Cesky Krumlov için gezip gördüğüm en şirin, en renkli şehir diyebilirim sanırım. Geçtiğimiz kış birkaç Orta Avrupa ülkesine yaptığım gezimin en keyifli duraklarından biriydi. Ülkemizde çok fazla bilinmemesi, tur şirketlerinin rotalarına bu şehri eklememelerinden dolayı bana kalırsa.
Tren ya da otobüs ile Prag'dan yaklaşık 3 saatte ulaşmak mümkün. Şehrin otobüs terminalinden aldığım biletle sabah gidip akşam otobüsüyle geri dönmüştüm Prag'a, aklımı orada bırakarak :)
Şehrin giriş kapısı bir Ortaçağ kentine geldiğinizi anlatıyor. Kapıdan girip biraz ilerleyince Çek Cumhuriyeti'ndeki en büyük ikinci kale, rengarenk kulesiyle karşıma çıkıyor.
Hemen bir bilet alıp kuleye çıkıyorum ve manzaraya dalıyorum.
Manzaranın tadını çıkarıp, yeteri kadar da fotoğraf çektikten sonra kuleye veda edip sokakları keşfe başlıyorum.
Dar sokaklardan yürürken ve şirin dükkanlar beni kendine çekerken kendimi rengarenk yapıların olduğu harika bir meydanda buluyorum.
Şirin bir pansiyon ve balmumu müzesi
Belki de en güzeli elimde fotoğraf makinamla sokakları arşınlarken sürekli şırıl şırıl su sesinin bana eşlik etmesiydi.
Akşam olurken ve karnım iyice acıkmışken, yediğim en güzel pizzalardan birini Pizzeria Latran'da yiyorum.
Tüm gün şehrin farklı köşelerinde rastlayıp keyifle dinlediğim bu sokak müzisyeni de fotoğrafını çektiğimde biraz sohbetten sonra bana mailini veriyor ve fotoğrafını kendisine de göndermemi istiyor.
Gün batarken Prag'a geri dönmek için, bir gün yeniden gelmeyi umarak, şehirden ayrılıyorum.