Daha evvelki İsviçre seyahatimizde Interlaken Bölgesi'nde kaldığımızdan aslında çok yaklaştığımız bir bölge olan Lauterbrunnen’e o zaman gitme imkanımız olmamıştı. Ancak fotoğraflardan gördüğümüz kadarıyla cennetten bir köşe olan bu vadiye mutlaka gelmemiz gerektiğini biliyorduk. İyi ki de gelmişiz.
Lauterbrunnen-Zermatt arasında koca koca dağlar bulunduğu için geçiş pek de kolay geldi. Tam da bu nedenle dağların içinden giden araba trenleri mevcut. Ancak biz hem zamanı ayarlayamadığımızdan hem de pahalı geldiğinden araba trenlerine binmedik. Biraz pişman olduk diyebiliriz çünkü yol gerçekten de inanılmaz virajlı bir yoldu ve gecenin bir yarısı sadece birkaç araç buralardan geçtiği için de yolculuk bizim için oldukça yanlız ve karanlık geçti.
Lauterbrunnen’da Valley Hostel’de kaldık. Tabii ki kendimize özel bir odada kaldık ancak banyo, tuvalet, mutfak gibi olanaklar ortak kullanılıyordu. Yalnız yaptığımız önceki seyahatlerimizde her ikimiz de hostellerde kalmıştık. Bu deneyimi farklı kılan ilk defa beraber de hostelde kalmış olmamız oldu. Nevresim takımlarını yorganlara geçirip kendi yatağımızı hazırlamak da ayrı bir keyifti. Neyse ki kaldığımız hostel birçok kişi tarafından hayatlarında kaldıkları en iyi ve temiz hostel olarak değerlendirilmişti. Gerçekten hostelle ilgili olarak en aklınızda kalan şey ne derseniz, bu kesinlikle temizlik olur. İçeride ayakkabınızla dolaşamıyorsunuz, resepsiyonda çıkartmanız gerekiyor. Yemeğinizi mutfakta diğer misafirler ile beraber hazırlıyorsunuz. Biz iki gece kaldık ve tüm süreçten keyif aldık.
Lauterbrunnen’deki ilk rotamız Grütschalp üzerinden Winteregg-Mürren-Gimmelwald-Schiltorn ve oradan vadinin tamamını geri yürüyerek Lauterbrunnen’e geri dönüş şeklinde oldu. Bunun için öncelikle Lauterbrunnen kasabasının merkezindeki teleferikle Grütschalp’e çıkıyoruz. Buradan yol ikiye ayrılıyor. Bir tanesi daha zor olan dağ rotası diğeri ise daha kolay ve düz ilerleyen rota. Biz daha kolay olan rotayı seçiyoruz. Zaten her gün kilometrelerce yol yürüdüğümüzden kendimizi daha az yormak istedik.
Grütschalp’ten düz bir rota üzerinden, çok güzel manzaralar içinde Winteregg’e doğru yürüyoruz. Yürüyüşümüzde bize yaşlı bir Bern’li kadın ve sevimli köpeği Kai eşlik ediyorlar. Aslında köpek kendisinin değil komşusununmuş. Komşusu rica ettiği sadece Kai’yi dolaştırmak amacıyla Bern’den köpeği buraya kadar getirmiş. İsviçre’de komşuluklar bizdeki eski komşuluklar gibi galiba.
Yol kenarında birçok yerde ahududu başta olmak üzere birçok yemiş görüyoruz ve tabii ki affetmiyoruz:) Aynı zamanda yolumuzun üzerinden birçok çiftlik bulunuyor ve meşhur İsviçre inekleri otluyorlar. İsviçre ineklerinin neden bu kadar meşhur olduğunu da böylece görüyoruz. Çünkü çok ama çok büyükler ve müthiş bir havaları var. Arada bir de peynirciye rastlıyoruz ancak ne yazık ki kapalı. İneklerinin yarışmalarda aldığı ödülleri büyük bir gururla sergilediği evini fotoğraflayıp Winteregg’e doğru yolumuza devam ediyoruz. Winteregg yürüyüşümüz çok daha hızlı olmayan adımlarla 1 saat civarında sürdü ve bir sonraki dağ kasabası olan Mürren’e vardık.
Mürren’deki binalar da diğer kasabalarda olduğu gibi çok güzeller. Hem evlerin kendileri hem de bahçeleri inanılmaz zevkli dizayn edilmiş ve düzenli olarak bakım yapıldığı her halinden belli oluyor. Emekliliklerini yaşayan yaşlı teyzelerin yürüyüşlerini yaptıktan sonra hızlı adımlarla evlerinin yolunu tuttuğuna sahit oluyoruz. Ne diyelim, umarız bize de böyle bir yaşlılık nasip olur.
Mürren’in ardından yol aşağıya doğru kıvrılmaya başlıyor. Yine çok güzel evlerin arasından geçerek iniş yoluna koyuluyoruz. Gimmelwald’a kadar olan kısım çok da dik sayılmaz. O nedenle oldukça keyifli bir yol olduğunu söyleyebiliriz. Tabii ki yine de bu bölgeye çok fazla kar yağdığından özellikle daha riskli olan bölgelerde çığ önleyici düzenekler yapılmış.
Gimmelwald’ın ardından ise tam anlamıyla aşağıya doğru iniş bizi bekliyor. Bu yolun ayakları, özellikle de parmak uçlarını biraz acıttığını söylemek lazım. Sürekli olarak aşağıya doğru gidiş aslında yukarıya doğru çıkmaktan daha zor olabiliyor.
Gimmelwald’dan aşağıya ineceğimiz yerin adı Stechelberg. Burası aslında Lauterbrunnen vadisinin en uç noktası.Yani aslında vadiyi neredeyse baştan başa gitmiş olacağız bu şekilde ve ardından bu sefer düz yolu kullanarak Lauterbrunnen merkezine geri döneceğiz.
Aşağıya doğru indikçe akarsuların debisi artıyor ve birleşen kollar ana akarsuyu çok daha canlı bir hale getiriyor. Tabii ki suyun bu gücü coğrafyayı da ciddi oranda değiştiriyor ve bu kısımlarda yaşayan kimse yok diyebiliriz. O nedenle de yukarılarda dolaşırken birçok kişiye rastlamıştık. Burada ise kimsecikler yok. Acaba bu sessizlik ve insan yokluğunda sağda solda bir hayvana rastlarmıyız diye yavaş yavaş ilerliyoruz ancak ne yazık ki hiç bir hayvana rastlamıyoruz.
Artık yavaştan vadinin tabanına ulaşıyoruz. Yolun bundan sonraki kısmı uzun ancak düz bir yol. Lauterbrunnen merkezine kadar onlarca çiftliğin içinden geçiyoruz. Her yer yemyeşil ve tertemiz. Gerçekten de burayı neden cennet olarak nitelediklerini anlamak hiç de zor değil.
O nedenle de yol beklediğimizden daha uzun sürüyor çünkü bir çok yerde durup fotoğraf çekiyoruz. 1 saat süreceğini tahmin ettiğimiz yolumuz, yaklaşık 1,5 saat sürüyor ve sonunda güneş batmaya yakın Lauterbrunnen’e varıyoruz.
Lauterbrunnen bizde çok güzel hatıralar bırakıyor ve tekrar gelmek ümidiyle bu güzel yeri bırakıp, yine bir başka güzellik olan Fransa’daki Le Gruyere’ye gidiyoruz. Orasının yazısı da daha sonra:)
Yorumlar