Celalabad'da Ceviz Ağaçlarının Memleketi: Arslanbob

Dünyanın en büyük ceviz ormanı. Bu kadar fazla ceviz ağacını bir arada çok nadir görürsünüz. İşte Arslanbob bu bölgenin adı. Adının Kırgız dilindeki anlamı ise, “Arslan Kapı” gibi bir şeye denk geliyor. Şehrin kurucusu Arap kökenli kişinin ismiyle ilgili çeşitli iddialar var. Ancak bölgede kendisine Aslanbob-Ata (Arslanlı Kapının Babası) anlamında bir isim takıldığından dolayı yıllar içinde bu şehir de Arslanbob ismini almış.

Yıllardır bu bölge devlet tarafından korunuyor ve böyle bereketli bir doğa olduğu için de insanlar çok minnettar ve bölgeyi koruyorlar.

Arslanbob Nehri'nin içinden geçtiği vadi çevresinde yer alan 600 bin hektarlık alanın tamamı meyve ve ceviz ağaçları ile kaplı. Günümüzde pek çok ülkeye bu bölgeden ceviz ihracatı yapılıyor.

Efsaneye göre Büyük İskender zamanında orduları ile bu bölgeye ulaşınca biraz dinlenmiş ve ordusuna doğudaki görevlerinin tamamlandığını, bu bölgedeki tüm ceviz ve meyveleri toplamalarını söylemiş. Ardından da geri dönmeye karar vermiş. Bunun da Yunanistan’daki geniş ceviz ormanlarının bir açıklaması olduğu söyleniyor. Tabii zaman içinde buradan Yunanistan’a giden gelişen ve ürün veren cevizler Yunan cevizi olarak anılmaya başlamışsa da bu cevizlerin orijini Kırgızistan.

Arslanbob vadisi’nde her sene 1500 ton ceviz ve çoğunluğu elma, vişne (Cherry plum) ve şam fıstığı olan meyve hasat ediliyor.

Bu bölgeye vardığımızda 46 senelik ve halen arızasız çalışan eski Sovyet arazi araçlarına biniyoruz. Araçlar dışarıdan bakınca dökülüyor gibi görünse de son derece kıvraklar. Acaip bir manevra ile taşlı ve çamurlu yokuş yolları aşarak ilk durağımız olan “Little Waterfall” yani küçük şelaleye ulaşıyoruz.

Küçük şelaleye doğru yaklaşık 300-400 metre yürüdüğümüz yol üzerinde yerel hakın yerel ürünleri sattığı tezgahları görüyoruz. Kurut (kurutulmuş süzme yoğurt topçukları), pestil, ev yapımı şeker burada sattıkları üürünlerin sadece bir kısmı. Fiyatlar çok ucuz. Çoğu kişi Türkçe anlıyor. Zaten fiyatı konuşmak çok kolay çünkü Kırgızca dilinde sayılar bizim Türkçemizdekiyle aynı.

Buradan devam edip de şelaleye vardığımızda sol tarafta küçük bir mağara görüyoruz. Adı: Kırkbir Melekler Mağarası. Efsaneye göre bundan yıllar yıllar önce yöre halkı bir gece şelale tarafında bir ışık hüzmesi görmüş. Ama gidip bakmaya korkmuşlar. Biraz yaklaşmışlar. Şelalenin oradan şelale sesine eşlik eden çok hoş bir ezgi duymuşlar. Daha sonra şelaleden çıkan bir grubun mağaranın içine girdiğini görmüşler. Ama bu girenler kimler tam görememişler. Ertesi sabah köyden daha geniş bir grup toplanmış ve mağaraya gitmiş. Ama mağaranın içinde kimseyi görememişler. Gece gizlice mağarayı bekleyenler ise mağaradan çıkan kimseyi görmemiş. Mağaranın içinde sadece 82 tane diz izi görmüşler ve dün gece burada 41 tane melek dua etti demişler. O olay sonrası bu mağara Kırk bir melekler mağarası olarak anılmaya başlamış.

Mağara sonrası şelaleyi fotoğraflıyoruz. Gerçekten etkileyici bir şelale. Burada yaklaşık 15 dakikalık fotoğraf molası sonrası yeniden Sovyet yapımı araçlara binerek ormanın içine doğru yol almaya başlıyoruz. Yukarıya doğru tırmandıkça hava değişiyor ve soğuyor. Üzerimizde sadece tişörtler ile doluya yakalanıyoruz. Ama öyle böyle bir dolu değil fındık büyüklüğünde dolu yağıyor. Şöforümüz hemen üzerimizdeki brandayı kapatıyor ve yola devam.

Aslında ormanlık alanda güzel bir piknik yapmak vardı planımızda ancak bu dolu olayı maalesef planı biraz değiştirdi. Biraz yağdı ve durdu. Bu arada biz piknik yapacağımız yere ulaştığımızda bizi davet eden köy halkı şaşlıkları çoktan hazırlamıştı bile :)

İki aracı arkaları birbirine dönük şekilde parkettiler ve bu alana soframızı kurduk. Çok keyifli ve dinlendirici bir alan. Upuzun, neredeyse göğü delecek ağaçların altındayız. Bir taraftan şaşlık yiyor, şarap içiyoruz diğer taraftan manzarayı izliyoruz. Buradaki atlar da bize eşlik ediyor. Hatta bir tanesi neredeyse bizimle sofraya oturdu :)

Yemek sonrası yürüyerek tepeden vadiye kurulmuş Arslanbob kasabasını fotoğrafladık. Yere düşen cevizleri topladık taze ceviz yedik. Burası doğa ile iç içe olmak için nefis bir yer. Hava bozmasına rağmen bu kadar keyif aldığımıza göre kim bilir güzel havada neler hissederdik. Kırgızistan’a yolunuz düşerse mutlaka uğrayın.

 

TUĞÇE YILMAZ

Yazar Hakkında

TUĞÇE YILMAZ

 Yaklaşık 15 sene Medya satın alma ve Planlama sektöründe çok uluslu şirketler ile çalıştıktan sonra kendi tutkusu olan gezi ve seyahate yönelerek Gezimanya.com’u kurmuştur.1997 - 1999 İstanbul Üni