İspanya’nın kuzeyinde yer alan Bilbao, Bask Bölgesi’nin başkenti olmakla beraber ekonomik faaliyetleri sayesinde nüfus olarak da en gelişmiş şehirdir. Atlantik Okyanusu’nun Biskay Körfezi’nde konumlanmıştır. Şehir, içinden geçen NervionNehri şeridi boyunca kurulmuştur. Nehrin okyanus sebebiyle sahip olduğu gelgit hareketi sayesinde, kara içerisinde zamanla Ria de Bilboa adı verilen körfezin oluşması, Bilbao’ya önemli bir liman şehri olma özelliğini kazandırmıştır.
İspanya’nın en önemli şehirlerinden biri olan Bilbao’da 2014 nüfus sayımlarına göre tahmini olarak 346.574 kişi yaşamaktadır. Bu verisiyle Bilbao, Bask Bölgesi’nin en kalabalık nüfuslu şehridir. Bilbao İspanya’nın dördüncü büyük kentidir. Bunun temel sebeplerinden biri, coğrafi olarak gelişmeye elverişli bir liman şehri olup, nehrin etrafında yer alan çok sayıda yerleşkenin ekonomik faaliyetlerle bölgeyi kalkındırmasıdır. Liman işletmeciliği, kimya kuruluşları, madencilik ve metal işleme fabrikalarının faaliyetleri sayesinde şehir oldukça zenginleşmiştir. Ülkeyi besleyen sanayi kollarının ve ticaretinin yanı sıra, tarihi bir geçmişe de sahip olan şehir, son zamanlarda turistik faaliyetleri ile de gözde merkezlerden biri olmayı başarmıştır.
Bilbao, 14. yüzyılda güçlü Haro ailesi mensuplarından Diego López V de Haro tarafından kurulduktan kısa bir süre sonra Yeşil İspanya’nın en önemli ticaret merkezlerinden biri olmuştur. Bu özelliğini ise Biscayan ocaklarındaki zengin demir kaynaklarına ve doğal limanından faydalanılarak yapılan ihracattan dolayı kazanmıştır. Öyle ki, demir madenlerinin ünü William Shakespeare'in Windsor'un Merry Wives adlı oyununda, "bilboes" olarak adlandırdığı demir kılıçlardan da anlaşılmaktadır. 19. yüzyıldan itibaren yükselen bu yönüyle, sanayi faaliyetleri şehri Barcelona’dan sonraki en değerli sanayi bölgesi yapmış ve zaman içerisinde iyileşen iş koşullarıyla bölgede nüfus patlaması yaşanmıştır. Bu sayede de bölgede sanayi kollarının yanı sıra sosyal, ekonomik ve görülmeye değer estetik gelişimiyle Bilbao bir hizmet kenti olmayı başarmıştır.
İspanya futbol tarihi içerisinde de şehrin büyük bir önemi vardır. Bilbao, Bask milliyetçiliğinin önemli bir sembolü olarak bilinen başarılı futbol kulübü Athletic Club de Bilbao’ya ev sahipliğini yapmaktadır. Bu da şehrin önemli futbol merkezlerinden biri olarak sayılmasını sağlamaktadır.
Şehrin tüm bu özelliklerinin yanı sıra politik bir tarafı da vardır. Özgürlük taraftarı sol ve milliyetçi grupların miting ve protestolarına şehirde zaman zaman rastlamak mümkündür. Ancak bir belediye başkanı ve konsey tarafından yönetilen ve dört yılda bir seçimlerle yöneticilerini yenileyen şehir, ülke içerisinde verilen Şeffaflık Ödülü ve 2012 yılında Dünyanın En İyi Belediye Başkanı gibi ödüller kazanarak iyi yönetimini de kanıtlamıştır. Esasında farklı dili, gezilecek yerleri ve kendine has kültürü ile adından sıkça söz edilen Bilbao, keşfedilmeyi bekleyen bir şehirdir.
Şehrin turizm faaliyetleri 1997 yılında GuggenheimMüzesi’nin hizmete girmesiyle oldukça canlanmıştır. Öyle ki, 1995 yılında 25.000 kişi kadar turist çeken şehir, 2009 yılında ziyaretçi sayısını 615.000’e yükseltmiştir. Yerli turistlerin çoğunluğunu Madrid ve Katalonya’dan gelen İspanyollar oluştururken, uluslararası olarak en fazla ziyaretçi Fransız turistlerden oluşmaktadır. Bunda, şehrin hemen her faaliyetinde yüksek katkısı olan limanın da payı vardır. Fransızların yanı sıra, Birleşik Krallık, Almanya ve İtalya’dan gelen turistler de sıkça bölgeyi ziyaret etmektedirler. Bilbao’nun turist çeken bir merkez olmaya başlamasında İspanya Kralı’nın yazlığının bu bölgede bulunması ve Euskalduna Konferans Merkezi ve Konser Salonu gibi iş turizmine kapılarını açan konforlu ve uluslararası merkezlere ev sahipliği yapması da etkilidir.
Kuruluşunda yalnızca Ronda caddesinin bulunduğu, duvarlarla çevrili üç sokağı bulunan Bilbao, havarilerin ziyaret ettiği sakin ve muhafazakâr bir yerdi. 1500’lü yıllarda gelgit etkisiyle oluşan seller ve büyük yangının etkisiyle, kentin genişlemesi için duvarları yıkıldı. 1850’lere gelindiğinde ise, kent için büyük mimari projeler geliştirildi ve Barselona mimarisine benzer bir dönüşüm projesi fikirleri ortaya atılmaya başlandı. 2010 yılında ise kente Singapur Hükümeti tarafından Lee KuanYewKent Ödülü verildi. Bilbao’nun geçirdiği bu tarihsel dönüşüm içerisinde, pek çok Avrupa kentini kıskandıracak bir görünüm kazandırıldı. Su kaynakları, yeşil örtülerle kaplı temiz hava kaynağı yaylaları pek çok mimari tarzı barındıran kilise, katedral ve dikkat çekici daha birçok bina ile taçlandırılmıştır. Şehre hayat veren nehrin üzerinde bulunan on yedi köprü de genel mimarisiyle şık bir görüntü yaratırken, ulaşım anlamında da büyük kolaylıklar sağlamaktadır.
Nereye baksanız, sizi doğanın tam ortasında hissettirecek dağlarla çevrili olmanın yanı sıra, içindeki tarihsel ve güncel ögelerle Bilbao, ziyaretçilerini büyülemektedir. Şehrin özellikle barok mimarisiyle bezenmiş binaları, 20.yüzyıl sanatçılarının şehrin her bir yanına serpiştirdiği heykelleri, yeşil doğası, geniş sokaklarıyla Bilbao, kültür hazinesini yansıtmaktadır. Şehrin içerisinde bulunan üniversitenin, ünlü kütüphanesinin de katkısıyla yüksek eğitim düzeyine sahip insanların akıllıca inşa ettiği, kendi kaynakları olan cam ve demirden örülü yapılarıyla turistlere estetik bir sunulurken modern ve tarihi motifler bir arada harmanlanmıştır. Gündüzleri bolca gezip göreceğiniz, İspanyolmutfağından özel tadımlar yapabileceğiniz sosyal alanlarla meşgulken, özellikle festival dönemlerinde gece hayatının hem eğlenceli hem de kültürel faaliyetleri ile ziyaretçilerin hafızalarından silemeyeceği anılar yaşamaları sağlanır.
Tanıtım videosu: