Bizdeki adıyla Dedeağaç olarak bilinen Alexandroupoli, İpsala Sınır Kapısı’ndan geçtikten hemen sonra bizi bekliyor. Hakkında baya bir şey duyduktan sonra gitmemek olmaz dedik ve çıktık yola. İstanbul Avrupa yakasından otobüsle 5 veya 6 saat, özel araçla 4 saat civarında sürecek olan bir yolculukla Alexandroupoli’ye ulaşım oldukça rahat. Pek çok firmanın belirli saatlerde İstanbul Otogar’dan seferleri mevcut.
Evinizde gibi hissediyorsunuz klişesini burada es geçmek pek de mümkün değil. Tarihte bu iki devletin hep iç içeyaşamasından olsa gerek Yunanistan’da genel olarak yabancı hissetmek gibi bir durum olmuyor. Alexandroupoli de coğrafi konum itibariyle bize yakınlığıyla tam bir komşu köy.
Yaz mevsiminde plajları, güzel havası, sahil restoranlarıyla birlikte oldukça keyifli olduğu aşikar. Ancak burayı ziyaret her mevsim eğlenceli bana kalırsa. İnsanların sıcaklığı ve eğlence anlayışları buraya sıklıkla gelmek için geçerli bir sebep. Alexandroupoli’de neler yapılır sorusunun cevabı çok da uzun değil aslına bakarsanız. Sahilde koca bir fener var ve bu fenerin iki yanı boyunca uzanan kıyı hattı. Kafeler ve restoranlar, ara ara parklar da burayı keyifli hale getiriyor. Şehir turu atarken uğrayabileceğiniz bir diğer nokta da Etnografya Müzesi.
Alexandroupoli’den gerçekten keyif almak için ise burayı, eğlence hayatıyla, yemek kültürüyle birlikte yaşamak gerekir.
Kahvaltı saati daha çok börek, kruvasan gibi hamur işleriyle geçiştirmek şeklinde olunca buna ayak uydurup fırından yeni çıkmış poğaçaları yemek için Fratelli Street 327’yi tercih ediyoruz. Sıcakkanlı ve bonkör işletmecileri, taze ve yeni lezzetleri hemen tattırmak için önümüze koyuverip gidiyorlar. Burada philadelphia peynirli ve jambonlu olanı denemek lazım derim.
İşin en heyecanlı kısmı ise akşam yemekleri. Merkezde yer alan tavernaların birçoğu zamanda yolculuk yapıyormuşsunuz gibi hissetmenizi sağlıyor. Duvardaki resimler, fotoğraflar, içerde çalan müzikler, masalar ve ahşap ağırlıklı dekorasyon. Tavernaların birçoğu bu ambiyansa sahip ve aynı sokak üzerinde yer alıyor. Bir kısmı da sahil boyunca yan yana dizilmiş durumda. Gönlümü fetheden tavernalara örnek olarak gün içindeki yemek molasına Καναβίδης, akşam yemeğine ise Loukoulos verilebilir. Fiyatların uygunluğu ve yemeklerin lezzetini ben anlatmadan siz gidip tecrübe etmelisiniz. Καναβίδης’ın köfte, tzatziki ve parça etlerini, Loukoulos’un da deniz mahsüllerini ve mezelerini özellikle tavsiye ediyorum. Tatlı onlardan ve yine büyük bir porsiyonlar şeklinde. Bir de gece çorbası sevenlere ilginç ama tanıdık bir öneri ise paça, işkembe, tavuk suyu çorbası yapan Ta Matakia. Mekanların isimleri, sahipleri, yerleri değişiyor ancak fiyatların uygun ve porsiyonların büyük oluşu hep aynı.
Yunanistan’ın herhangi bir kentinde olduğu gibi burada da gün içinde yapılabilecek en güzel aktivitelerden biri frapenizi yudumlamaktır. Bu frape pek de bizim alışık olduğumuz gibi değil, hatta çok daha güzel. Kahve molası için Il Gusto, Alter Ego, Soho önerilerim arasında.
Alexandroupoli’yi yazın tercih edenler için en güzel aktivite ise tabii ki plajların tadını çıkartmak. Bunun için doğru adres Makri Köyü’nün kıyısında uzanan plajlar. Otobüs veya taksiyle ulaşım oldukça kolay.
Günün ve sizin koşullarınıza da bağlı olarak ziyaret edilebilecek noktalardan bir diğeri Samothraki Adası (Semadirek). Alexandroupoli’den kalkan motorlarla iki saati aşkın süren bir yolculuk sonrası, Türkiye’den de açık havalarda görünen bu adaya ulaşım mümkün. Zamanı ve merakı olanlar için güzel bir durak olduğunu düşünüyorum.
Gündüz deniz ve güneş, akşam Rum esintilerinin ve tınılarının doldurduğu, tadına doyum olmaz yemeklerin süslediği masalar için Alexsandroupoli, tam da aranan adres.