulmak, eski bir kalenin içinde yaşıyor hissiyle uyanmak ve 2000 senellik geçmişe sahip ev yapımı humska biskadan içip kafanızı dinlemek, yerel tatları deneyerek küçük dükkânlardan alışveriş yapmak isterseniz en az 2 gün burada geçirmeniz sizin için faydalı olacaktır.