Makedonya’nın Keşfedilmemiş Turistik Hazineleri

Öyle ülkeler vardır ki daha topraklarına adımını attığınız an sizi içine alır; kültürüyle, mimarisiyle, doğasıyla büyüler. Güzelliklerini keşfettikçe daha önce görmemiş olmanıza hayıflanırsınız ve ülkeden ayrılırken kendinize bir kez daha gelme sözü verirsiniz…

İşte Makedonya da tam böyle bir ülke. İçerisinde keşfedilmeyi bekleyen öyle çok hazine barındırıyor ki bu kısacık yazıya hangisini sığdıracağımızı şaşırdık. İyisi mi biz size birkaç öneride bulunup yol gösterelim, diğerlerini keşfetmeyi ise size bırakalım.

Hazırsanız, Makedonya’nın turistik hazinelerine doğru heyecan verici yolculuğumuza başlıyoruz.

Üsküp Kalesi ve Tarihi Eski Çarşı

1

Ta Neolitik ve erken Bronz dönemlerinde bile var olduğu düşünülen kale başkentin en yüksek yerinde konumlanmış. Bu güzelim kale kavimlerin istilasına mı uğramamış, depremler ve yangınlar mı görmemiş… Yani anlayacağınız başına gelmedik kalmamış. Fakat Çar I. Justiniyan kaleyi yok olmaktan kurtarmış ve yeniden inşa ettirmiş. O günden bugüne Üsküp’e miras kalan kale tüm görkemiyle şehre tepeden bakıyor. 

Siz de farklı kültür ve motiflerin izlerini görmek isterseniz Üsküp Kalesi’ne mutlaka çıkın. Ayrıca Üsküp’ün tüm güzelliğini ve manzarasını bir kale tepesinden seyretmek de kendinizi eski çağlarda gibi hissetmenizi sağlayacak.

Kale ziyaretinin ardından, sizi Balkanların en büyük çarşısı bekliyor olacak. Osmanlılar döneminden kalma bu Tarihi Eski Çarşı, Makedonya’nın ruhunu içinizde hissedebileceğiniz en özel yerlerden biri. Neden derseniz, bu büyük çarşıda birçok farklı zanaat dalını yerinde gözlemleme ve otantik gezinizi alışverişle birleştirme fırsatınız olacak. Tarihi hanları, hamamları ve camileri ziyaret ettiğinizde, kendinizi Anadolu’nun sokaklarından birinde geziyormuş gibi “evde” hissedeceksiniz. Osmanlı mimarisinin iyi korunmuş güzel örneklerinden olan Kapan Han, Kurşunlu Han, Mustafa Paşa Cami ve Davut Paşa Hamamı bu eserlerin önde gelenlerinden.

2

Antikalardan geleneksel el sanatlarına kadar birçok hediyelik eşyayı bulabileceğiniz, tarihi eserleri ziyaret edebileceğiniz Tarihi Eski Çarşı gezinizi mutlaka bir Üsküp Köftesi veya kiremitte kuru fasulye (Tavce Gravce) yiyerek sonlandırmanızı öneririz.

Krusevo Kasabası

Makedonya Cumhuriyeti’nin batı kesiminde; Üsküp ile Ohri Gölü arasında, Arnavut kaldırımlı sokakları, armut ağaçları, Eski Çarşı’sı, zanaatkarları ve geleneksel mimarisi ile geçmiş zamana aitmiş gibi duran bir kasaba Krusevo. Deniz seviyesinden 1300 metre yükseklikte yer alan Krusevo sadece Makedonya’nın değil aynı zamanlarda Balkanlar’ın da en yüksek kasabası olmasıyla ünlü ancak onu bu kadar özel yapan tek şey bu değil. Yerel dilde “Armut Ağaçlarının Yeri” anlamına gelen isminin çağrıştırdığı “sevimli kasaba” imajının aksine, geçmişi de direnişlerle ve savaşlarla geçen Krusevo’da bugün hala bu izleri görebiliyorsunuz.

3

“Dünyanın en eşsiz 10 binasından biri” olan, birçok uluslararası ödülün sahibi Ilinden Anıtı (Makedonium), “Balkanların Elvis’i” olarak bilinen ve çok genç yaşta bir trafik kazasıyla hayata veda eden ikonik pop şarkıcı Toše Proeski anısına inşa edilen anıt müze Toše Proeski Memorial House, Yugoslavya’nın en önemli ressamlarından Nikola Martinoski’nin 60’tan fazla tuvalinin sergilendiği galerisi, kasabada mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerin başında geliyor.

Hazır gitmişken şehrin eteklerinden gün batımını seyretmeyi (ve hatta cesaretiniz varsa yamaç paraşütü yapmayı), Krusevo mimarisinin en çarpıcı örneklerini görmek için Vlashko Maalo’ya gitmeyi ve Kuzey Makedonya’nın en iyi lokumlarından bir kutu almayı da sakın unutmayın.

Bitola (Manastır)

Bitola ya da bizim için daha tanıdık olan ismiyle Manastır şehri, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle her gezginin mutlaka görmesi gereken yerlerden. Kuzey Makedonya’nın ikinci büyük şehri olan Manastır’ın Türklerin kalbinde özel bir yeri var; Mustafa Kemal Atatürk’ün lise eğitimini aldığı Manastır Askeri İdadisi bu güzelim şehirde yer alıyor. O halde şehri anlatmaya da buradan başlayalım.

5

Bugün Bitola Müzesi olarak ziyaret edilen bina, Heraklea kazılarından çıkan eserlerden oluşan bir koleksiyona ev sahipliği yapıyor. Müzenin ikinci bölümü ise Mustafa Kemal Atatürk’e adanmış. Buradaki hatıra odasında orijinal belgeler, kitaplar, askeri kıyafetler, piyano gibi eşyalar sergileniyor. Bölgenin kültürünü ve köklü tarihini temsil eden müze binası, Bitola’daki en önemli tarihi noktalardan biri kabul ediliyor.

4

Şehre geldiğinizde binalar mutlaka dikkatinizi çekecektir; özellikle de konsolosluk evleri. Bitola’nın trafiğe kapalı ve her daim canlı alışveriş sokağı olan Shirok Sokak, bu anlamda tam bir mimari cenneti. Adım başı neo-klasik binalarla karşılaşacağınız için başınız önde yürümeniz pek mümkün olmayacak. Burada bulunan 12 konsolosluk binası arasında en dikkat çekici olanı ise küçük balkonları ve kemerli pencereleriyle Rus Konsolosluğu.

Tıpkı Üsküp’te olduğu gibi burada da bir Eski Çarşı bulunuyor. Eğer kahvenizi yudumlamak veya karnınızı doyurmak için biraz daha sessiz sakin bir yer arıyorsanız, Shirok Sokak’tansa Eski Çarşı’ya da bir göz atmanızı tavsiye ederiz. 

Heraklea Antik Kenti 

6

Heraklea Antik Kenti günümüzün Manastır şehrine 2 km uzaklıkta bulunuyor. Milattan önce üçüncü yüzyılda II.Filip tarafından kurulduğu düşünülüyor. Antik kentte Roma tiyatrosu, kiliseler, manastırlar vb. kalıntılar mevcut. Heraklea eski zamanlarda Yunanlılar ve Romalılar tarafından yönetildiği için geriye kalan eserler de genellikle onlara ait. Hristiyanlıkta oldukça meşhur olan mozaik sanatını buradaki kiliselerin giriş kapılarında, zemindeki taşlarında görmek mümkün. Etrafta dolaşırken İncil’den esinlenerek yapılmış bitki ve hayvan motifleriyle sıklıkla karşılaşacaksınız. Manastır’da gezilecek çok güzel yerler var ancak  Makedonya’nın tarihi kalıntıları içerisinde vakit geçirmek için burayı listenizin başlarına almanızı öneririz.

Ohrid

7

Burası, ülkenin güneybatısında yer alan antik bir şehir. Antik diyoruz çünkü arkaik mimarinin en güzel örneklerini izleyebileceğiniz nadide ve çok özel yerlerden biri Ohrid. İsmini belki ünlü Ohrid Gölü ile duymuş olabilirsiniz ama şehri gezmeye başladığınızda, bu muazzam güzellikteki gölün haricinde daha birçok keşfe değer yerle karşılaşacaksınız.

Bunlardan ilki de Eski Kent. Arnavut kaldırımlı geniş sokaklarda kaybolmak ve göl manzaralı kafelerden birinde bir keyif çayı molası vermek, Ohrid’i gezmeye başlamak için güzel bir seçim olacaktır. Eski Kent, kiliseleriyle de ünlü. En çok ziyaret edilen kiliselerden biri ise 10. yüzyıla tarihli Ayasofya Kilisesi. Duvarlardaki ve tavandaki freskleri son derece güzel korunmuş ve hala nefes kesecek kadar etkileyici.

Şehirdeki önemli tarihi yapılardan biri de Samuel Kalesi. Çar Samuel zamanında inşa edildiği için ismini taşıyan kale, yakın zamanda restore edilmiş duvarlarıyla, ziyaretçilere şahane bir Ohri Gölü manzarası sunuyor.

Şehri keşfetmeye devam ediyoruz. Bu kez size oldukça özel bir yeri tanıtacağız: Aziz John Kilisesi. Ohrid’in en ikonik yapısı olan kilise, Kaneo Koyu'nun yanında bir yükseklikte konumlanmış. Aslında burası sadece Ohrid’in değil tüm Makedonya’nın en güzel kilisesi olmaya aday. Hem konumu hem de mimari özellikleriyle bölgenin en çok fotoğraflanan turistik yapısı olan Aziz John Kilisesi’ne patika veya sahil yolları kullanılarak ulaşılabileceği gibi, Ohrid merkezden kalkan tekneler de tercih edilebilir.

8

Eğer mevsim uygunsa göl çevresinde bir tekne turu ve güzel plajlarında bir deniz molası da mutlaka yapılması gereken aktivitelerden. Civar restoranlarda meşhur alabalığının tadına bakmayı da unutmayın.

Vodno Dağı

Üsküp Kalesi gibi sizi manzaraya boğacak olan Vodno Dağı’na kısa bir araba yolculuğundan sonra teleferikle çıkabilirsiniz. Dağın 1066 metre yüksekliğindeki Krstovar Zirvesi’ne ulaştığınızda dünyanın en büyük haç anıtının altında kendinizi küçücük hissedeceksiniz.

Devasa boyuttaki Milenyum Haçı hem dinî hem de turistik açıdan çok fazla insanın ziyaretine uğruyor. Siz de anıtın altındaki kafeye oturup manzara eşliğinde bir şeyler yiyip içebilirsiniz. Genelde insanlar buradan ayrıldıktan sonra Matka Kanyonu’na inip kano ile gölde vakit geçirmeyi tercih ediyorlar. Rotanızı bu şekilde sürdürmek isterseniz diye hadi gelin bir de Matka Kanyonu’na bakalım. 

Matka Kanyonu

Matka Kanyonu aslında 1930’lu yıllarda yapılmış bir baraj gölü. Kanyon endemik bitkilere ve hayvanlara ev sahipliği yapıyor. Burası beyaz başlı kartalları, 77 farklı kelebek türü, meşe ve kayın ağaçları ile doğaya doyabileceğiniz bir yer. Kanyonun patika yollarından ilerleyerek göle ulaştığınızda, tekne turları ile çevredeki Aziz Andrew ve Aziz Nikola Manastırı gibi tarihi yapıları da görebilirsiniz.  

10

Ayrıca burada birçok mağara var ancak bunlardan en ünlüsü Vrelo Mağarası. Dünyanın en derin yeraltı su mağaralarından birisi ve içerisinde bir sürü yarasa var. Bu ünlü mağarayı da gördükten sonra Matka Kanyonu maceranızı sonlandırabilirsiniz. 

Boyalı (Alaca) Camii

Yerli halkın “Šarena Džamija” dedikleri camii, Kalkandelen’de, Pena nehri kıyılarında yükseliyor. 1495 yılında inşa edilen caminin bağışçıları, bugün avluda türbeleri bulunan Hurşida ve Mensure isimli iki kız kardeş ancak geçmişte birçok padişahın ve paşanın da caminin restorasyonu için finansal destekte bulundukları biliniyor. Örneğin Abdurrahman Paşa, 1833 yılında caminin genişletilmesi ve bugünkü ününü borçlu olduğu boyalı süslemeleri için önemli ustaları görevlendirmişti.

11

İslami tapınakların eşsiz bir örneği olan Boyalı Camii’nin renkli ve parlak süslemeleri arasında manzara görüntüleri, bitkisel motifler ve illüstrasyonlar göze çarpıyor ancak şüphesiz bunlardan en çok ilgi çekeni, Muhammed’in türbesinin nadir bir örneği olan Mekke tasviri.

Makedonya’yı ziyaret eden her Müslüman’ın mutlaka gezilecek yerler listesine eklediği camii, rehber eşliğinde gezilebiliyor ve grup ziyaretlerine açık.

Debre Kaplıcaları 

Makedonya termal kaynak bakımından oldukça zengin bir ülke, yaklaşık 65 termal kaynağa sahip. Bunlardan en önemlileri Debre’de bulunuyor. Bölgenin Banyişte, Kosovrast, Katlanovo ve Bansko kaplıcaları oldukça değerli. Bu termal kaynaklardan suyun sıcaklığı bakımından 72ºC ile Bansko, debisi bakımından ise 120 l/s hızla Banyişte başı çekmektedir. Gitmek istediğiniz kaplıcayı bunlara göre seçebilirsiniz.

Bu termal kaynaklar yüksek radyoaktif düzeyde kükürt özelliği taşıyor. Bu sebeple doktorlar tarafından yüksek tansiyon, romatizma, diyabet, deri hastalıkları, solunum, organ iltihapları tedavisinde sıkça önerilen yerler arasında. Siz de bu doğal kaynaklardan faydalanabilirsiniz. 

Mavrova Millî Parkı

12

Burası gerçek bir doğa harikası. 73.088 hektardan oluşan bir alan düşünün; ata binebileceğiniz, kamp yapabileceğiniz, bisiklet sürebileceğiniz, kayak yapabileceğiniz muhteşem bir bölge. Burası Makedonya’nın üç büyük millî parkından en büyük olanı. İçerisinde Makedonya’nın en alçak buzul gölü Lokuv, 30’a yakın mağara, değişik şekillerde kayalar ve şelaleler var. Daha çok kış turizminde tercih ediliyor olmasına rağmen yazın da tertemiz havasıyla görülmeye değer. Eğer şehir içinde olmak istemezseniz, kaçamak olarak ilk gideceğiniz yer burası olabilir. Parkın size sunduğu doğa aktivitelerine katılıp güzel tecrübelerle evinize dönebilirsiniz. 

Tikveş Şaraphanesi

Makedonya'da 80'den fazla şarap imalathanesi var. Ancak üzüm ve şarap üretiminin çoğu Tikveshiya Vadisi'nde gerçekleşiyor. İsmini de bu vadiden alan Tikveş Şaraphanesi Güneydoğu Avrupa’nın en eski ve en büyük şaraphanesi olarak geçer. Üzüm çeşitliliği ve üretim teknikleri açısından Makedonya şarap içmek için ideal bir ülke. Yüksek kalitedeki şarapları tatmayı seviyorsanız burası tam size göre. Tikveş Şaraphanesi’ne gelerek buradaki şarap tadım turlarına katılabilir, şaraplarla birlikte ideal yemek kombinasyonlarını deneyebilir, şefin özel spesiyallerini tadabilirsiniz. Burası meraklıları için oldukça cezbedici bir mekân fakat Makedonya’nın yiyecek-içecek kültürünü de keşfetmek adına herkesin uğraması gereken bir yer. Eğer buraya uğramayı planlıyorsanız, şimdiden afiyet olsun… 

Vevçani

Vevçani köyü, Jablanica sıradağlarının eteğinde, doğal kaynakları ve buzul gölleriyle erken tarih döneminden beri varlığını sürdüren bir yer. Fakat buranın en önemli özelliği Makedonya’nın etnik ve eko-kırsal turizm anlamında oldukça dikkat çeken bir bölgesi olması.

Buranın halkı 1400 yıldan fazla bir süredir Jülyen takvimine göre yeni yılı kutlamak için karnaval düzenlerler. Karnaval sırasında, katılımcılar genellikle müzisyenler, gelinler ve damatlar olur ve çeşitli maskeler takarlar. Pagan ile Hristiyan geleneklerinin harmanlandığını bu karnaval sergi, konser ve müzikli yürüyüşlerle başlar. Yürüyüşün ardından insanlar Vevçani'deki tüm evleri dolaşır, gelin ve damatlar  'Kutsal su' dedikleri Vevçani pınarlarından su doldurur. Bu suyla geleneksel Vevçani yemekleri yaparlar ve bunların içine para koyarlar. İnanışa göre, bu yiyeceklerdeki parayı bulan kişi gelecek yılın en şanslı insanı olur. Tüm bu etkinliklerden sonra "Kötü ruhların Vevçani'den kovulması" için taktıkları maskeleri yakarlar ve karnaval son bulur. İşte bu geleneksel karnavala katılmak ve Vevçani’nin insanlarını tanımak için buraya mutlaka uğramalısınız. 

12

Kocacık Köyü, Atatürk’ün Anı Evi 

Ve geldik Makedonya’daki son durağımıza. Kocacık Köyü Ali Rıza Efendi’nin babası Kızıl Hafız Ahmet Efendi’nin doğduğu yer olarak biliniyor. Yani burası aslında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dedesinin evi. Babası Ali Rıza’nın da gençliğini burada geçirmesinden dolayı bu köy Türk halkının kalbinde önemli bir yer tutuyor.

2014 yılında TİKA (Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı) katkılarıyla köyde bir Ali Rıza Efendi Anı Evi yaptırılmış ve hizmete açılmış. Yörük Türklerinin yaşadığı bu köye geldiğinizde insanlardan da bu ev ve geçmiş hakkında bilgiler edinebilirsiniz. Ata’mızın atalarının doğduğu yere ayak basmak oldukça etkileyici olacaktır. Makedonya’da Türk turistlerin en uğrak noktalarından biri olan Anı Evi sizleri de ziyaretine bekliyor…