Alpler'in Zirvesi Zermatt

Matterhorn'un Gölgesinde - Zermatt

Chamonix ardından İsviçre’ye geri dönüyoruz. İsviçre’deki ilk güzergahımız Zermatt. Chamonix-Zermatt arasındaki yol 2 saatin biraz üzerinde sürüyor. Ancak Zermatt, araç trafiğine kapalı bir yer olduğu için iki tane alternatifimiz vardı; ya Zermatt’a trenle 10 dakika mesafedeki Taesh kasabasında ya da 15 dakika mesafedeki Randa’da kalacaktık. Biz özellikle otel fiyatlarının daha uygun olması sebebiyle daha sakin de olan Randa’yı tercih ettik. Randa’da tren istasyonunun hemen yanında bulunan Hotel Klein Matterhorn’da konakladık. Çok büyük beklentileriniz yoksa kalınabilecek temiz bir yer. Sahibi Marco, 55-60 yaşlarında ama hayat enerjisi oldukça yüksek birisi.

Burası İsviçre Alpleri’nin en önemli kayak merkezlerinden bir tanesi. İsviçre’nin sembollerinden birisi olan Matterhorn Dağı’nın gölgesinde bir kasaba ve özellikle 1865 yılında Matterhorn zirvesine ilk çıkışla beraber meşhur olmuş bir yer. Aynı zamanda bu bölgenin modern dağcılığın doğduğu yerlerden birisi olması da bölgeyi dağcılar ve bizim gibi doğa yürüyüşü meraklıları için oldukça çekici bir yer yapıyor. Dağcılık burası için o kadar önemli ki Zermatt’ın merkezinde çevredeki zirvelere tırmanırken hayatını kaybetmiş olan kişilerin de mezarları yer alıyor.

Bu kadar yoğun bir dağcılık ve kış sporları mekanı olduğu için, Zermatt’ın merkezinde sayısız spor dükkanı bulunuyor. Fiyatlar ne yazık ki çok makul değil. Sonuçta dünyanın en zengin ve aynı zamanda pahalı ülkelerinden birindeyiz.

Bütün İsviçre seyahatimizde rastladığımız tek Türklere de Zermatt’ta rastlıyoruz. 60’larındaki bu çift Zermatt’a tam 41 yıl önce balayı için gelmiş ve Zermatt’ın en ünlü oteli Zermatterhof’da kalmışlar. Evliliklerinin 41. yılını kutlamak için de yine Zermatt’a gelmişler. Darısı başımıza diyoruz ve kendilerine daha nice mutlu yıllar diliyoruz :)

Zermatt’ın sokakları oldukça dar. Bu nedenle minibüsler, çöp arabaları ve postacı arabalarının hepsi bu standartlara göre dizayn edilmiş durumda. Matterhorn’da adeta çirkin bir ev yok desek hatta evlerin hepsi çok güzel desek yeridir. Evler hem bakımlı hem de o kadar özenle süslenmişler ki oturup saatlerce inceleyebilirsiniz. Tabii ki bu güzel evlerin manzaralarını daha da güzelleştiren bir dev de cabası: Matterhorn.

Bir doğa aşığı için Zermatt çevresinde hem yazın hem de kışın yapılacak o kadar çok akvite var ki tekrar Zermatt’a gelmemiz gerektiğine karar veriyoruz. Bu kadar zenginliğin arasında sadece iki günlük bir hiking yapabilmek bize yetmedi:) 

Zermatt'ın 5 Gölleri (5 Seenwag)

Zermatt’taki ilk günümüzde en popüler yürüyüş rotalarından birisi olan 5-Seenweg (Five Lakes Walk), yani Türkçesiyle Beşgöller bölgesini dolaşmaya karar verdik. Zermatt turizm sitesinde verilen rotanın tersini yapacağız ve teleferikleri hiç kullanmayacağız. Bu kararımız hem pişmanlık (yürüyüş toplam 10 saat sürdü), hem de mutluluk (kişi başı 600 TL’lik pass almadık) getiren bir karar oldu :) Rotamızın başlangıç yeri Winkelmatten. Zermatt merkezden 10-15 dakikalık yürüyüşle ulaşılabiliyor. Burası birkaç yürüyüş rotasının daha başlangıç ve bitiş yeri aynı zamanda.

Yukarıya doğru çıktıkça manzara güzelleşiyor

Winkelmatten’den yaklaşık 2-2,5 saatlik orman içi patikadan yukarıya doğru çıkıyoruz. İlk istikamet Sunnegga ve hemen yakınında bulunan ilk gölümüz Leisee. Neyse ki orman içinde patikalar gayet net bir şekilde işaretlenmiş durumda ve kaybolma imkanınız neredeyse yok :)

Yukarıda manzara bir harika

Yukarılara doğru çıktıkça Matterhorn manzarası daha da etkileyici olmaya başlıyor. 1 saatlik bir yorucu bir çıkışın ardından Sunnegga’ya varıyoruz. Mis gibi bir hava ve alabildiğine yeşillik bizi karşılıyor. Sunnegga teleferik istasyonunun hemen altında da ilk gölümüz olan Leisee tüm dinginliğiyle bizi bekliyor.

İlk gölümüz Leisee

Leisee çocuklu ailelerin en çok rağbet ettiği göl. Gölün kenarında bulunan tahtadan şezlonglar çok çekici. Biz de hem ayaklarımızı biraz dinlendirmek hem de bir şeyler atıştırmak için şezlonglardan birine uzanıyoruz. Güneş olanca gücüyle içimizi ısıtıyor.

Moosjisee

Leisee’den dik bir patikadan aşağıya doğru inmeye başlıyoruz. Bu kötüye işaret çünkü bu inişin bir de çıkışı var demek :) Yaklaşık 25-30 dakikalık bir inişin ardından ikinci gölümüz olan Moosjisee’ye varıyoruz. Bebek mavisi renkli bir göl burası. Hemen yukarısında bir baraj gölü bulunuyor ve buzullardan akan sular burada toplanıyor. Moosjisee’den buradan bırakılan sulardan oluşmuş bir göl.

Grünsee

Yukarıya doğru çıkışımıza devam ediyoruz ve yaklaşık 1,5 saatlik bir yürüyüşün ardından adını renginden alan Grünsee’ye varıyoruz. Zümrüt yeşili rengiyle Grünsee’den dağ sıralarının manzarasını izliyoruz. Gerçekten de çok ihtişamlı bir yer burası.

Grindjisee

)

Geniş bir ovadan güzel manzaralar eşliğinde yolumuza devam ediyoruz. Yaklaşık yarım saatlik bir yürüyüşün ardından dördüncü gölümüz olan Grindjisee’ye varıyoruz. Ufak ama şirin bir göl burası. Birçok kişi kenarında yemeğini yiyor ve dinleniyor. Bizimse önümüzde hala uzun bir yol var. Öncelikle son gölümüze gidecek, oradan da dönüş yoluna koyulacağız.

Stellisee

Son gölümüz Stellisee aynı zamanda rakım olarak da en yüksekteki göl. Bu nedenle çok eşimli bir patikadan adeta keçi gibi tırmanarak yürüyoruz. Bu son etap oldukça yorucu ve uzun sürüyor. 1 saatin üzerinde süren bir yürüyüşün ardından son gölümüze varıyoruz. Hava bozmaya başlıyor ve bu nedenle de göl oldukça dalgalı. Matterhorn bulutlar ardında kalmış olsa bile, manzara muhteşem. Bulutların arasından kendine yol bulan güneş ışınlarının oluşturduğu görüntüleri izlemek ve biraz atıştırmak için göl kenarında oturuyoruz.

)

Dönüşte uzun bir yol bizi bekliyor. Öncelikle bir diğer teleferik istasyonu olan Blauherd’e gidecek oradan da Sunnegga üzerinden çıktığımız yolla aşağıda ineceğiz. Aslında amacımız daha uzun ve farklı bir yoldan dönmekti; ancak yol beklediğimizden uzun sürdüğü için bu şekilde yapmaya karar veriyoruz. Saat 16:00’yı geçiyor ve Blauherd istasyonundan son teleferik de ayrılmış. Mekan koyun çetesine kalmış :) Şaka bir yana bakışları dostane mi yoksa her an saldırmaya mı hazırlanıyorlar emin olamıyoruz ve çok fazla bulaşmadan yolumuza devam ediyoruz.

Güneşin son ışıkları çimenleri aydınlatıyor

Çevrede bizden başka kimsecikler yok ve Sunnegga’ya kadar da kimseleri görmüyoruz. Çevrenin ıssızlaşmasını fırsat bilen ve bu bölgenin ana sahipleri olan dağ sıçanları her yerde :) Ancak ne yazık ki çok yakınlarımıza gelmiyorlar; bu nedenle de ancak uzaktan fotoğraflayabiliyoruz bu tombul hayvanları.

Aşağıya doğru hızlı adımlarla ilerlemeye devam ediyoruz. Çimenlerin üzerinde bir geyik otluyor. Ne yazık ki oldukça uzakta ve yakından fotoğrafını çekme imkanımız olmuyor. Dönüş yolumuzun en büyük sürprizi ise masallardan fırlamış bir kırmızı tilki oluyor. Görmemizle kaybolması bir oluyor ancak yine de kırmızı tilkilerin sadece masallarda kalmadığını görmek mutluluk verici bizim için. Güneşin son ışıklarıyla Zermatt’a varırken, Windows Band toplam yürüyüş mesafemizi 30 km’nin üzerine gösteriyor…

İstikamet Gornergrat

Zermatt’taki ikinci günümüzde, bu kez istikamet 3.089 metre yüksekliğindeki Gornergrat. İlk günden kalma yorgunlukla bu sefer risk almıyor ve Zermatt merkezden kalkan Gornergrat trenine doğru gidiyoruz. İsviçre’de her şey gibi tren ücretleri de ne yazık ki pahalı. Gornergrat için tek yön kişi başı gidiş için 45 CHF ödüyoruz. Dönüşümüzü yürüyerek Winkelmatten’e yapacağımız için dönüş için herhangi bir bilet almıyoruz.

Tren oldukça dik olan yoldan Gornergrat’a doğru adeta tırmanıyor. Zaman zaman oldukça yavaşlıyor ama durmadan yukarıya doğru çıkıyoruz. Saat 10 civarları ve bu nedenle Matterhorn’un başı henüz dumansız. Fırsat bu fırsat deyip, bu heybetli dağın bol bol fotoğrafını çekiyoruz. Riffelalp-Riffelberg-Rotenboden istasyonlarına uğradıktan sonra son durak olan Gornergrat tren istasyonuna varıyoruz.

Gornergrat’ın en ünlü yeri oteli. 3100 metrede bulunan Kulmhotel aynı zamanda dünyanın en yüksekte bulunan oteli. Otelin bulunduğu bölgeden yüksekliği 4000 metrenin üzerinde olan tam 29 zirveyi görmek mümkün. Zaten Gornergrat’ın dört bir yanında muhteşem zirveler insana tam bir görsel şölen sunuyor.

Burada aynı zamanda ufak bir şapel bile bulunuyor. Aynı zamanda otelin restoran kısmında bir şeyler içmek ve yemek mümkün ancak fiyatlar oldukça tuzlu. Yine otelin bünyesinde bulunan mağazada çanta, bavul, saat, çakı gibi ürünlerin İsviçre markalarını bulmak mümkün. Tabii ki yine hepsi ateş pahası :) Neyse ki eğer çanta ve bavul gibi büyük ürünler alırsanız, bunları Zermatt’a kadar sizin yerinize indiriyorlarmış. Bunu duyduğumuza ne kadar rahatladık anlatamayız :) İçeride aynı zamanda Matterhorn’un çikolatadan yapılmış bir maketi de bulunuyor. 5 kilograma yakın olan ağırlığıyla gerçekten iştah açıcı :)

Gornergrat’ta çevreyi dolaştıktan ve fotoğraflarımızı çektikten sonra Riffelsee’ye doğru yola çıkıyoruz. Son fotoğrafımızda küçüklere kayağı sevdirmek için Zermatt bölgesinin kayak okullarının maskotu olan kuzu Wolli’yi atlamıyoruz :)  Yaklaşık 45 dakikalık yokuş aşağıya bir yürüyüşün ardından, ünlü Matterhorn manzaralarının çekildiği Riffelsee’ye varıyoruz. Her ne kadar hava hafiften esiyor olsa da, Matterhorn’un suya düşen yansıması gerçekten çok güzel. Bu güzel manzara eşliğinde sandviçlerimizi ve Toblerone’umuzu afiyetle yiyoruz :)

Riffelsee’deki fotoğraf ve yemek molamızın ardından Riffelberg’e doğru yolumuza devam ediyoruz. Daha uzun ama daha kolay olan rotayı geçiyoruz ve yaklaşık 40 dakika sonra Riffelberg’e varıyoruz. Burada da Gornergrat’taki gibi bir otel-restoran bulunuyor. Manzara enfes! O nedenle burada bir şeyler içmeye karar veriyoruz.

Ardından yolumuza Mark Twain’s Weg üzerinden devam ediyoruz. Bu rotaya Mark Twain’in adının verilmesinin sebebi, Mark Twain’in gerçekten de Riffelberg’teki bu otelde kalması ve bu rotayı kullanması. Biz de bu rota üzerinden Riffelalp’e doğru yol alıyoruz. Yol keyifli olmasının yanında güzel manzaralar da sunuyor bize.

Riffelalp’den son varış noktamız olan Winkelmatten’e birkaç farklı rota üzerinden gitmek mümkün. Vakit de ilerlediği için biz en kolay rota olan, Findelback rotasını tercih ediyoruz. Zaten bu seviyeler ormanların başladığı yükseklikler olduğu için, genelde oldukça keyifli rotalar sunuyor insana.

Hava yavaştan bozmaya başlıyor ama bu orman içinde keyifle oyun oynayan sincapların keyfini kaçırmıyor :) 5-6 sincap bir o ağaca, bir bu ağaca tırmanıp duruyor. Onları bu halde izlemek çok keyifli. O kadar hızlılar ki fotoğraflarını çekmek mümkün olmuyor ne yazık ki. Bir sincabı kandırmak için elinden çam kozalağını alıyoruz. Ancak kozalak için geri gelmeyince afiyetle taze çam fıstıklarını yiyoruz :P

Yemyeşil yapraklı ulu ağaçların içindeki patikalardan ağır ağır Zermatt’a doğru iniyoruz. Hafiften yağan yağmur çevreyi daha bir parlak yapıyor ve ormanın içine ağır ağır toprak kokusu siniyor. Bu güzel duygularla akşam üstü Winkelmatten’e ve oradan da 10 dakikalık yürüyüşle Zermatt merkeze varıyoruz.

https://yoldaikigezgin.com

#Makedonyadan yazılar alanında göster
Kapalı