​Ego İçin Gezmek

Türk hastalığıdır bilgiyi ego için kullanmak. Türkiye’nin gezgin dünyasında, özellikle sosyal medyada sıkça rastladığımız bir kesim var ki dillerinden bir türlü düşmüyor ne kadar çok yer gezdikleri ve gezdikleri yerleri nasıl en iyi kendilerinin bildikleri.

Toplum olarak tevazuyu terk etmeye başladık, orası bir gerçek. Bilmem sizde de aynı şey var mı ama ben karşımdaki insan kendisini övmeye başladığı zaman ya da (sözde) çaktırmadan konuyu kendisinin ne kadar muhteşem olduğuna getirdiği zaman o insanın adına utanıyorum, bulunduğum odadan uçarak uzaklaşmak istiyorum. Ama maşallah herkes bu konuşmaları yaparken ne kadar rahat? Ego odaklı yaşamak son derece yaygın bir şey oldu toplumumuzda. O yüzden bu gezgin dünyasındaki ego sorunlarını görünce şaşırmıyorum tabii.

Etrafınıza bakın, hemen her uzmanlık alanında ego problemi göreceksiniz. Sanatçılar örneğin sanatını icra etmek yerine birbirine sataşmanın, birbirine çamur atmanın peşindedir ülkemizde. Sporcular sporla uğraşıp da büyük başarılar yakalamak yerine ne kadar yetenekli olduğunu kendi ağzından ve çevresi ağzından ortalığa yaymakla meşguldür. Dünyanın en az bilimsel makale üreten akademisyenleri ülkemizdeyken, unvanlarına sıkı sıkı sarılmış kimi akademisyenlerimiz kendi egosunu bilimin de önüne koymakta bir beis görmemektedir. Bilim insanı, mühendisi, doktoru, genci, yaşlısı, şusu busu her kesimde yaygın bir hastalıktır bu ego konusu. Bir parça bilgiyi ele geçiren yurdum insanı, o bilgiyle bir şeyler üretmek yerine, o bilgiye sahip olmayan insanlara üstünlük taslamak için kullanır bu değerli kaynağı. Halbuki en büyük sanatçı sensen dök ortaya eserlerini, topla ödülleri gurur duyalım; ya da en başarılı sporcu söylediğiniz kişiyse, görelim bakalım madalyalarını, öyle değil mi?

İşte gezginlerde de maalesef durum farklı değil. Bazı kişilerle tanıştığınızda anlıyorsunuz ki amacı gezmek filan değil, senin onu büyük bir gezgin olarak görmeni istiyor sadece. Son dönemde yüzlerce gezi blog yazarı çıktı ortaya. Tabii bu çok güzel bir şey. Daha çok insanın dünyayı gezmesi, ufkunu açması, gördüklerini yazıp çizmesi ve başkalarının da buradan ilham alması gerçekten harika. Ancak bunu yaparken ego hastalığına tutulup da “Ben bilmem kaç ülke gezdim, sen kaç tane gezdin?” ya da “Aaa oraya mı gidiyorsun, o zaman git şurada şunu ye” gibi bir eksenden dışarı çıkamıyor, üstüne üstlük de herkese üstünlük taslıyorsa o gezgin sadece kendi egosuna çalışıyor demektir. Aynı şeyi tekrarlayacağım, eğer büyük gezginsen ürettiğin içeriği, çektiğin fotoğrafları, yazdığın kitapları görelim, faydalanalım, değerlendirelim.

Bireyin dünyada iz bırakması ancak ürettikleriyle, ortaya çıkardığı katma değerle olur. Gezginler için de durum farklı değil. Aynısının binlercesi çekilmiş fotoğraflarla ve her yerde bulunacak bilgileri bir kez daha bir websitesine yazmakla büyük gezgin olunmaz. Bunun için tek çareniz üretmek. Hava atmak için değil, üretmek için gezmek. Eğer başkalarının gözünde bir imaj yaratmak için geziyorsanız zaten yanlış yoldasınız. Kendiniz için gezmediğiniz sürece gezgin olamazsınız.