5 gündür Papua Yeni Gine'nin baş şehri Port Moresby'in 10-15 km doğusunda kıyıya çok yakın uzanan üzerinde sadece küçük bir otelin bulunduğu bir adadayım. Burada dalıyorum ve gezimin bundan sonrası bölümünü şekillendirmeye çalışıyorum. Zorlu bir gezi için iyi bir başlangıç. Otel yöneticisi çok sevimli ve sıcak bir Motu'lu (Melanezya-Güney Pasifik halkından) bir bayan benim isteğime uygun bir şekilde gezimi organize etmeye çalışıyor.
Onun yardımı olmasa epey zaman kaybedecektim. Burada gezmek şimdiye kadar yaptığım gezilerin en zor olanı olacak. Rehbersiz, birinin yardımı olmadan burada yani PNG (Papua Neuguinea)'da dolaşmak sanırım hiç kolay değil, ayrıca tehlikeli de olabilir. Port Moresby’da bile bir yabancının rehbersiz dolaşması epey zor ve tehlikeli olduğu için ben de ancak bir rehberle şehri biraz tanıyabildim. Burada çalışan yabancılar özellikle Avustralyalılar. Onlar da aynı sıkıntıyı yaşıyorlar. Bu durumu bugün dalma teknesindeki bir Avustralyalı kadından öğrendim. Bu duruma başka bir yerde ayrıntılı değinmek isterim.Dün ve bugün öğleden önce dalmaya gittim. Şimdiye kadar yaptıklarım dalışlar arasında en keyifli ve rahat olanıydı.
Fotoğraf: www.theaustralian.com.au
Burada turizm hemen hemen hiç gelişmediği, ayrıca mevsim ıslak mevsim yani düşük sezon olduğu için her yerde sessizlik ve yalnızlığın tadını çıkarabiliyorsun. Yağmur zamanı olmasına rağmen sadece dün gece biraz atıştırdı. Hava çok sıcak ve nemli.
Buradaki deniz adını zemininde bolca yaşayan mercanlardan alıyor, "Mercan Denizi". İkinci Dünya Savaşı’nın önemli bölümünün geçtiği, Japonların ağır yenilgilere uğratıldığı alan.
Dalmak için küçük bir tekneyle adaya çok uzak olmayan mercan riflerine (kayalarına) gidiliyor. Dün 2 Japon, ben ve akıcı İngilizceyle konuşan Japon olmayan, Güney Koreli olduğunu tahmin ettiğim bizimle hiç konuşmayan, çok iyi bir sualtı kamerası olan bir kadınla birlikte dalmaya gittik.
İki Japonla iki gün boyunca yemekte de birlikte olduğumuz için onları biraz gözleme fırsatı bulabildim. Bayan ufak tefek sevimli 50’nin üzerinde birisi, erkek Japonla nasıl bir arkadaşlığı olduğunu çıkaramadım. Kadın Osaka’da erkek Tokyo2da yaşıyor. Birbirlerini iyi tanıyor ve birbirleriyle iyi anlaşıyor olmalılar, her zaman bir birlerine bir şeyler anlatıyorlardı.
Birlikte sık sık dalmaya gidiyor olmalılar. Bayan Japon üç binden fazla dalış yaptığını söyledi, inanılmaz bir sayı. Bu yıl iki yüz dalış yapmış. Söyledikleri inandırıcı, bir gün önce tam dört dalış yaptılar. Gece dalışı da yaptıkları için akşam yemeğine epey geç geldiler. Erkek Japon’da 50’nin üzerinde, altmış üzeri de olabilir, gizemli bakışlı, çevreyle hiç ilişkisi olmayan sadece arkadaşıyla konuşan zorunlu olunca "ya, evet, teşekkür" gibi sözlerle yetinen ilginç içe dönük bir kişi. Dünyası epey zengin olmalı, dışarıya sakinlik ve huzur yansıtıyor.
Kaldığımız adanın yakınlarında onlarca dalışa uygun mercan kayalıkları bulunuyor. Su sıcak, deniz sakin. Görüş alanımız birkaç metre olmasına rağmen, mercanlar güneş ışınlarının da etkisiyle güzelliklerini cömertçe sergiliyorlar.
Etrafımız birinden güzel, rengârenk, her biri değişik şekillerde mercanlarla dolu. Sanki bir uzaylı gibi, ustaca yapılmış büyük hayranlık uyandıran mercanların arasında ve üzerinde uçuyoruz. Mercanların gözle görülemeyecek kadar küçüklükleri insanın büyüklüğüyle kıyaslanırsa Mercanların yaptıkları her biri birbirinden değişik ve güzel yapıların boyutları binlerce km yüksekliğinde ve uzunluğundaki binalara eş düşer ki böyle yapıları insanoğlu hiç bir zaman yapamayacaktır! Mercan kayalarındaki yapıtlar ayrıca oldukça sağlam ve dayanıklılar. Her türlü akıntıya, darbeye yüzlerce yıl dayanabiliyorlar. İçlerinde nasıl bir güç, bilinç ve enerji bulunuyor olmalı ki insanoğlunun hayal bile edemeyeceği kadar ilginç, güzel, rengarenk ve çok değişik şekil ve desende yapıtlar ortaya koyuyorlar. İnsan kendisini büyülü bir ortamda ya da hoş etkili bir rüyada hissediyor.
Mercan yapıtlarının içindeki, çevresinde ve üzerindeki balıkların ve diğer canlıların hareketli yaşamı büyüyü kat kat artırıyor. Çeşitli renk ve büyüklükteki balıklar, kurtlar, deniz hayvanları bizi mercanlar kadar kendilerine çekiyorlar. Sarhoşluk verici bir ortam. Birçok dalıcı bu sarhoş edici ortamı durağan ve hareketli bir şekilde görüntülemeye çalişiyor. Teknolojik gelişime uygun olarak insanoğlu derinden algılama ve hissetme yeteneğini yitirdiği, oldukça yüzeysel, sadece tüketen bir yaşam tarzına itildiği için etrafımızdaki harikulade olan tanımsız güzelliği ancak görüntüleyerek algılayabiliyoruz. Etrafımızdaki çok boyutlu güzelliği hiç bir zaman derinden algılayabilme olanağımız olmadığı için onları iki boyutlu görüntülerle, onlara fazla anlam ve duygu yükleyemeden evimize taşıyor ve etrafımızdaki insanlarla ya da teknolojik olanakları kullanarak herkese açık bir şekilde paylaşıyoruz.
Bu paylaşımda çoğu kez ne bir anlam ne bir duygu yükü var ve bizi doğanın ufacık bir parçası olduğumuz gerçeğini bize hatırlatmıyor.
Fotoğraf: www.codice.com.au
Çevremdeki sarhoş edici güzelliği durmadan makinamla görüntülüyorum, durağan ya da hareketli. Etrafı görüntülerken hiçbir zaman bir doygunluk, yeterlilik duygusu taşıyamıyorsunuz. Ne yapsanız doymuyor, huzursuzluğunuzu gideremiyorsunuz. Milyonlarca görüntü alsanız da etrafınızdaki güzelliği tam yansıtamadığınızı hissederek hep bir eksiklik, boşluk içerisinde kalıyorsunuz. Çevreniz evrenin en usta sanatçılarının yaptığı sayısız yapıtlarla dolu. Onların karşısında kendini insan olarak çok güçsüz ve zayıf hissediyorsun. Bu negatif duygular huzursuzluğumuzu ve doyumsuzluğumuzu durmadan arttırıyor. İnsan bilincinin milyonlarca yıllık gelişimi bizi evrenin küçük bir parçası olduğumuz gerçeğinden uzaklaştırdı. Onunla uyum içerinde huzurla yaşama gerçeği yerine "hükmetmek, sahip olmak!" davranışını geliştirdik. Böylece evrenin içerisinde onun bir parçası gibi değil, ona karşı duran bir yaşama tarzını benimsedik. Sahiplenme duygusunu sürekli geliştirerek doğal yaşamdan uzaklaştık, uzaklaştıkça huzursuzluğumuz, doyumsuzluğumuz artı. İşte bu özellikteki bir dalgıç da elindeki görüntüle makinesiyle durmadan, doyumsuzca, huzursuzca etrafı görüntüler durur...
İlk gün iki dalışda iki yüzden fazla durağan ve hareketli görüntü kaydettim.
Budist rahipler farklı renklere boyanmış incecik öğütülmüş kumları kullanarak günlerce uğraşarak içerisinde değişik semboller, mitolojik ögeler bulunan rengârenk üç boyutlu birkaç metre kare büyüklüğünde yapıtlar hazırlarlar. Bu yapıtlar büyük bir ustalık ve sabır ister, bitince uzun uzun bakabileceğin, insani olumlu etkileyen, güzellik duygusunu canlandıran, huzur veren bir yapıt ortaya çıkar. Bu yapıtlara "Mandala" deniyor...
İlk günkü kaydettiğim görüntülere dalmadan sonra uzun uzun bakarak, onları inceleyerek "daha güzel, daha iyi nasıl yapabilirim" diye uzun uzun düşündüm, denemeler yaptım. Makinemi ikinci gün dalışına daha iyi hazırladım. İkinci gün yine çok sıcak ve güneşli güzel bir havada bir başka mercan kayalıklarında ilk dalışımız için suya girdik. Bu kez hafta sonu olduğu için şehirden dalmaya gelen 5-6 Avustralyalı da vardı. Küçük bir tekne için sayımız fazlaydı, dalma keyfi de buna bağlı olarak ben de azalmıştı. Aşağıdaki mercan kayalarının güzelliği keyfimi hemen düzeltti, yeniden büyük bir heyecan ve yoğunlukla etrafımdaki tanımsız güzellikleri, renkleri, hareketi görüntülemeye koyuldum. Bu kez daha iyi görüntüler aldığımı hissediyor ve bundan keyif alıyordum. Ayrıca bir rif köpekbalığını yakınına kadar giderek uzun uzun onu görüntülemekten çok hoşlanmıştım. Bu görüntüler için otuz metreye kadar indim. Mercan kayalarının üzerinde hafif ve yavaş yavaş yüzerek onların yukarıdan uzun uzun hareketli görüntülerini aldım. Etrafımdaki güzellikler kafamı dolandırıyor, beni kendimden geçirmeye yakın duruma getiriyordu. Başka hiç bir şey görmüyor ve düşünmüyordum, sadece mercan kolonilerini, harikulade sanat yapıtlarını ve onların içerisinde çevresinde yaşayan rengârenk sevimli irili ufaklı balıklar ve balık sürülerini görüyor ve onları görüntülüyordum. Dalma bilgisayarına göre artık dipte kalamazdım, en kısa zamanda yukarı çıkmalıydım. Bu arada büyük bir doyumsuzlukla son görüntüleri yakalıyordum...
Mandalalar birkaç rahibin günlerce sabırla uğraşısından sonra bitince insanların ziyaretine açık tutulur. Mandala yapılırken de ziyaret edebilirsin. Bir gün gelir. O gün Mandala dinsel bir törende bilemediğimiz dualar mırıldanarak darmadağın edilir, şekli, boyutu bozulur ve bulunduğu yer süpürülerek tamamen yok edilir.
Bu dinsel olay evrende her şeyin, her nesnenin, her yaratığın geçici bulunduğunu, hiçbir şeyin bizim için sonsuz ve kalıcı olmadığını, hiç bir nesneye mutlak olarak sahip olamayacağımızı, herkesin, her şeyin değişeceğini, başka bir şekle bürüneceğini fiziksel olarak yok olacağını çok iyi yansıtıyor.
Fotoğraf: www.papuanewguineanow.com
Artık yukarıya çıkmaya başlamalıydım, tüpümdeki hava da epey azalmıştı, 35 dakikadır su altındaydım, iki kez 30 metreye kadar köpekbalığını görüntülemek için dalmıştım. Teknemizin bağlandığı halata tutunarak çıkmak en uygunuydu. 5. metrede 3 dakika kalarak kandaki azotun büyük bir kısmını atmak gerekiyor, bunun icin halata tutunmak en kolay yol. Halata tutundum. Bu arada yukarıdan bir görüntü daha almak istedim. Makinem sol koluma takılıydı. Sol kolumu kaldırdığım zaman makinamın asılı olmadığını fark ettim. Her iki elimle etrafımı yokladım, aşağıyı gözlerimle taradım. Makinam hiç bir yerde görünmüyordu. Bu arada rehberlerden benim yakınımda bulunana el işaretleriyle makinemi kaybettiğimi anlatmaya çalıştım. Durumu hemen anladı, benimle tekrar aşağıya dalarak makinayı aramaya başladı. Ben de umutsuzca bir kaç dakika daha aradım ve makinesiz kanımda dolaşan bol azot gazıyla yukarı çıkmak zorunda kaldım. Rehber de 10 dakika sonra boş elleriyle tekneye geldi.
Makinam içerisindeki yüzlerce değişik, rengârenk emek verilerek çekilmiş güzel görüntülerle bir "Mandala" gibi güney Batı Pasifik’in Mercan Denizi’nin derinliklerine dalarak yok oldu.
Mandala dinsel olayını hatırlamak üzüntümü azalttı ve kaybolan makinam bana hiç unutmayacağım bir yaşam dersi verdi. Kendisinden sadece boyun askısı kaldı. Yüzlerce görüntü, makina daha derinlere gidince su alacağı için Mandala'nın rengârenk güzel sembolleri gibi dağılacaklar ve yok olacaklar...
Savas Ercal
Loloata adasi, Port Moresby
Papua Yeni Gine21.12.2014