Cruise ile Dünyanın Keşfi - 5. Bölüm: Funchal

12. GÜN FUNCHALMadeira Adası’nın 500 yıllık başkentine “Funchal” denmesinin, burada yetişen bol miktardaki rezene yüzünden olduğu söylenir. Funchal’ın manzarası ve konumu gemimizin yanaştığı limandan başlayıp 1200 metreye kadar çıkan bir anfitiyatroya benzemektedir. Bu coğrafik konum buraya gelen yabancıları etkilemiş ve çoğunun da buraya yerleşmesine vesile olmuştur. En iyi liman ve en iyi iklim özelliklerine sahip olan bu şehir, tabiatıyla sömürge devleti olan İngilizlerin dikkatini de çekmiştir ve 19. yüzyılda geçici olarak burayı işgal bile etmişlerdir. Ancak şimdi Portekiz otonom idaresi altında bulunmaktadır. Bu adaların konumu hakkında bilgi vermek istiyorum. En yakın anakara olan doğusundaki Fas’a 650 km, kuzeydoğusundaki Portekiz’e 1000 km, kuzeybatısındaki Azor Adaları’na 1300 km ve güneyinde bulunan Kanarya Adaları’na ise 660 km uzaklıktadır. Demek ki bu adalar Afrika’ya daha yakın. Bu yemyeşil tropik adaya yanaştığımızda güneş yeni doğuyordu. Bu manzara karşısında kendimi alamadım ve sizlere bu fotoğrafı çekmekten kendimi alıkoyamadım.

Bir şehri tanımanın en iyi yolunun 4 arkadaş bir taksi tutmak olduğunu size daha önce söylemiştim. Gemiden çıkınca bu sefer de öyle yaptık ve La Valletta’daki hatamızı tekrarlamadık. E herkes hata yapınca gelişiyor, mühim olan aynı hatayı bir daha yapmamak, siz de bunları okuyarak doğru yolu bilin diyorum. Limanda bekleyen taksicilerden İngilizce bilen, bize her yeri tanıtabilecek bir şoförü gözümüze kestirdik. Konuşmaya başladık ama anlaşamadık, lisanı zayıftı, geçiniz, ikincisi ile anlaştık, parada anlaşamadık geçiniz, evet üçüncüsünde hem lisan olarak hem de parada anlaşınca haydi bakalım ver elini Madeira Adası. (5 saat 100€) kişi başı 25€.

İlk olarak bizi 10 dakikalık şehir içi geçişi ile sabah sabah balık, meyve ve çiçek pazarına götürdü (Mercado dos Lavradores). Niye, çünkü bu tip pazarlar sizler de biliyorsunuz ki sabahları cıvıl cıvıl olur. Mallar satılmadan herşeyi görün dedi. Doğru. Siz de böyle yapın. Rehber iyi olunca işler de güzel gidiyor. Aman Allahım bu ne renk harmonisi, bu ne değişik balıklar ve meyveler. Size hepsinin fotoğraflarını göstereceğim. Ayrıca bu gezimizi, fotoğraflardan daha iyi anlatabileceğimi zannetmiyorum. Onun için fotoğraflarım biraz fazla olacak. Umarım hoşunuza gidecektir. Dayanamıyorum tutmayın beni. Bu pazarda dolaşmaya ilk olarak balıkhaneden başlıyorum.

Birçok balık var, ama size resmini gösterdiğim balık (peixe espada) 1000 metre derinlikten çıkarılıyormuş. Bu canavar görünüşlü balığın gözlerinin böyle patlak olması tabii ki normal. Biz 100 metreden mercan çekerken bile gözleri patlak oluyor. Bunun eti beyaz ve fiyatı 7.95€ ve burada kızartılmış muzla yapılanı çok meşhurmuş.

Gelelim meyve kısmına, işte tadı ve görünüşü ile muz-ananas karışımı yeşil “bananaananas” (monstera deliciosa) sonra “passion fruit” tatlı, egzotik bir tadı var ve kokusu etrafa yayılan, çekirdekli yemesi hoş bir meyve, daha başkası küçük muz şeklinde adına “hanım parmağı” denen içi çekirdekli, hoş kokulu bir meyvesi. Grandilla ve daha niceleri...

İşte tezgâhlardaki rengârenk meyvelerden bazıları… Burada 1 saat kalabilirim. Ama arkadaşlarım ve taksi dışarıda bekliyor. Buraya ayırdığımız zaman 45 dakika. Randevumuza geç kalmayalım.

Taksi şoförü rehberimiz bizi bu sefer 1200 metre yükseklikteki Monte kasabasına götürüyor. Burada güzel bir kilise var ve bütün şehrin manzarasına hâkim. Burada eskiden oturanlar yol yokken aşağıya inmek için tahta kızaklı sepetler kullanırlarmış. İşte bu sepetler artık turistik olmuş ve sizi 2 km aşağıya 2 yerel kıyafetli adam eşliğinde salıveriyorlar, biraz heyecan, biraz da korku ile aşağıya hızla iniyorsunuz. 25€ kişi başı.

Ne dersiniz denemek ister misiniz?

Şimdi burada 15. yüzyılda inşa edilmiş olan kilisemizi de ziyaret ediyoruz ve kısa bir çevre turundan sonra yola devam ediyoruz. Yarım saatlik nefis manzaralarla dolu bir yolculuktan sonra Cabo Girao seyir terasına geliyoruz. Çeşitli el işlemeleri ve yün el örme kazakların satıldığı bu yer esasında yüksek bir yarın üzerine yapılmış turistik bir seyir terası. Burası dünyanın 2.  en yüksek deniz yarı imiş. Evet, gerçekten yüksek ama beni pek etkilemedi. Ama ben size yolumuzun üzerinden manzara fotoğrafları göstereyim.

Şimdi buradan Camara de Lobos sahil kasabasına iniyoruz. Burası Winston Churchill’in resim yaptığı ve evinin bulunduğu güzel bir yer. Sahilde rehberimiz bizi bırakıyor ve bir barda yerel içkilerden tatmamızı tavsiye ediyor. Biz de söz dinledik, tropikal meyveler ve Rom karışımı bir içki olan, Poncha içtik. Hatta bir şişe de alacaktık, ama gemimize sokamayız endişesi ile yalnızca fotoğrafını çektim.

Bu sahil kasabasından da ayrıldıktan sonra artık yavaş yavaş şehre dönme zamanımız geldi. Şoförümüze bizi şehir merkezinde bırakmasını isteyerek teşekkür ediyoruz ve şehri yürüyerek keşfetmeye başlıyoruz. Gemimiz akşamüstü 17.30’da kalkacağına göre daha epey bir zamanımız var. Yürüyüşümüze Santa Caterina Parkı’ndan başlıyoruz. Kristof Kolomb heykelinin de bulunduğu bu park, çok güzel bitkiler ve çiçeklerle süslü. Aynı zamanda limanı da yüksekten gören bir manzaraya sahip. Buradan size gemimizin tepeden görüntüsünü ve Kristof Kolomb heykelinin fotoğraflarını sunuyorum.

İsterseniz bu karenin içerisine, bu parktaki ağaçların çiçeklerini size sunan bir fotoğrafım ile son vereyim.

Şimdi şehir sokaklarına dalıyoruz ve ilk olarak karşımıza belediye binası çıkıyor.

Sonra ara sokaklarda bir süreliğine kayboluyoruz ve benim aklım hala sabah gittiğimiz pazarda. Çiçek kısmını zaman yetmediği için yeterince görememiş ve fotoğraflayamamıştım. İşte şimdi tam sırası derken karşımda o la laaaa... Mercados dos Lavradores… Şimdi size çiçekleri de gösteriyorum. Ne kadar güzeller değil mi? Ohhh mis mis, size de koktular mı?

İşte böyle sevgili dostlar, kalan vaktimizi de dönüş yolumuzun üzerindeki Marina’da bir kahve molası vererek ve internete bağlanarak geçiriyoruz. Şimdi işimiz bitti ve 20 dakikalık bir liman ve marina geçişinden sonra gemimize ulaşıyoruz ve hemen kamaramızda 10 dakika uzanarak ayaklarımızı dinlendiriyor, temizlenip güverteye çıkıyoruz. Funchal’ı bir de denizden ve uzaktan seyredelim bakalım.

Artık Atlas Okyanusundayız ve 5 gün boyunca karaya ayak basmadan, gemideki aktivitelerle eğlenerek, güneşlenerek, uyuyarak, yiyerek ve film seyrederek seyahatimizi değerlendireceğiz. Bu 5 gün boyunca dünya ile temasımız da zaman zaman kesilecekmiş, zira ilk defa Amerikan sularına girecek olan gemimizin sistemleri Amerikan sistemlerine uyumlanacak ve internet bağlantısında da kopmaların yaşanması normal sayılacakmış. Onun için tedbirinizi alın dediler!

“CRUISE İLE DÜNYANIN KEŞFİ” yazı dizimin, bu bölümünü de böylece sonlandırmış oluyoruz. Size neşeli ve mutlu günler, bize de iyi okyanus günleri diliyorum. Bir sonraki bölüm Karayipler’de buluşmak üzere...      
                            
H. Oğuz Esen  20.01.2014                                             http://gezimanya.com/yazarlar/h--oguz-esen-

H. OĞUZ ESEN

Yazar Hakkında

H. OĞUZ ESEN

İş güç ve çoluk çocuk işlerini bitirdikten sonra emeklik günlerimi tadında geçirmek için, sıhhat ve akıl fikir yerinde iken gezmeyi seçenlerdenim.