Bolivya Ve Salar De Uyuni

Uzun ve bitmeyecek gibi görünen bir yolculuktan sonra nihayet otelimize geldiğimizde bizi bir sürpriz bekliyor. Otelimiz bir Tuz Oteli… Duvarlar, merdiven, resepsiyon bankosu, heykeller vs her şey tuzdan yapılma, hatta otelin zemini de tuzdan bir kumsal.

Sabah erkenden kalkıyoruz, dışarıda gecenin sert çöl ayazından sonra güneşli pırıl pırıl bir hava var. 4x4 jiplere beşer altışar binip Tuz Çölüne doğru ilerliyoruz.

Tuz kabuğu üzerinden otobüs ve kamyonlar bile geçebiliyor, ama geçilecek yerleri bilmekte yarar var, bu konuda şoförlerimiz oldukça tecrübeli.

Bu jip yolculuğumuz ve önümüzde alabildiğine uzanan tuz çölünü geçmek dünyanın en muhteşem seyahatlerinden biri oldu. Tuz çölü, dört bir yanımızda ve güneşin altında pırıl pırıl ve alabildiğine uzanıyor.

Olağanüstü bir görüntü, arada molalar veriyor ve yürüyoruz. Yürürken zemin ayaklarımızın altında gıcırdıyor, ancak bu gıcırdayan buz değil, kaba tuz kristalleri.

Yer yer incelen tabakayı (tabakaların kalınlığı 30 ila120 cm) kırıyor rehberimiz, altında derinliğini göremediğimiz gölcükler ve mücevheri andıran kütleler var.

Uyuni, 12.000 km² alanıyla Dünya'nın en büyük tuz göllerinden biri, yani Marmara denizinden büyük. Bolivya 'nın güneybatısında, 3.600 metrelerde bulunuyor ve Titikaka Gölü ile beraber Altiplano Platosu'nun tabiat açısından doruk noktası. Gündüz ışıldayan aydınlığı geceleri sert ayazı ile daha çok sert buz tutmuş bir göl.

Salar de Uyuni'nin tuz kapasitesi yaklaşık 10 milyar ton. Bunun yıllık 25.000 tonunu çıkararak şehirlere naklediyorlar, rafine edip sofra tuzu ve ev / otel yapımı için bloklar elde ediyorlar. Buradaki tuzun yüzde 40’ında lityum var. Bolivya’da Potosi şehrinde bulunan Potosi gümüş madeninden elde edilen gümüşü daha rafine elde etmek için yine Japonyalarla işbirliği yapıyorlar. Japonya bu teknolojiyi bu ülkeye vermiyor ancak ürettikleri teknolojik ürünler için (televizyon, telefon, bilgisayar pilleri için) lityuma ihtiyaçları olduğundan ve lityumu bu tuzdan elde ettikleri için bir teknolojiyi mutlaka getirmek durumundalar.

Haziran-Aralık başına kadar göl kuruymuş. Yağmur yağdığı zaman yüzey çok sulu, ancak o zaman da yeryüzü ile gökyüzü ayırt edilemediği için muhteşem görüntüler çıkıyormuş.

Güherçile savaşları sırasında yakınlarda bulunan Uyuni bir garnizon şehriyken, bugün turistik gezilerin bir başlangıç noktası.

Salar de Uyumi'deki geniş tuz düzlüklerinde bitki yaşayamamasına karşın yolumuza devam ettiğimizde üzerince yüzlerce kaktüs ağacıyla kaplı bir adacığa geliyoruz (Incahuasi-Inka Evi), burası Uyuni şehrine yaklaşık 80 km. mesafede ve Salar de Uyuni’nin en ünlü adasıymış.

Adanın tepesine doğru  keyifli bir tırmanışa başlıyoruz, manzaralar müthiş, çeşitli uzunluklarda ve şekillerde yüzlerce kaktüs ve üzerlerindeki harika kaktüs çiçekleri resimlerini çekerek tepeye varıyoruz. Zirveden manzara gerçekten harika. Adanın bu en tepe noktasından bakıldığında tuz çölü adeta bir koyda plajı andıran görüntüler veriyor.

Aşağı indiğimizde tuzdan yapılmış masaların üzerine yerel desenli masa örtüleri yayılmış ve aşçımız tarafından hazırlanmış bir ziyafet bizi bekliyor. Gerçek köy tavuğunun lezzeti müthiş, bu tadı unutmuşuz. Bu lezzetli yemekten sonra alabildiğine uzanan tuz çölünün üzerinde, turistlerin şaşkın bakışları altında, halay çekiyor, göbek atıyor, sirtaki oynuyor ve böyle bir mekanda doğum günü kutlamanın ayrıcalığını yaşayan bir arkadaşımızın gününü kutluyoruz.  

Bu güzel sabahı bitirip öğlen sıcağında dünyanın en kurak çölü olan Atacama çölüne doğru 1,5 gün daha sürecek zorlu yolculuğumuza devam ediyoruz. Yolda Volcan Ollague, Lagunlarını gezip Canapa, Hedionda, Chiarkota ve Honda da Flamingoları görerek çöldeki 2. otelimize ulaşıyoruz.

Burası tuz otele göre çok daha iptidai. İnternet olup olmadığını sormaya gittiğimde burada telefon dahi olmadığını ve elektriği trafodan aldıkları için gece 10’dan sonra elektriğin kesileceğini öğreniyorum.

Ertesi sabah kahvaltıdan sonra yine 4x4 jiplerimizle yola devam ediyoruz. Yolda Arbol de Piedra ”ağaç taşı”, Colorada Lagunu, Polques -sıcak su kaynakları- nda isteyenler sıcak suya girip keyif yapıyorlar.

Öğle yemeğimizden sonra Reservation Eduardo Avaroa ile Verde Lagunu , Volcan Licancaburu görerek yolumuza devam ediyoruz. Bu yolculuğumuz sırasında dağlar, yamaçlar, renk renk göller, lagunlar, Cañapa, Hedionda, Chiarkota ve Honda da Flemenko, pembe flamingolar, Kapadokya’yı andıran ancak çok daha küçük, enteresan kayalar olan bir bölge ve doğa güzellikleri görerek  Bolivya-Şili sınırına ulaşıyoruz.

Bu zorlu, iptidai ancak bir o kadar da enteresan Bolivya-Uyuni ve Atacama çölü yolculuğundan sonra ulaştığımız Şili - San Pedro de Atacama şehri, tek katlı kerpiç evleri, turistik eşyalar satan dükkanları, güzel restaurantları, barları ile turist kaynıyor. Zorlu 2 günden sonra biz de kendimizi Bodrum’a gelmiş gibi mutlu hissediyoruz.  

 

nevinsalman

Yazar Hakkında

nevinsalman

Ankara da doğdum, TED Ankara Koleji ve Gazi Üniversitesi Mimarlık fakültesi mezunuyum. 6 sene Londra'da yaşadım, sonraki yıllarda İstanbul'a yerleştim ve serbest çalıştım.