İtalyanca FİRENZE (Frentze olarak okunuyor)… Çiçek açan demek…
Floransa, Apenin Dağları’ndan doğan Arno Nehri’nin oluşturduğu alüvyon üzerine kurulmuş dümdüz, ovalık bir yer. İtalya’nın kuzeyi ile güneyi arasında bir köprü… Roma devrinde burası orduların konaklama yeriymiş. Güneyden kuzeye veya kuzeyden güneye giden ordular burada konaklarlarmış.
Floransa Tarihi
M.Ö. 59 yılında Julius Caesar, ordusundan emekliye ayrılmış askerlere Arno Nehri vadisindeki bu verimli toprakları vererek Fiorentina’nın kurulmasına neden oluyor (kurulduğu zaman şehrin adı Fiorentina imiş). Daha sonra M.S. 3. yüzyılda Roma İmparatoru Diokletian Floransa’yı Toscana vilayetinin başkenti yapıyor. Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla da kent Ostrogot istilalarına uğruyor. Nüfusu bir ara 1000 kişiye kadar düşüyor. 6. yüzyılda Lombardların egemenliği altında tekrar gelişmeye başlıyor. 774 yılında Şarlman’ın Floransa’yı işgali ile Toscana Düklüğü’ne bağlanıyor.
12. yüzyılda kent tekrar bağımsızlığını kazanıyor. Uzunca bir süre siyasi çalkantılarla uğraşsa da Floransa bu dönemde gelişmesine devam ediyor. Daha önce çok kuvvetli bir kent olan Pisa’yı ele geçiriyor. Ama 1348 yılındaki veba salgını -işte yine karşımızda- çok sayıda insanın ölümüne neden oluyor. Bu çalkantılardan sonra kent nihayet 15. yüzyılın ilk yarısında ünlü Medici ailesinin yönetimine geçiyor. Bu arada şu ayrıntıyı vermek istiyorum; siyasi çalkantılar dedim, halkla yöneticiler arasındaki bu çekişmeler sonunda durum halkın kazanması ile sonuçlanıyor. Fakat halk cahil, halk ezilmiş, halk okuma yazma bilmiyor… Yönetimden ne anlasın! Bu arada bu çekişmeler sırasında Medici ailesi soylulardan yana değil halktan yana tavır almıştı. Yani halk Medici ailesini seviyor ve tutuyordu. Eh halk arasında yönetebilecek kimse olmayınca da yönetim Medici ailesine kalıyor.
Medici ailesinin ilk önemli üyesi olan Cosima, büyük sarayı (Plazzo Medici) inşa ettiriyor. Sonra yerine geçen oğlu Pierro ve torunu Lorenzo, çok gösterişli binalar inşa ettirmeye ve dönemin mimar ve heykeltıraşlarını maddi olarak desteklemeye devam ediyorlar. Böylece Medici ailesi Rönesans’ı başlatan ilk aile olarak tarihe geçiyor. Michelangelo, Medici ailesinin evlatlığı olarak yetişiyor. Aynı zamanda Dante ve Da Vinci de Floransalıdır. Daha Donatello, Americo Vespuci, Galileo Galilei gibi ünlüleri de sayabiliriz.
Medici ailesinin yönetime geldiğinde ilk yaptığı şey lonca sistemini (meslek grubu) getirmek oluyor. Yönetime her bir loncadan bir lider seçiliyor ve bunlar yönetime katılıyorlar. Bu aile bankerlik sistemini de getiriyor. Şehirde ilk parayı bastıran aile Mediciler’dir. Bu paranın bir yüzünde Medici ailesinin reisi bir yüzünde de “Florino” olarak bilinen bir çiçeğin resmi bulunuyor. Daha sonraları bu para Avrupa’da “Florin” olarak bilinecektir.
Lorenzo’nun ölümünden sonra oğlu Pierro aynı saygınlığı kazanamıyor. Daha sonraları bir papazın önderliğinde ayaklanan halk, Medicileri kentten sınır dışı ediyor. Başa geçen Savonarola da halka çektirmeye başlayınca 1537 yılında Medici ailesi tekrar Floransa’da işbaşına geliyor. Fakat bu sefer kendilerini resmen Floransa Dükü ilan ederek Medici Hanedanlığı’nı kuruyorlar. İşte her zaman olduğu gibi fazla gücün kör edici sarhoşluğu burada da görülüyor. Çok ağır vergiler yüzünden halk perişan… O kadar ki halkın arasına karışamadıkları için yaşadıkları iki saray arasında kimseye görünmeden gidip gelebilmek için Arno Nehri’nin üzerinden de geçen kapalı bir geçit yaptırıyorlar. Sonunda soylarının tükenmesi yüzünden Medici Hanedanlığı 1737 yılında sona eriyor. Kent, Avusturya İmparatorluğu’nun eline geçiyor. 1861 yılında yeni kurulmuş olan İtalya Krallığı’nın bir parçası oluyor ve 1865 yılında İtalya’nın başkenti oluyor. 6 yıl süren başkentlik, İtalya’nın Roma kentini ele geçirmesiyle de son buluyor. Bu tarihten itibaren başkent Roma’dır.
Arno Nehri’nin kıyısında yer alan bu şehir, 20. yüzyılda Almanların Ağustos 1944’te müttefik güçleri yavaşlatmak amacıyla Ponte Vecchio dışında bütün köprüleri havaya uçurması ve köprünün 200 metre yakınındaki binaları yakmasıyla bir darbe yiyor. Sonraki yıllarda bir darbe de Arno Nehri’nden geliyor; 4 Kasım 1966’da nehir taşarak binlerce sanat eserini ve kütüphanelerdeki binlerce elyazmasını çamura buluyor. Daha sonra Avrupalı sanatseverler ve Floransalılar büyük bir katılımla eserleri kurtarmaya çalışıyorlar. Bu çalışma halen devam etmektedir.
Şehir günümüzde merkez olarak 900 bin; banliyöler, köyler ve kasabaları ile birlikte de 1 milyon 200 bin nüfuslu İtalya’nın ünlü turistik yerlerinden biri… Bu şehirde yüksek binalar yok. Yeni binalar ise eskiye benzetilerek yapılıyor. Dış cephelere dokunmak yasak… Yalnız belediyenin aldığı kararlar doğrultusunda bakım yapılabiliyor ve bu aralar çok sıkı takip ediliyor.
Medici Sarayı
Medicilerin evi olan bu saray, bugün Floransa Valiliği’ni barındırıyor. Medici Ailesi Palazzo Vecchio’ya taşınmadan önce burada yaşamış.
Ponte Vecchio (Eski Köprü)
Floransa’nın yerini gösteren bir işaret taşı gibi nehrin üzerinde arz-ı endam etmekte… 14. yüzyıla tarihlenen üzeri kapalı köprünün eşi ve benzeri yok. Köprünün üzerinden diğer tarafa geçilen yolun her iki tarafında 16. yüzyıldan beri burada olan kuyumcu mağazaları bulunmakta… Mağazaların üzerinde bulunan koridor, Pitti Sarayı ile Uffizi’yi birbirine bağlıyor. Hani Medici Ailesi halkın içine çıkamaz oldu demiştim ya… Bir saraydan diğerine gitmek için yaptırdıkları üstü kapalı yolun bir kısmı da Arno Nehri’nin üzerinde bulunan bu köprünün üzerinden geçiyor. Dan Brown’un “Cehennem” adlı romanında da bu köprüden bahsediliyor. Okuyanlar hatırlayacaktır…
Santa Maria Del Fiore Katedrali
Şehrin tarihi merkezinin kalbindeki katedralin yapımına 1296 yılında ünlü mimar Arnolfo di Cambio tarafından başlanmış ve Toscana mermerinden yeşil, beyaz ve pembe renkli Neo-Gotik cephe 6 yüzyıl sonra tamamlanmış. Dünyadaki 3. büyük kilisedir. Duomo Kilisesi olarak bilinir.
Katedralden bağımsız duran Giotto’nun çan kulesi Campanile hemen göze çarpıyor. Çünkü çok yüksek; tam 85 metre… Bu çan kulesinin tepesine 414 adet basamakla çıkabilirsiniz. Gotik döneme ait olmasına rağmen, kulenin çok renkli mermerlerle yapılmış olması ona klasik dönem özelliği katıyor. Katedralin heybetli kubbesi (Cupolo) Brunelleschi’nin başyapıtı ve şehrin sembolü… Sekiz beyaz taş kaburganın kavis yaparak tepedeki mermer çatı fenerine ulaştığı kubbe, Toscana tepelerinden bile görülebiliyor.