Sanat Şehri Floransa

Herkese merhaba!

Floransa, diğer bir adıyla Rönesans’ın doğduğu şehir, en çok beğendiğim şehirlerin arasında bulunuyor. Biz Floransa seyahatimiz için 3 ay öncesinden Milano’ya uçak bileti aldık ve trenle geçiş yaptık. Şimdi size 2 günlük gezimi anlatacağım :)

Floransa’ya ulaşım için tren biletlerinizi istasyondan alabilir veya bizim yaptığımız gibi Trenitalia’dan online alabilirsiniz. Milano’dan Floransa’ya biz iki kişi 48 Euro’ya bilet aldık 1 ay öncesinden ancak daha ucuza da bulunabilir. İtalya trenlerinde nadiren kontrol olmakla beraber eğer satın aldıysanız çıktısını veya pdf halini mobil cihazınızda, yanınızda bulundurmanız gerekiyor.

İlginçtir ki İtalyanlara station dediğinizde asla anlamıyorlar ancak biraz sonuna ‘E’ ekleyip uzatıp ’stazione’ dediğiniz an cevap verip uzun uzun anlatmaya başlıyorlar :) İstasyona geldiğinizde trenlere ulaşım için üst kata çıkmanız gerekiyor. Çıktıktan sonra yukarı baktığınızda büyük panoları göreceksiniz burada tren numaraları-durakları-trenlere hangi kapıdan gidildiği ve kalkacağı platform yazıyor. Kapılar harflerle belirtilmiş, panoda duraklar yazmaya başlamadan hemen önce görebilirsiniz.  Ve eğer trenininiz başka bir istikamete gidiyor gözüküyorsa sakın paniklemeyin önemli olan treninizin numarasının aynı olması. İnternette alırken siz gitmek istediğiniz son durağı Floransa gibi gösteriyor olsanız da; bineceğiniz trenin son durağının Floransa olacağı anlamına gelmiyor, o istasyona uğrayacağı anlamına geliyor.

1 saat 40 dakika süren yolculuğumuzun ardından Floransa Santa Maria Novella İstasyonu'na ulaştık. Otelimiz Nazionale Caddesi'ndeydi (Via Nazionale). Cadde tren istasyonundan çıktığınızda sola dönüp karşıdan karşıya geçince McDonalds’ın yan tarafında kalıyor. Biz rezervasyonumuzu Booking.com’dan Hotel Galileo’ya yaptırmıştık. Otelin kahvaltısı gerçekten çok güzeldi ancak otel odasını hiç beğenmedik.  Bu arada minik bir ayrıntı: Floransa’da aşırı sivrisinek oluyor yanınıza mutlaka sivrisinek ilacı alın.

Otelden çıkıp ilerlediğinizde sol tarafta kalan ‘Via dell’ Ariento’da büyük bir pazar göreceksiniz. Çeşitli ucuz çantalar, giysiler, magnetler, hediyelik eşyalar, kısacası ne ararsanız var. Pazar içinde ilerlerken sağ tarafta kalan binalardaki dükkanlara dikkat edin, çok güzel ve orijinal İtalyan deri ceket satan yerler var hem de fiyatları Türkiye’ye göre çok uygun. Sokağın sonuna ulaştığınızda 15. yüzyılın görkemli eserlerinden biri olan San Lorenzo Bazilikası’yla karşılaşacaksınız. Bu kilise İtalya’da ismini sık sık duyacağınız Medici Ailesinin kilisesi olarak da anılmakta ve içerisinde aileye ait önemli kişilerin mezarlarını da bulundurmaktadır.

Kiliseyi arkanıza alıp sağa dönerek ilerlediğinizde karşınıza tüm görkemiyle Duomo diğer bir adıyla ‘Santa Maria del Fiore’ çıkacak. Katedralin yapımına 1296 yılında başlanmıştır. Dış cephesi Toscana mermerinden beyaz, pembe ve yeşil renkleri kullanılarak oluşturulmuştur. Duomo’nun hemen bitişiğinde Giotto’nun ‘Campanile’ çan kulesini göreceksiniz. Bu kule tam olarak 84.7 metreymiş. Eğer ben manzara görmek istiyorum; yorulmadan çıkarım canım, ne olacak diyorsanız 414 merdiven çıkarak bu kulenin tepesine ulaşabilirsiniz :)  Ve unutmadan giriş ücretli: 15 euro vermeniz gerekiyor. Biz vardığımızda çok fazla sıra vardı tahminen öğle saati olduğu için, sabahtan gitmenizi öneririm 8.15’te açılıyor.

Fotoğraflarımızı çektikten sonra Floransa’nın ünlü meydanlarından olan Piazza della Signoria’ya doğru yola koyulduk. Bu sırada çok acıktığımızdan via del Cimatori adlı sokağa daldık. Burada çok güzel kokular gelen bir pizzacı var ve içerisi oldukça kalabalıktı Pizzeria O'Vesuvio ancak canımız pizza çekmediği için çıkıp karşısındaki lokantaya girdik. Tam olarak adını hatırlayamadığım için yazamayacağım ama pizzacıyı arkanıza alıp sola doğru baktığınızda göreceksiniz. Burada İtalya’nın çok ismini duyduğum ünlü yemeği 4 peynirli Risotto’dan yedim. Peynirli hafif lapa bir pilav olarak düşünebilirsiniz, tadı güzeldi ancak bana biraz ağır geldi. Annem ise trüf mantarı kremalı Ravioli yedi, işte onun tadını çok sevdim öneririm. İçecekle beraber toplam 25 Euro ödedik. Zaten İtalya’da oturduğunuzda çoğu restoranda ortalama kişi başı 1.5 Euro servis ücreti almaktalar.

İşte bu da risotto :)

Piazza della Signoria oldukça kalabalık bir meydan. Kalabalık olmasındaki bir etken de ünlü Uffizi Galerisi'nin orada bulunması olabilir. Bu meydanda birçok heykel bulunuyor ünlü Davut heykelinin yerleştirilen kopyası da dahil. Benim en çok ilgimi çeken Palazzo Vecchio’nun çaprazında kalan alandaki heykellerden Perseus’un heykeli oldu. Ünlü Yunan miti Perseus ve Andromeda’ya dayanan bu heykelde Perseus Medusa’nın başını kestikten sonra elinde tutuyor. Heykellerin isimleri için alanda bulunan panodan yardım alabilirsiniz.

Uffizi’yi çok kalabalık olduğu için ertesi gün sabaha bıraktık. Ancak arasından geçmeyi ihmal etmedik :) Etrafınıza dikkatlice baktığınızda gördüğünüz heykellerin ünlü kişilere ait olduğunu fark edeceksiniz. Devam ettiğinizde Arno Nehri’ne çıkıyorsunuz ve sağa doğru baktığınız an meşhur Ponte Vecchio’yu (Vecchio Köprüsü) göreceksiniz. Köprüdeki kalabalığa girmeden önce uzaktan şöyle bir bakış atmak çok daha güzel geldi bana :)

Ponte Vecchio, Floransa’nın uzun yıllar boyunca ilk ve tek köprüsü olarak kalmıştır. Burada bulunan küçük küçük dükkanlarda altın ve mücevher satılmaktadır. Zaten köprüye girdiğiniz an mücevherlerden gözünüzü alamayacaksınız. Ancak o kalabalıkta hızlıca ilerlemek için fiyatlarını sormadık, o yüzden bir bilgim yok. Köprüdeyken fotoğraf çekilmek isterseniz çok hızlı olmanızı öneririm. Siz köprüye ilerlerken 5 kişi önünüze doluşup bir anda köprüyü ele geçirebiliyorlar :) Biz köprüden Palazzo Pitti’ye doğru ilerlerken dondurma yemeye karar verdik ancak fiyatına bakmadığımız için kişi başı 2 top dondurmaya 6.5 Euro ödedik. Roma’da daha güzel bir dondurmayı toplam 3 Euro’ya yediğim için bana açıkçası pahalı geldi :)

Bu Floransa’ya ikinci ziyaretim olduğu için Palazzo Pitti’ye şöyle bir dışından baktık. Daha önce geldiğimde ünlü Boboli Bahçeleri’ne girmiştim ancak yaz aylarında olduğu için işkence dolu bir tur olmuştu. Siz siz olun yazın bahçedir, ağaçlar gölge oluşturur demeyin. Çünkü olmuyor :) Yine de önceki gezimden bir fotoğraf gösterirsem, müthiş bir Floransa manzarası yakalayabilirsiniz.

Floransa tam bir sanat şehri. Ara sokaklarda gezindiğinizde bazilikaların resimlerini çizmek için yolun karşısına oturmuş bir sürü öğrenci görebilirsiniz. Alışveriş yapılan ana caddelerden birine girdiğimizde ise ünlü sanatçıların ünlü portrelerini resmeden sanatçılar gördük ve tabi ki de fotoğraf çekmeden bırakmadık :)

Otele geri dönerken Via delle belle Donne caddesini takip ettik. Bu cadde direkt olarak Santa Maria Novella İstasyonu'na çıkıyor. Yolda giderken televizyonda çok adını duyduğum ama yemeye hiç fırsatım olmayan Cannoli’den aldık. Cannoli aslen bir Sicilya tatlısı, ricotta peyniri dolgulu ancak bu peynir tatlı bir peynir, dışı ise hamurla kaplanmış. Birazcık ağır gelebilir küçük boyunu almakta fayda var.

Eğer Floransa’da birkaç gün kalacaksanız ve yemek açısından sıkıntı çekmeye başlıyorsanız yazının başında bahsettiğim Via Nazionale’ye giriş yaptığınızda hemen solda mavi tabelalı bir market görecekseniz. İçinde pastane bölümü ve hazır yemeklerin olduğu bir reyon var. Böylece çok cüzi bir para vererek fazlasıyla doyabilirsiniz. Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle :)

Uffizi Galerisi

Öncelikle şunu belirtmeden geçemeyeceğim, Uffizi’nin kuyruğuyla ilgili öyle şeyler okudum ki korkudan sabah erkenden uyanıp kahvaltı edip Uffizi’ye koştuk. Uffizi Galerisi ‘Galleria degli Uffizi’ Avrupa ve İtalya resim koleksiyonlarının sergilendiği Piazza Della Signoria’nın nehre doğru olan tarafında konumlanmış bir müzedir. Dışarıdan bakıldığında Palazzo Vecchio ve Arno Nehri’ne uzanan bir U çizdiği görülür. Müze 08.15’te açılıp 18.50’de kapanıyor, pazartesi günleri ise kapalı. Önceden sıra beklememek için bilet alabiliyorsunuz ancak biz en ucuz bileti 20 Euro’ya bulduğumuzdan kendimizi riske atıp gidip görelim ne olacak kuyrukta beklesek dedik :) 08.30’da Uffizi’deydik ve toplam 10 dakika bekledikten sonra içeri girdik. Yani korkutmalarına aldırış etmeyin sabah giderseniz sorunsuz bir şekilde girebiliyorsunuz :)

Uffizi’ye girdiğinizde ilk önce bir kontrolden geçeceksiniz. Uzun bir gezi olacağından yanınıza suyunuzu ve atıştırmalığınızı almanızı öneririm, kontrol esnasında sorun olmuyor :) Kontrolün ardından bilet sırasına gireceksiniz, biletler internetteki fiyatın aksine 16 Euro, indirimli biletler de var ancak yararlanabilmek için Avrupa vatandaşı olmanız gerekiyor. Müzeyi gezmeye başlamadan eserlerin ve bulundukları odaların anlatıldığı sesli rehberi alabilirsiniz fiyatı 6 Euro, kimliğinizi bırakıp alıyorsunuz. Ancak vaktim kısıtlı ben ana hatlarıyla gezmek istiyorum diyorsanız almanıza gerek olduğunu düşünmüyorum. Bunun yerine yine girişte satılan sanat eserlerini anlatan kitaplardan alabilirsiniz, büyük ve küçük boy seçenekleri var. Küçük boyu yanlış hatırlamıyorsam 18 Euro civarında.

Müzeye girdiğimizde ilk olarak üst kattan başladık ve bizi girişte heykeller karşıladı. Nereye bakacağımızı şaşırdık diyebilirim. Bazı heykellerin üzerinde de numaralar var kayıt cihazını alırsanız detaylı olarak bilgi edinebilirsiniz. Bir süre ilerledikten sonra pencerelerden hiç bakmadığımızı farkedip minik bir bakış attık ve Floransa'nın genel hatlarıyla karşılaştık :)

          
Müze genel olarak 13. ve 18. yüzyıllar arasındaki eserleri barındırıyor. Botticelli, Leonardo da Vinci ve Giotto gibi sanatçıların eserlerini içermekte. Bu yazımda sizlere kısaca en çok etkilendiğim resim ve heykellerden bahsedeceğim :)
          
İlki Piero di Cosimo’nun ‘Liberazione di Andromeda’ (Perseus Andromeda’yı Kurtarırken). Bu çalışma eski bir Yunan miti olan prenses Andromeda’nın kurtarılışına dayanmaktadır. Andromeda, Ethiopian kralı Cepheus ve eşi Cassiopeia’nın kızıdır. Bir gün Cassiopeia kızının Nereidlerden (Deniz perileri) daha güzel olduğuyla övünür, bunu duyan periler Poseidon’a (Deniz tanrısı) giderler. Poseidon bunun üzerine Eithopia’yı yıkmak için bir deniz canavarını görevlendirir. Zeus’a göre ise Poseidon’u yatıştırmanın tek yolu Andromeda’yı kurban etmektir. Tabloda savaşçı Perseus’un deniz canavarını öldürerek Andromeda’yı kurtarmasını görüyoruz.

Sleeping Ariadne ‘Uyuyan Ariadne’ heykeli ise ilgimi çeken bir diğer heykel. Milattan sonra 3. yüzyıla tarihlenmes oldukça ilginç. Ancak heykelin sadece gövdesi ve yatak kısmı orijinalmiş geri kalan kısımlar modern restorasyon ürünüymüş.

Ve benim için en güzeli Botticelli’nin Primavera’sıydı (Bahar Alegorisi). Resmin sahnesinin sağdan sola okunması gerektiği söyleniyor. Buradaki en ilgimi çeken figürler tabii ki Venüs -Ruhsal aşkın tanrıçası- ve hemen sağında yer alan Flora -Baharın tanrıçası- oldu. Flora’nın üzerinde gördüğümüz çiçeklerin resmin geneline yayılmış çiçek türlerinin örnekleri sergilediği söylenmekte. Dinlerken çok şaşırdığım bir nokta bu çiçek türlerinin sayısının oldukça fazla olduğu ve çok uzun bir sürede tanımlandığıydı. Kalabalıktan dolayı her ne kadar kötü çekmiş olsam da :)

Galeride flaşsız fotoğraf çekmek çoğu yerde serbest. Bazı heykellerin olduğu alanlar var, o alanlarda çekmek kesinlikle yasak ki zaten her odada bir güvenlik var ve o an odadaki tek kişiyseniz sizinle birlikte ilerliyor diyebilirim.
          
Yaklaşık 4,5 saat süren Uffizi gezimizin ardından çıkışa doğru ilerledik, ayrılmadan önce hediyelik eşya almak için müzenin mağazasına girdik. Magnetler ortalama 3-4 Euro arası ancak daha ucuza olanlar da vardı. Buradan kitap ayraçları, eserlerin anlatıldığı kitaplar, kar küreleri, bardaklar kısaca müzeyle ilişkili ne beğendiyseniz bulup alabilirsiniz :)
          
Mağazanın yanındaki arka kapıdan çıktıktan sonra düz ilerledik ‘Via dei Neri’de müthiş bir restoran bulduk: ‘La Fettunta’. Dışarıdan görünüşüne aldanmayın kesinlikle; ortamı, çalışanları, yemekleri harikaydı. Porsiyonları o kadar büyüktü ki yerken aşırı zorlandık. Biz burada tavuk almayı tercih ettik, yarım porsiyon veya tam şeklinde gelebiliyor. Tam porsiyon 10 Euro ama porsiyon demişken yanıltmış olmayayım gerçekten tam bir tavuk geliyor :) Yanında ızgara sebze söyledik, o da 4 Euro'ydu, içecekler ise ortalama 3 Euro civarında. Diğer yemeklerden hatırladığım kadarıyla lazanya 8 Euro, et tabağı 12 Euro civarındaydı. Ve servis ücreti şaşırtıcı bir şekilde burada hesaba katılmıyor.
 

Küçük bir not: Size biri bakmadan çağırmaya çalışmayın; "evet sizin farkındayız beklerseniz biri gelecek" bakışı yiyebiliyorsunuz :)

Yemekten ayrıldıktan sonra aynı caddede ilerledik. Sağ tarafa döndüğümüzde Ponte Vecchio’nun gerisindeki Ponte Alle Grazie köprüsüne çıktık. Burada yağmurun da etkisinin olduğu inanılmaz manzara ile karşılaştık. Köprünün karşı tarafına geçtik sola doğru ilerleyecekken yağmurun hızlanması nedeniyle geri dönmek zorunda kaldık, bu yüzden Piazzale Michelangelo’ya gidemedik.

Bir sonraki yazımda renkleri ile büyüleyen Venedik’i anlatacağım, şimdilik hoşça kalın :)

#Makedonyadan yazılar alanında göster
Kapalı
begumcyuksel

Yazar Hakkında

begumcyuksel

Bahçeşehir ÜniversitesiFizyoterapi ve Rehabilitasyon - Psikoloji