Bremen gezimizi aslında şubat ayının sonlarında gerçekleştirdik ama yazmak bugüne kısmetmiş. Bremen Havaalanı'nda sizi şehrin her yerinde görebileceğiniz Bremen mızıkacıları heykellerinden biri karşılıyor. Havaalanından şehir merkezine ulaşım yürüyerek 40 dakika desem inanır mısınız? Biz sırt çantalarımızı taktığımız gibi düştük yollara... Bremen'in ''framing'' yani çerçeve tarzı çatılı evlerine hayran kalıyoruz. Otelimize yerleştikten sonra Weser Nehri'ni ve Schlachte Seti'ni geçip Market Square'aulaştık. Nehrin etrafında bir sürü restoran ve kafe var; aynı zamanda bot kiralayıp nehirde gezebilirsiniz.
Bremen ne yazık ki 2. Dünya Savaşı`nda çok fazla hasar almış ve belli alanlar dışında tamamen yok olmuş bir şehir. Bu yüzden şehrin genel yapısı genç ve modern. Şehrin en şahane yerlerinden biri `town hall` ve karşısındaki Roland Heykeli şehrin özgürlüğünü simgeliyor.
Bu heykel 2004 yılında Unesco Dünya Mirasları Listesi'nde yerini almıştır. Bu meydanda bulunan Sparkasse banka binasının tarihi 1755`e, Rathsapotheke belediye binası ise 1595'lere dayanıyor. Aynı şekilde meydanda bulunan ve mükemmel bir iç mimariye sahip olan St. Peter`s Cathedral`a da uğramanızı tavsiye ederim.
Katedralin içinde bir sessizlik odası var. Yani orada oturup sessizce hayatınızı bir gözden geçirebilirsiniz. Ne demişler, yaptığımız her yolculuk aslında kendi içimizde bir yolculukmuş...
Bu arada Market Meydan`ın köşesinde yürürken eşek, köpek, kedi ve horoz sesi duyarsanız bilin ki ''Hole of Bremen''in yanından geçiyorsunuz. Bu küçük çukura para atıp o müziği tekrar dinleyebilirsiniz ve tabii ki Bremen`e gidipte Bremen Mızıkacılarının heykelini görmemek olmaz. İnanışa göre eşeğin ayağına dokunursanız şans getirirmiş ama inanmayın fasa fiso... Ben dokundum hiçbir şey olmadı! :)
Bu meydanın çevresinde, biraz daha arka sokaklarında restoranlar ve kafeler var ama benden söylemesi saat 6 dedi mi şehir bayağı bir sessizleşiyor. Mekan seçenekleriniz azalıyor. Şehir merkezinde ayrıca peynir ve kuruyemiş tarzı şeyler satan birkaç pazar standı da mevcut. Bu meydandan 15 dakika uzaklıkta olan Mühle Am Wall`a yürürken bir sürü restoranlar ve alışveriş dükkanları olan sokakları da dolaşabilirsiniz. Mühle Am Wall, Wallanlagen Parkının içinde bulunan bir yel değirmeni. Yel değirmenin içinde de bir restoran bulunmakta ama arzu ederseniz parkta dolaşıp biraz dinlenebilirsiniz.
Şehrin diğer bir ünlü bölgesi ise Bottcherstrasse, burası savaş sonrası bir tüccar tarafından satın alınıp tamamen baştan inşa edilip böyle güzel bir yer olmuş. Burada bir sürü hediyelik eşyacı ve dükkanlar var. Son olarak Schnoor ise şehre 15. ve 16. yüzyıldan yadigar kalan yegane bir bölge. Burada da aynı şekilde, el işi hediyelik eşyalar ve küçük kafeler var.
Ben genel olarak beklentimin tersine sıcak ve samimi bir şehir olarak değerlendirdim orayı. Bisikletlerin arabalardan çok olduğu, akşamları sakin ve gündüzleri daha keyifli yaşanılası bir şehir diye kalacak hatıralarımda. Son olarak fiyat açısından daha merkez Avrupa şehirlerine göre daha uygun bir şehir, pek elimizi yakmadı.