Safari Gezimiz: Ngorongoro

Zanzibar’daki deniz tatilimizin ardından Afrika gezimizin en beklediğimiz anı olan safari gezimize başlama zamanımız nihayet geldi. Bunun için öncelikle Zanzibar’dan yine pırpırlı bir uçakla Tanzanya’daki safari merkezlerinden birisi olan Arusha’ya gidiyoruz. Sabahın ilk ışıklarıyla kalkması gereken uçağımız ne yazık ki 2 saat rötarın ardından havalanıyor. Havalanma görüntülerini buradangörebilirsiniz. 2 saate yakın süren bir uçuşun ardından Arusha’ya varıyor ve safari aracımıza biniyoruz.

Arusha Havaalanı’ndan Ngorongoro Krateri Milli Parkı’na gidiş 4 saate yakın sürüyor. O nedenle biz ilk gün Ngorongoro Krateri’nin içerisine girmiyoruz ve direk kalacağımız yere doğru yol alıyoruz. Yol üstünde oldukça ilginç manzaralar bizi karşılıyor. Zanzibar’dan sonra güzergâh boyunca gördüklerimiz, buradaki yaşamın çok daha zorlu olduğunu gösteriyor bizlere.

Ngorongoro Farm House

Ngorongoro’da kaldığımız yer Ngorongoro Farm House oldu. 6 günlük safari maceramızda sanırız en beğendiğimiz yer burası oldu desek abartmış olmayız. Burayı o kadar çok sevdik ki o gün boyunca safariye çıkmasak bile otel içinde olmaktan çok keyif aldık.

Öncelikle burası bir Farm House yani çiftlik olduğu için bahçesinde birçok farklı sebze ve meyve yetişiyor. Hayatımızda ilk defa çok severek yediğimiz avokadonun ağacını bu bahçede gördük. Aynı zamanda bahçede ünlü Tanzanya kahveleri de yetiştiriliyor ve isteyenlere 1 saatlik bir kahve turu da yaptırılıyor. Tabii ki biz de bu tura katılarak, kahvenin fincanlarımıza gelinceye kadar hangi aşamalardan geçtiğini yerinde görmüş olduk.

Bu kadar çok meyve-sebze olduğundan olsa gerek, burası aynı zamanda kuşlar için de önemli bir güzergâh. Otelin bahçesinde birçok farklı ve daha evvel hiç görmediğimiz birbirinden güzel kuşları da görme imkânımız oldu.

Akşam yemekten önce restoranın önünde bulunan alanda ateş başı eğlencesi düzenlendi ve hep beraber Afrika ezgileri eşliğinde dans ettik. Yemekler genel olarak Afrika’nın diğer yerlerinde de olduğu gibi et ağırlıklı ve bire biraz ağır gelen cinsten ama hiç yenmeyecek cinsten bir yemek ne burada ne de başka bir yerde görmedik diyebiliriz.

Ertesi gün çok erken uyanacak ve Ngorongoro Krateri’ne doğru yola düşeceğiz. O nedenle erkenden bungalovumuza dönüyoruz. Afrika’da her akşam merasim şeklinde yaptığımız gibi önce sinek kovucu ilaçlarımızı fişe takıyor, içeride sivrisinek avına çıkıyor ve son olarak yataklarımızı saran sivrisinek ağlarımızı sıkı sıkıya kapatarak, Ngorongoro Farm House’taki tek günümüzün yorgunluğunu arkamızda bırakıyoruz.

Ngorongoro Krateri

Öncelikle yazımıza şöyle başlamak isteriz; Kenya ve Tanzanya’yı kapsayan safarimizin ilk durağı olan Ngorongoro Krateri, bu gezinin en güzel noktalarından bir tanesiydi. O nedenle özellikle Tanzanya’da safari yapmayı planlıyorsanız mutlaka burayı listeye alın deriz. 1800 metre yükseklikte bulunan Ngorongoro Krateri aynı zamanda UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde de bulunuyor ve bunu kesinlikle hak ediyor.

Biz de bu doğa harikasını görmek için, Ngorongoro Farm House‘ta geçirdiğimiz güzel bir gecenin ardından, sabahın ilk ışıklarıyla öğlen yemeğimizi alarak Ngorongoro Milli Parkı’na doğru yol alıyoruz.

Ngorongoro Koruma Bölgesi’ne yolumuz yaklaşık 1 saat sürüyor ve burada rehberimiz giriş biletlerimizi alırken bizim araçta beklememizi ve dikkatli olmamızı söylüyor çünkü etrafta babunlar var. Hiç akla gelmese de babunlar buradaki en tehlikeli hayvanlar çünkü insanlardan uzaklaşmıyorlar, tam tersine araçlardan özellikle yiyecekleri çalmak konusunda uzmanlar. Rehberimizin geri dönmesinin ardından ilk durağımız tüm kraterin ayaklarımızın altında olduğu bir manzara yeri oluyor. Gerçekten de görüntü muhteşem. Her ne kadar hava puslu da olsa kraterin ne kadar büyük bir düzlük olduğunu buradan görebiliyoruz.

Kratere doğru inen toprak yolda ilerlerken, yolun kenarında ilk aslan ailesiyle karşılaşıyoruz. Bu aile safarimizin ilk aslanları olduğundan bizleri inanılmaz heyecanlandırdı. Bizlerin orada olmasından pek hoşlanmadılar sanırız ki, hızlıca ormanların içerisine dalarak gözde kayboldular. Biraz daha ilerledikten sonra Big 5 içerisinde bulunan bir diğer hayvan olan buffaloyu da yol kenarında otlanırken görüyoruz. Kendisi kısaca bizimle göz teması kurduktan sonra yemeğine keyifle devam ediyor. Böylece daha şimdiden Big 5’ın ilk ikisini görmüş oluyoruz.

Biraz daha ilerledikten sonra ilk filimizi de görüyoruz. Uzaklarda bir fil ailesi olduğunu görüyoruz ancak bu büyükçe fil onlardan biraz daha açıkta, yolun kenarında yemek yiyor. Fakat kendisi bizim varlığımızdan pek mutlu olmuyor ve bize kızgın bir şekilde hortumunu sallayarak ve kulaklarını açarak bağırıyor. Biz de özellikle büyük fillerin kızdıklarında koca araçları bile ne hale getirdiğini bildiğimizden, kendisini çok üzmeden yolumuza devam ediyoruz ve yine yol kenarında ilk zebramızı da görüyoruz.

Daha kraterin tabanına ulaşmadan bu kadar çok hayvanı gördük diye sevinirken mucize denilebilecek bir şey oluyor ve yol kenarındaki yerleşim bölgelerine çok yakın bir yerde hareket halinde bir çita görüyoruz. Çevrede başka bir araç yok yani bu tamamen bize özel bir gösteri. Herhâlde 50-70 metre uzağımızda bizim onu izlediğimizi fark ettiğinden adımlarını daha da hızlandırarak bizden uzaklaşıyor. Neticede karşımızdaki dünyanın en hızlı hayvanı. Henüz safarimizin bu ilk saatlerinde kendisiyle karşılaştığımız için müthiş şanslı hissediyoruz kendimizi.

Yolumuza devam ederken rehberimiz bize “bugün bizim gerçekten de şanslı günümüz” diyor çünkü hemen ilerimizde bir aslan ailesinin olduğu haberini alıyoruz. Gidince görüyoruz ki bir anne aslan ve 5-6 yavrudan oluşan bir aslan ailesi bir ağacın altında dinleniyor. İlk aslan yavrularımızı da böylece görmüş oluyoruz. Ancak esas etkileyici olan bu aslan yavrularını bu şekilde görmek değil, aynı zamanda annelerinden süt emmelerine de tanık olmak. Bu anları YouTube kanalımızda görebilirsiniz.

Ve nihayet kraterin düzlüğüne ulaşıyoruz. Bizi yüzlerce öküz başlıantilop ve zebra karşılıyor. O kadar çoklar ki kafamızı nereye çevirirsek çevirelim onlarcasını görüyoruz. Tabii ki çok fazla avcılık olduğu için çevrede avcıları da görmemiz çok vakit almıyor. Arazi o kadar düz ve ağaçsız ki etrafta olan biten her şeyi çok net bir şekilde görmek mümkün oluyor. Belgesellerin en sevilmeyen hayvanlarından olan sırtlanların etrafta nasıl cirit attıklarına ve sürüleri korkutup kaçırdıklarına şahit oluyoruz. Aynı zamanda çevrede salına salına yürüyen bir dişi aslanın da sürülerin ortasından geçerken sürüdeki hayvanları ne kadar tedirgin ettiğini görüyoruz. Burası tam olarak safariye neden “game” yani oyun dendiğinin de bir kanıtı adeta. Çevremizde olan bitenleri aynen bir tiyatro oyunu izler gibi izliyoruz.

Hatta artık kemiklerine kadar yenmiş bir avı kemirmeye devam eden aslanları ve çevresinde bekleşen sırtlan ve çakalları da uzaktan seçebiliyoruz. Hep belgesellerde izlediğimiz ve belirli bir sıraya sahip bu yeme düzenini yerinde görmek gerçekten çok ilginç geliyor bizlere.

Kraterin içerisindeki gezimize devam ederken yolun solundaki çalılıkların içerisinde bir şey rehberimizin dikkatini çekiyor. Yakınlaştığımızda bunun henüz doğalı birkaç dakika olmuş bir ceylan yavrusu olduğunu görüyoruz. Bir yandan birkaç dakika evvel gelmiş olsaydık doğum anını bile görebilirdik diye hayıflanırken diğer yandan da böyle bir görüntüye şahit olabilmemizin bile inanılmaz bir şans olduğunu söylüyoruz birbirimize. Anne ceylan yavrusunu yalayarak temizliyor ve anladığımız kadarıyla göbek bağını da ısırarak kopartıyor. Hemen önlerinde duran öküz başlı antilopa ait boynuzla ne kadar da tezat bir görüntü diye düşünmeden edemiyoruz. Hemen ardından erkek olduğunu bildiğimizden bu yavrunun babası olduğunu düşündüğümüz bir erkek ceylan da geliyor ve böylece bu tatlı çekirdek aile bir araya gelmiş oluyor.

Kraterdeki yolculuğumuz devam ederken farklı türden birçok kuşa rastlıyoruz. Kuşların burada olması çevrede bir su kaynağının da olduğunun işareti aslında. Çok zaman geçmeden bir su birikintisine ulaşıyoruz. Burası şişman dostlarımız suaygırlarının hüküm sürdüğü bir çamur vahası. Bu hayvanları suyun dışında görmek pek mümkün değilmiş. Hepsi birbirlerine sokulmuş şekilde suyun içerisinde dinleniyorlar. Aynı zamanda büyük vücutları da birçok kuşa yuva olmuş.

Yavaş yavaş kraterdeki yolculuğumuzun sonuna doğru yaklaşırken yine farklı bir manzara bizleri karşılıyor. Bu sefer yeni “evlenmiş” bir aslan çiftini en mahrem hallerinde görme şansına erişiyoruz. Aslanlar ilk çiftleşmeye başladıklarında her 15 dakikada bir çiftleşiyorlarmış. Yani oldukça uzun bir süreç. O nedenle de bu yeni evli çiftin rahatlarının bozulmamasını temin etmek için de erkek bir aile büyüğü de onları uzaktan gözlem altında tutarmış. Biz de tam olarak bu manzarayı görme olanağını bulmuş olduk. Genç aslanlar çiftleşirlerken, yelesinin büyüklüğünden baba bir aslan olduğunu anladığımız erkek aslan da çok yakında onları bekliyordu. Yaşlı ama mağrur bu erkek aslanı izlemek kesinlikle ayrı bir keyifti bizler için.

Artık kraterin sonuna geldik ve tuvaletlerin da bulunduğu dinlenme yerinde ilk defa safari aracımızdan çıkmamıza izin çıktı. Ne yazık ki safari süresince araçtan çıkmak tamamen yasak ve sürekli araçta olmak insanı oldukça yoran bir şey.

Ngorongoro Krateri’nin güzelliğine son bir defa bakıyoruz ve birkaç saat içerisinde ne kadar da çok şeye şahitlik ettiğimize inanamıyoruz. Böylece safarimizin ilk gününde yaşadıklarımızı aramızda konuşarak, bir sonraki safari durağımız olan Serengeti Milli Parkı’na doğru yol alıyoruz. Uzun bir yol bizleri bekliyor.

#Makedonyadan yazılar alanında göster
Kapalı