İtalya yüzyıllar boyunca kültür ve romantizm arayışındaki pek çoklarının ilgisini çekmiştir. İtalya’nın köklü tarihi, sanatı, mimarisi, müzik ve edebiyat geleneği, mutfağı ve şaraplarıyla rekabet edebilecek pek az ülke vardır. Ülkenin modern görünümünün altında yatan aykırılık büyüleyicidir. İtalya II. Dünya Savaşı’ndan bu yana dünyanın en ileri on ekonomisinden biri haline gelmiş ama yine de gelenek ve göreneklerine bağlı kalmayı sürdürmüştür.
İtalya birbirinden farklı pek çok kültürel kimliği ve coğrafyayı bir arada barındırır. Alpler’in karlı zirvelerinden Sicilya’nın engebeli güney kıyılarına kadar her yerde birbirinden çok farklı manzaralara rastlayabilirsiniz. İtalya, politika açısından genç bir ülkedir: 1870 yılına kadar birleşmiş bir ulus devlet olarak varlık gösterememiş ve 21 bölgesi kendine has kültürel kimliğini koruyabilmiştir. Ülkeyi ziyaret edenler İtalyan diyalekti, mutfağı, mimarisi ve el sanatlarının çeşitliliği karşısında şaşkınlığa düşerler. Aslında daha farklı bir bölünme daha mevcuttur; insanlar iki farklı ülkeden bahsederler: endüstrileşmiş ve zengin kuzey İtalya ile Il Mezzogiorno ya da Güneşin Ülkesi olarak adlandırılan, daha yoksul ve tarıma dayanan güney İtalya. İki bölgeyi birbirinden ayıran belirsiz sınır Roma ve Napoli arasında bir yerlerde uzanır.
İtalya’nın, dünyanın en gelişmiş 10 ülkesi arasında yer almasına en çok Kuzey İtalya katkıda bulunmuştur. Ülke, ekonomik mucizesinin ardındaki başarısını FIAT, Prada, Pirelli, Ferragamo, Olivetti, Zanussi, Alessi ve Armani gibi dünyaca ünlü markalara borçludur. Bunun aksine güney İtalya’da kişi başına düşen ortalama gelir, Avrupa Birliği ülkelerine göre daha düşük, işsizlik ve suç oranıysa daha yüksek olma eğilimindedir. Buna karşın, güney kentlerinin Millennium fonlarından yararlanması önemli bir fark yaratmış gibi görünmektedir.
Kuzey ve güney arasındaki tarihsel bölünme çağdaş İtalyan politikasında güçlü bir unsurdur. Federal parti Kuzey İttifakı, popülerliğini bu ayrıma borçludur. Güneyin kendi kaynaklarını tüketmesinden şikâyetçi olan ayrılıkçılar Milano’nun verimli ve zengin, Napoli’ninse karmakarışık, kirli ve kokuşmuş olduğunu düşünür.
Bölgeler arasındaki ayrıma hem tarihin, hem de coğrafyanın katkıda bulunduğu söylenebilir. Kuzey, coğrafya ve yaşam tarzı olarak Almanya ve Fransa’ya daha yakınken güney bölgeleri İlkçağ’da Kartacalılar ve Yunanlar, Orta Çağ’da Sarazenler ve Normanlar, 19. yüzyılın ortalarında da İspanya’nın Bourbonları tarafından işgal edilmiştir.
İtalya'da Gelenek ve Görenekler
İtalya’nın çeşitli bölgelerinde dikkat çekici farklılıklar üzerinde dağlık araziler ve ulaşılmaz vadilerin önemli bir etkisi olmuştur. Toscana ile Liguria’daki dağ kasabalarının siluetleri birbirine benzemez ve Puglia’daki trulli çiftlik evleriyle Emilia Romagna manzarası çok farklıdır.
Birçok turist için İtalya yolculuğu Güney İtalya’daki Campania’da sona erer. Daha güneydeki manzaralar, diyalektler, yiyecekler ve insanların görünüşleri bile Doğu Akdeniz’i ve Kuzey Afrika’yı çağrıştırır. En güneyde, yerel diyalektin incelenmesi sonucu, dağlık bölgelerde iç içe geçmiş topluluklarca korunmuş eski Yunanca ve Arnavutça’dan izlere rastlanmıştır. Hıristiyanlık ve pagan ritüelleri birbiriyle ilişkilidir; Bakire Meryem bazen Toprak Tanrıçası Demeter olarak betimlenir.
Tüm İtalya’da geleneksel tarım yöntemleri hala uygulanmaktadır. Pek çok bölgede geçim kaynağı ve hayatın akışı tarımsal üretime dayanır. Temel ürünler şeker pancarı, mısır, buğday, zeytin ve üzümdür; rengarenk Paskalya kutlamalarıyla toprağın cömertliğine övgüler sunulur. Her ne kadar kuzeyin savaş sonrası zenginliğinin bir kısmı endüstriye bağlanabilirse de (özellikle Torino ve çevresindeki otomotiv endüstrisine), bunun büyük bir kısmı aile içi zanaatkarlığın gelişmesi ve el yapımı malların ihraç edilmesiyle mümkün olmuştur. Bu katkı ekonominin önemli bir unsuru olarak kabul edilir. Uluslararası başarının bir kanıtı olan Prada mağazalar zinciri, bu eğilimin son örneklerinden biridir. Giysiler, ayakkabılar ve deri çantalar üzerinde rastladığımız “Made in Italy” yazılı etiketler, artık yüksek standardın bir garantisi olmuştur.
İtalya'da Kültür ve Sanat
İtalya’da sanat köklü ve parlak ve geçmişe sahiptir ve İtalyanlar bununla gurur duyarlar. Ülkede yüz binin üzerinde anıt (arkeolojik bölgeler, katedraller, kiliseler ve heykeller) bulunduğu ve hepsinin büyük tarihi önemi olduğu düşünülürse, bunların bakımı için ayrılan fonlarda sıkıntı yaşanması şaşırtıcı değildir. İtalya’daki pek çok müze, özellikle güneydekiler, kapalı veya kısmen kapalı olabilir. Venedik’te, sürekli kurulu olan yapı iskelelerinin ardına gizlenmiş veya Napoli’de son depremde gördüğü hasardan dolayı kapalı olan kiliseler bulunur. İtalya’nın brüt ulusal geliri içinde turizm % 12 civarında yer tutar, bu yüzden mümkün olduğu kadar çok sayıda bina ve koleksiyonun ziyarete açılması için büyük çaba harcanmaktadır. Jubilee 2000 fonları Katolik Kilisesi’ne ait sit alanları ve binalarda sürdürülen kapsamlı restorasyon çalışmalarına kaynak oluşturmuştur.
Gösterim sanatlarına ayrılan fonlar yetersiz olsa da, ülkede pek çok festival düzenlenir. Hemen hemen her kent ve kasabanın opera binası vardır. Milano’daki La Scala opera binası dünya çapında gösterimleri ve sanatçıları ağırlar.
Sinema, icat edildiği günden bu yana gelişip büyümekte olan bir başka sanat dalıdır. Roma’nın eteklerindeki Cinecittà’da yer alan setler Fellini, Pasolini, de Sica, Visconti gibi ünlü yönetmenler tarafından kullanılmıştır. Hayat Güzeldir ve Oğul Odası gibi İtalyan filmleri, her zaman olduğu gibi bugün de, yurt dışından döviz ve alkış getirmektedir. İtalya’da sanat herkese aittir: Sinemalara ve galeriler kadar, geleneksel olarak opera da her kesimin ilgisini çeker.
İtalya'da Genel Kurallar ve Politika
İtalyan toplumu geleneksel yapısını korurken, kimi zaman karşılaştığınız kişiler çok resmi olabilirler. Ciao (merhaba veya hoşça kal) sözcüğünün arkadaşlarınıza ayırmalı, daha yaşlılara piacere (tanıştığımıza memnun oldum), buon giorno (iyi günler) veya buona sera (iyi akşamlar) diyerek selamlamalı ve ayrılırken de arrivederci (hoşça kal) demelisiniz. Yabancılar tokalaşarak karşılanır, aile üyeleri ve arkadaşlar yanaklarından öpülür.
İtalyan şıklığı her zaman özenli bir izlenim yaratmayı gerektirir. Eğer İtalyanların benzer kıyafetler giydiğini düşünüyorsanız, bu onların günlük yaşamın birçok alanında olduğu gibi modada da konformist olmalarından kaynaklanır.
Buna karşılık, İtalyan politikası hiç de istikrarlı değildir. Savaş sonrasının hükümetleri hep kısa ömürlü koalisyonlar olmuş ve son dönemlere kadar da Hıristiyan Demokratlar iktidarda kalmıştır. 1993 yılında, pek çok iş adamının ve siyasetçinin adının karıştığı siyasi bir kriz yaşandı. Ancak bu konuda yürütülen soruşturmalar bir sonuca ulaştırılamadı ve ardından orta-sol ve orta-sağ olmak üzere iki büyük koalisyon oluştu. Forza Italia Partisi’nin lideri Silvio Berlusconi 1994 yılında başbakan oldu, ama yolsuzlukla suçlandı. 1998 yılında Massimo D’Alema İtalya’nın ilk sol kanat başbakanı oldu. Son yıllarda siyasi görüşü orta-sağ ve orta-sol odağında yer alan hükümetler kurulmuş olsa da, Berlusconi siyasi sahnenin bir numaralı yıldızı gibi görünmektedir. Ekonomist ve akademi kökenli Mario Monti Kasım 2011 tarihinde başbakanlık görevini devraldı ve 2013 yılının başındaki seçimler herhangi bir partinin çoğunluğu sağlayarak başa geçmesine izin vermedi. Son olarak 22 Şubat 2014’de İtalya’nın 56. başbakanı olarak Matteo Renzi göreve başlamıştır.
İtalya'da Modern Yaşam
Yemek ve futbol, İtalyan modern yaşamının vazgeçilmez tutkuları arasındadır: İtalyanlar âdeta bu ikisi için yaşarlar. Özellikle Güney İtalya mutfağı, dünyanın en sağlıklı mutfaklarından biridir. Bölgesel bağlılıkları ifade edebilmenin bir yolu olarak kitlelerin ve medyanın ilgi odağı olan futbol İtalya’da ulusal bir tutkudur.
Son yıllarda dinsel gerekliliklerini yerine getiren Katoliklerin sayısında büyük bir düşüş gözlenmektedir. Roma, Katolik inancın merkezi konumunda olsa da günümüzde pek çok İtalyan yaşamlarında dinsel unsurlara yer vermemekte, ancak yortu ve bayramlarda ayinlere katılmaktadır. Giderek artan göçlerin sonucunda diğer inançlara bağlı olanların sayısıysa artış göstermiştir.
Toplum kurallarına gösterilen özen ve aile kurumuna duyulan bağlılık İtalyan toplumunun en önemli özelliğidir. Her ne kadar bu gelenek zayıflamaya başlamışsa da aile büyükleri, çocuklar ve torunlar bir arada yaşarlar. Bütün çocuklar şımartılır ama erkek çocuklarının yeri ayrıdır. 1970’li yıllarda kuzey ve orta İtalya’daki işyerlerinde kadınlara karşı geleneksel yaklaşımın değiştirilmesi için kampanyalar yürütülmüştür. Ama erkeklerin ev işleri ve çocuk bakımına yardım etmesi fikri eski kuşaklar tarafından benimsenmez.
Savaş sonrasında endüstri ve teknolojiyi tasarımla birleştiren İtalya, modern çağın başarı öyküsü haline gelmiştir. 1990’lı yıllarda dünyayı etkileyen durgunluk nedeniyle ekonominin çökmüş olması, sosyal yaşamın her alanında açığa çıkarılan yolsuzluklar ve politik karışıklıklara rağmen İtalya ziyaretçilerine değişmiş gibi görünmemektedir. Ülkenin bölgesel kimliklerine ve güçlü geleneksel değerlerine bağlı kalma yeteneği, onun her türlü değişimden yara almadan sıyrılmasına olanak tanımıştır.