Tertemiz ve masmavi denizi ile upuzun kumsalları sayesinde tam bir hafta sonu kaçamağı olabilecek Dedeağaç şehri, aynı zamanda akşam partileri ve renkli hayatı ile de fark yaratıyor. Hem eğlencenin hem de karışık tarihin merkezi olan bu şehirde görülmeye değer birçok alan bulabilirsiniz.
Dedeağaç Gezilecek Yerler
Doğal ve tarihi güzelliklerle diğer şehirlerden oldukça farklı olan Dedeağaç şehrinde gezilip görülecek yerler hakkında ayrıntılı bilgileri rehberimizin devamında bulabilirsiniz. Dedeağaç’ın en aktif caddesi olan Demokrasi Caddesi, kentin sembolü olan Deniz Feneri, şirin Makri Köyü, Türklerin kurduğu Güvendik Köyü, kuş gözlemciler için tam bir cennet olan Vistonida Gölü, Dedeağaç Tarihi Müzesi, kültürleri inceleyebileceğiniz Trakya Etnoloji Müzesi, tarihi Ermeni Ortodoks Kilisesi, doğal güzellik olan Dadia Ormanları ilk akla gelen sıralamalardandır.
Listede adı geçen yerlerle ilgili bilgiler aşağıda mevcuttur.
Demokrasi Caddesi
Şehrin en aktif caddelerinden biri olan Demokrasi Caddesi, limana paralel bir cadde olarak şehrin iç bölgesinde yerini alır. Uzunluğu oldukça fazla olan bu cadde, Dedeağaç şehrini boydan boya kapsamaktadır. Üzerinde oldukça fazla kafe ve restorana rastlayabileceğiniz bu caddede alışveriş merkezlerinden barlara kadar ihtiyaç duyduğunuz her şeyi kolaylıkla bulabilirsiniz. Bu cadde üzerinde tren istasyonuna yakın bir alanda bulunan Dedeağaç cami oldukça önemli bir camidir. Şehrin önemli bir tarihi eserlerinden biri olan Dedeağaç Camisi bazı kaynaklarda Selahattin camisi olarak bilinmektedir. Bu cami Osmanlı’dan kalan tek cami olduğu için oldukça önemlidir ve halen ibadete açıktır. Caminin bahçesinde küçük bir Türk azınlık okulu bile mevcuttur.
Deniz Feneri
Dedeağaç dendiğinde akla ilk gelen aynı zamanda da kentin sembolü olan Deniz Feneri, 1880 yılında inşa edilmiş olup şehrin en eski yapıtlarından biridir. Sultan II. Abdülhamit döneminde yaptırılan bu fener, şehrin en hareketli bölgelerinden biri olan Demokrasi Caddesinde bulunur. Denizin değil caddenin ortasında olan bu deniz feneri bu şehirde görülmesi gereken en ilginç yapıtlardan biridir. Hemen yanında bulunan havuz ve banklarla sahil görüntüsü yaratan bu ilginç yapı, şehrin tam merkezinde olup, her açıdan görülebilecek kadar devasa bir yapıya sahiptir. Fransız mimarisi olan bu görkemli yapı, geniş çapı ve yüksekliği sayesinde şehri gezmek için ilk başlangıç noktası olarak kullanılır.
Makri Köyü
Makri Köyü Dedeağaç’ın en ünlü köylerinden biridir. Balıkçı köyü olan bu köy, Dedeağaç şehir merkezine 10 km uzaklıkta yer alır. Bizans kalıntılarının üzerine kurulmasıyla tarihi bir geçmişi de açığa çıkarın bu köyde en ünlü yiyecek tabi ki taptaze balıkları. Özellikle Aya Yorgi Tavernası balıkları ve mezeleri ile tüm ülkede adını duyurmuş bir yer.
Enfes yiyeceklerinin yanında plajları ile de oldukça ünlü olan bu köy, yaz aylarında oldukça fazla ziyaretçi almaktadır. Tertemiz denizi, plaj oyunları ve uzun kumsalı sayesinde yaz tatili için cennet sayılan ve Dedeağaç şehrine gelen herkesin uğradığı bu balıkçı köyünde birden çok Türk restoranı da bulunmaktadır.
Güvendik Köyü
Makri Köyü’ne sadece 5 km uzaklıkta bulunan Güvendik Köyü de en az Makri kadar ünlü bir Türk köyüdür. Şimdiki Yunanca adı Mesimvria olan köyün eski adı GüvendikKöyüymüş. Neredeyse Türklerin kurduğu bu köy zeytin ağaçları ile doludur. Köyün merkezinde Salih’in Yeri diye bir taverna bile vardır. Türk kahvesinin Yunanistan’daki en güzel örneğini burada içebileceğiniz gibi bu taverna ayrıca kuzu pirzola, kokoreç ve köfte gibi Türk mutfağına ait çeşitler sunmaktadır. Sadece Türk mutfağıyla da kalmayıp, Yunan lezzetlerinden çeşitli mezeler ve deniz ürünleri de sunan bu restoran, gezginler arasında oldukça ünlü olup, mutlaka uğranması gereken yerler arasındadır.
Vistonida Gölü
Yunanistan’ın en büyük gölü olarak bilinen bu göl, Dedeağaç şehrine oldukça yakın olan Gümülcine şehrine giderken yol üzerinde kalmaktadır. İçinde barındırdığı çok çeşitli kuş türleri ve üzerinde bulunan tarihi kiliseler ile birlikte oldukça güzel bir doğa manzarası veren bu göl, genelde yoldan geçen herkesin uğradığı bir duraklama mekanıdır. Gölün muhteşem yansımaları ile birlikte üzerindeki ahşap köprü fotojenik bir manzara da sunduğu için buraya en güzel kıyafetlerle ve en güzel çeken fotoğraf makinaları ile gelmek isteyebilirsiniz. Ayrıca, flora ve fauna açısından da oldukça zengin olan bu göl, Yunanistan’ın en sulak yerlerinden biri olup, içme suyu açısından önemli bir alandır.
Dedeağaç Tarihi Müzesi
Aynı zamanda kilise müzesi olarak da bilinen Dedeağaç Tarihi Müzesi, 1976 yılından dönemin başpiskoposu Anthimos tarafından inşa edilmiştir. Aziz Nikolaos bu kilisede ilk kalan insanlar arasındadır. 1998 yılında ise müze restore çalışmaları nedeniyle bir süreliğine kapatıldı. Yenileme çalışmalarının 2 yıl sürdüğü bu kilise 2000 yılında tekrar Patrik Vartholemeos tarafından kullanıma açıldı. İçerisinde 400’den fazla Hristiyan sanat eseri barındıran bu müzede, kutsal kitaplar, ikonlar ve simgelerin yanında ayrıca ahşap oymalardan eski papaz kıyafetlerine kadar her şeyi bulmak mümkün.
Dedeağaç Tarihi Müzesi Dedeağaç tarihi ve kültürü açısından oldukça önemlidir. Bu müzeyi gezerken, Dedeağaç tarihinde en eskilerde yaşamış birçok insanın hayatından kesitler bulabilirsiniz.
Trakya Etnoloji Müzesi
Trakya Etnoloji Müzesi adından da anlaşılacağı gibi Trakya kültürü ve geleneklerini yaşatmaya devam etmek amacıyla kurulmuştur. 1899 yılından taştan yapılan bu müze, içerisinde geçmişi ve bugünü aynı anda yaşatmakta. Neoklasik tarzda yapılan Trakya Etnoloji Müzesi 1993 yılında koruma altına alınmıştır ve 1998 yılında ise kökleri çok eskilere dayanan Polyhroni Giannakisi ailesi tarafından yenilenmiş ve şimdiki görünümüne kavuşmuştur.
Müzenin amacı sadece folklor sergileri düzenlemek değildir. Aynı zamanda Trakya kültürünü öğretmek ve aşılamak gibi bir amacı olan bu müzeye ziyaretler pazartesi hariç, haftanın her günü açıktır. Salı gününden Cumartesi’ye kadar sabah 10:00’dan akşam 21.00’a kadar hizmet veren bu müze, pazar günleri 10.00 ile 13.30 arasında hizmet vermektedir.
Ermeni Ortadox Kilisesi
Ermenice adı ‘Carabet’ olan bu kilise şehrin 2 önemli caddesinin kesiştiği yerde konumlanmıştır. Sahil şeridinde bulunan bu 19.yy’dan kalma Ermeni- Ortadox Kilisesi, yeni kentin kurulmasıyla ve Osmanlı İmparatorluğunun azalmasıyla birkaç işçi tarafından demiryolunu kontrol etmek amacı ile kurulmuştur. 1875 yılı itibari ile kullanıma açılan bu kilisede hala her yıl düzenli olarak biraya gelen Ermeni toplulukları bulunmaktadır.
Dedeağaç Ermeni Kilisesi, o zamanlar Aziz John’un elinde bulunan Muş şehrine dayanarak inşa edilmiştir. Muş şehrinden Ermenilerle yapımına başlanan kilise aslında taştan yapılmış kubbesiz bir bazilikadır. Yapım aşamasında her ne kadar Ermeniler çoğunlukta olsa da deniz tüccarlarından işçilere kadar herkes bulunmuştur. Şu an ise sadece küçük bir Ermeni topluluğu işletmekte ve tüm şehrin ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmaktadır.
Dadia Ormanları
1980 yılında koruma altına alınan bölge Yunanistan’ın ve hatta Avrupa’nın doğa hazinesi konumundadır. 2003 yılında kurulan Sofulu Milli Park yönetimi sayesinde büyüklüğü 73 km’ye ulaşmıştır. Dadia ormanlarında muhteşem kestane ve çam ağaçları bulunurken, ağaçların arasından geçen dere ve çaylar sayesinde orman tam bir huzur yuvası haline geliyor. Keskin yamaçları sayesinde de mükemmel bir görüntü veren bu orman tam bir doğa harikası. Aynı zamanda ormanda beslenen birçok hayvan ve bitki türü de mevcut. Kurttan geyiğe kadar 48’den fazla memeli türün yanında sürüngenlere de yer veren bu ormanda Avrupa bölgesinde yaşayan yırtıcı kuşların tamamına rastlayabilirsiniz.
Yorumlar