Bhutan ne yana düşer Usta?
Mutlu halkının Druk Yul yani “Gök Gürültüsü Ejderhasının Ülkesi” olarak adlandırdığı Himalayaların eteklerindeki bu ülkenin varlığından, yıllar önce bir seyahat acentesinin web sayfasını incelerken haberdar olmuştum; Bhutan’dan son Shangri La diye söz ediliyordu.
Shangri La İngiliz yazar James Hilton’un 1933 yılında yazdığı “Lost Horizon” isimli (Türkçe'ye Yitik Ufuklar ismiyle çevrilmiş) romanında kurguladığı ütopyaya verilen isim. Hilton kitabında Shangri La’yı Asya’nın en uzun dağ sırası Kunlun’un eteklerinde, mistik, mutlu insanların uyum içinde yaşadığı bir vadi olarak tanımlamış. Sonrasında Shangri La sözcüğü bir nevi dünya cenneti anlamında kullanılmaya başlanmış, özellikle de Himalayalar’da efsanevi bir ütopyayı tanımlamak için… Bunun günümüzdeki en olası karşılığı da; Bhutan Krallığı…
Pek çok insanın hala adını bile duymadığı fakat gezginlerin iyi bildiği bu küçük ülkeyi o gün kişisel “mutlaka gidilecek ülkeler” listeme eklemiştim.
Bhutan; Hindistan ve Tibet (Biliyorum; 1950’den bu yana orası Çin…) arasında sıkışmış, yaklaşık 47,000 kilometrekarelik yüzölçümü ile Hollanda’dan biraz daha büyük bir ülke. Nüfusu da 700 bin kadar. Son yıllarda demokratikleşme yolunda ciddi adımlar atsa da hala Meşrutiyetle yönetilen, Budist, insanların Gho ve Kira adı verilen yerel giysileriyle dolaştığı ve soyadlarının olmadığı, Televizyon ile 1980’lerin ikinci yarısında ancak tanışmış, başkentinde bile trafik ışıkları olmayan, sigara içmenin tüm ülkede yasak olduğu ve anayasasında “vatandaşlarının mutluluğundan” söz eden bir ülke…
Bhutan deyince “Gross National Happiness” yani Gayri Safi Milli Mutluluk için ayrı bir başlık açmalı. Bu terim ortaya ilk kez, ülkedeki modernleşme hareketini başlatan Bhutan’ın dördüncü Kralı Jigme Singye Wangchuck tarafından atılmış. Bugün ülkede eğitim ve sağlık hizmetleri ücretsiz. Çevreye karşı oldukça duyarlılar, hatta ülkedeki orman arazisi oranının, asla topraklarının yüzde 60’ından az olamayacağını söyleyen bir yasaları var. Bhutan dünyada kamuya açık alanlarda sigara içilmesiyle birlikte sigara satışını da yasaklayan ilk ülke. Ayrıca ülkede batı tarzı billboardlar ve naylon poşet kullanmak yasak. Budizm’e ve geleneklerine bağlı kalmaya kararlılar. Mutluluğu sağlayabilmek için bunlar yeterli mi, tartışılır ama bu küçük ülkenin bu konudaki çabaları kesinlikle dikkate değer. Kanımca ülke insanının bireysel mutluluğunu, refahını ülkenin ekonomik büyümesinin ve üretiminin önünde gören Gayri Safi Mutluluk kavramı Bhutan’ı diğer dünya devletlerinden farklı bir yere koyuyor…
Bhutan’ın farklı bir vize politikası var. Öncelikle bilmeniz gereken Bhutan’lı bir tur operatörü ile bağlantıya geçmeden Bhutan’ı ziyaret edemeyeceğiniz. Bu arada Bhutan hakkında sık karşılaşılan yanlış bir bilgi de “turist kotası”. Sanılanın aksine Bhutan Devletince uygulanan Turist sayısı üzerinde herhangi bir sınırlama mevcut değil.
Seyahatinizden önce bir tur operatörü ile bağlantıya geçiyorsunuz ve ödemeyi gerçekleştiriyorsunuz. Tur operatörü adınıza Başkent Thimpu’daki Bhutan Turizm Konseyine on-line başvuru yapıyor. Bu konsey tur ücretinizin tamamının ödenip ödenmediğini kontrol ettikten sonra tur operatörüne bir konfirmasyon yazısı gönderiyor. Tur operatörü de bu konfirmasyon yazısı ile Bhutan Dışişleri Bakanlığına sizin adınıza vize başvurusu yapıyor. Bu işlemler için sizin herhangi bir form doldurmanız gerekmiyor. Tek yapmanız gereken bir fotoğrafınızı ve pasaportunuzu tarayıp tur operatörüne göndermek.
Vize başvurunuz onaylandığında Bakanlık Druk Air’e (Bhutan Havayolları) ve tur operatörünüze bir onay numarası gönderiyor. Bu onay numarasıyla ülkeye giriş yaparken pasaportunuza klasik vize damgasını basıyorlar.
Biz ülkeye Phuentsholing’den giriş yaptık. Hindistan’ın Batı Bengal eyaletindeki küçük Jaigaon şehrine komşu Phuentsholing Bhutan’a karayolu ile girebileceğiniz ana giriş kapısı. Ülkenin bir diğer giriş kapısı ise Paro Havalimanı ki; Druk Air yukarıda sözünü ettiğim onay numarası kendisine ulaşmadıkça bilet satışı yapmıyor.
Tüm bu vize prosedürü karmaşık gibi görünse de aslında sizin yapmanız gereken yalnızca tur operatörünüze bir fotoğrafınızı ve pasaportunuzu tarayıp göndermek. Gerisini tur operatörünüz hallediyor. Hatta Phuentsoling’de bizi karşılayan rehberimiz Sonam pasaportlarımızı toplayıp vize işlemlerini yaparken bizler de sınır kapısının hemen yanı başındaki bir restoranda akşam yemeğimizi yiyorduk.
İşin ekonomik boyutundan söz etmek gerekirse; Bhutan seyahatinizin maliyeti yine Bhutan Turizm Konseyi tarafından belirleniyor. Turistler için bir günlük minimum paket var. Bu pakete konaklama, tüm yemekler, yerel transferler ve rehberlik hizmetleri dâhil. Druk Air uçuşları ise paketin dışında. Bizim grup için bu fiyat günlük 220 USD’ydi. Küçük bir hatırlatma; bu ücretin vize işlemlerine başlanmadan önce ödenmesi gerekiyor…
Phuentsholing'den Dünyanın Trafik Işıkları Olmayan tek Başkentine:
Bir akşamüstü Phuentsholing’den Bhutan’a giriş yapan grup, akşam yemeğinde Bhutan’ın lezzetli yerel birası Druk 11000 ile tanışmasının ardından Gedu’ya doğru yola düşer.
Gedu da adeta Google'da bile zor bulunan küçücük bir kasaba. Phuentsholing’e yaklaşık 2 saatlik mesafede. Burada Bhutan Kraliyet Üniversitesi’ne bağlı İşletme, İş İdaresi benzeri fakültelerin bulunduğu bir Yüksek Okul mevcut (Gaeddu College of Business Studies). Bir de küçük bir hidroelektrik santralı ki sonradan internette gördüğüm kadarıyla Bhutan için önemli bir projeymiş...
Aslında en başta Gedu’da konaklamak gibi bir planımız yoktu. Fakat sabah Hindistan’ın Batı Bengal eyaletinin Darjeeling kentinden yola çıkmıştık ve Phuentsholing’e ulaştığımızda hava kararmaya yüz tutmuştu bile. Phuentsholing’den Thimphu’ya kadar olan yaklaşık 6 saatlik mesafeyi o yorgunlukla üstelik de gece kat etmemek adına yol üzerindeki Gedu’da konaklamak iyi bir fikirdi. Gedu’da kalabileceğimiz bir otel olmadığından da üniversiteye ait misafirhanede konakladık.
Üniversite Misafirhanesinin şartlarından burada söz etmektense sadece “İnsan hayatında kaç kez Bhutan gibi bir uzak ülkede, küçük bir şehirde üstelik de bir üniversite misafirhanesinde kalır ki?...” diyorum.
Gedu’dan aklımda kalan misafirhanedeki kırmızı dişli güler yüzlü Görevli. Adını anımsamıyor olsam da, Görevli’nin dişleri ve dudaklarındaki kırmızı lekelere rağmen sürekli gülümseyen yüzü aklımda. Sonraları Bhutan’da sık karşılaşacağımız insanların dişleri ve dudaklardaki bu parlak kırmızı lekelerin nedeni çiğnedikleri Doma. Büyük olasılıkla Bhutan’a özgü tek kötü alışkanlık. Areka isimli bir tür palmiyenin yemişi Ihlamur tozu ile karıştırılıyor ve Betel denilen bir ağacın yaprağına sarılıyor. Ardından da yavaş yavaş çiğneniyor… Sonuç parlak kırmızıya boyanmış dişler ve dudaklar ve büyük olasılıkla daha dingin bir ruh hali. (Tıpkı; Yemen’deki Khat, And Dağlarındaki Coca Yaprağı ya da hemen komşuları Hindistan’daki Paan gibi...)
Ertesi sabah erkenden Gaeddu College of Business Studies öğrencileri okullarına gelirken Biz de Thimphu’ya doğru düştük yola. Sabahın erken saatlerinde en az 15 yaşında olduğunu düşündüğüm Toyota Coaster midibüsümüzle başkente doğru ilerlerken ilk farkına vardığım şey olağanüstü güzellikteki doğa ve dinginlik. Zaman zaman sadece bir aracın geçmesine izin veren, ormanlarla kaplı dağların arasında birbiri ardına gelen virajlar şeklinde ilerleyen kötü bir asfalt üzerinde yol alırken yeşilin her tonuyla dolu inanılmaz manzaralarla karşılaşıyorsunuz. Her birkaç kilometrede bir karşınıza yükseklerden akan küçük bir şelale çıkıveriyor. Tehlikeli sayılabilecek geçitlerde, kavşaklarda ya da nehir kenarlarında kötülüklere karşı korunmak için yapılmış minik Chorten’ler de var. Zaman zaman rengârenk Dua Bayrakları kaplıyor yolun bir tarafını. Tüm köprüler Dua Bayraklarıyla kaplı zaten… Ama trafik yok denecek kadar az. Gürültü yok, doğa tertemiz ve çok güzel. Belki de Bhutan Halkının mutluluk formülü budur diye düşünmeden yapamıyor insan; Doğal güzellikler, Dingin bir yaşam ve üzerine eklenen Budizm ve biraz da Doma çiğnemek…
Bu arada Bhutan dilinde bir sözcük olan Chorten; adakların sunulabilmesi için yapılmış bir kaide veya yapı anlamına geliyor. Chorten’i Bhutan tarzı Stupa olarak da isimlendirmek mümkün. Stupa ise Budizm'de genellikle meditasyon mekanı olarak kullanılan, içerisinde kutsal sayılan emanetler bulunan, küçük bir tepecik çeklinde inşa edilmiş yapılara verilen genel bir isim. Nepal, Tibet, Bhutan, Laos gibi Budist ülkelerde mimari açıdan farklı şekillerde olabiliyorlar.
(http://www.erozgen.blogspot.com 'daki yazılarımdan derlenmiştir)
Devamı gelecek...