Güney İtalya’nın en turistik yerlerinden biri olan Sorrento, Napoli Körfezi'ne bakan dik falez kayalıklar üzerine kurulu 250 bin nüfuslu küçük bir kasaba. Capri-Pompei, Napoli ve Amalfi sahillerini görmek istiyorsanız Sorrento’da konaklamak çok iyi bir seçenek.
Biz İstanbul’dan kısa bir uçuşla Napoli’ye geldik. Napoli’de kısa bir şehir turu sonrası Sorrento’ya kara yolu ile geldik. Napoli-Sorrento arası trafiğin durumuna göre 1-1,5 saat sürüyor. Eğer siz de Sorrento’ya kara yolu ile gelirseniz mutlaka aracın sağ tarafına oturun. Dimdik yarlar, derin uçurumlar ve daracık karayolu alışkın olmayanlar için korkutucu olabilir ancak bu muhteşem manzaralar her şeye değer.
Sorrento denize inen kuzey-güney yönünde derin bir vadi etrafına kurulmuş.
Bu vadiyi doğu-batı yönünde geçen cadde Corso Italia. Tam bu kesişme noktasındaki meydan Piazzo Tasso. Şehirde belli başlı iki meydan var. Diğer meydan ise St. Antonino Meydanı. Kasaba rahatlıkla yürüyerek dolaşılabilir.
Sorrento’da otel önerisi olarak Tiren Denizi’ne bakan bir uçurumun üzerine kurulmuş, Napoli Körfezi manzarasına sahip olan Grand Hotel Ambasciatori güzel bir tercih olacaktır. Otel Sorrento’nun ana meydanına 5 dakikalık yürüme mesafesiyle oldukça merkezi bir konumda bulunuyor. Bu otelin yanında Vezüv ve Napoli Yanardağı’nı gören manzarasıyla Hotel Continental’de en az Grand Hotel kadar iyi bir seçim denebilir. Sahilde yer alan bu otel de şehir merkezinde yer alıyor. Sorrento’da konaklama için düşük bir bütçe ayırmak istiyorsanız ekonomik oteller arasında bulunan Corso Italia Suites gayet uygun olabilir. Şehir merkezinde bulunan otel, Sorrento’nun ana tren garına yaklaşık 500 metre, sahile ise 300 metre kadar bir mesafede. Bu otel önerilerinin dışında, Sorrento’da ki diğer otel seçenekleri için buradan booking.com’a girebilir, isterseniz rezervasyon da yapabilirsiniz.
Piazzo Tasso’dan biraz ilerlediğimizde eski şehrin daracık sokaklarından geçerek Astoria Otel’e yerleştik. Otelimiz çok merkezi Sedile Dominova’nın tam karşı köşesinde. Sedile Dominova 14. yüzyılda yapılmış kare planlı, geniş kemerli bir açık hava toplantı mekânı. 14.-15. yüzyıllarda eski şehir bölgesinde varlıklı ailelerin evleri, dükkânları varmış. Bu yalnız erkeklere ait olan erkekler loncası olarak hizmet veren Sedile Dominova da aristokrat sınıfından olan erkeklerin sosyalleştikleri bir mekânmış. Buradaki freskler daha çok dinsel temalı. Sarı-yeşil fayanslarla balık pulu gibi kaplanmış yuvarlak kubbesi ise çok dikkat çekici.
Otele yerleşme anında şöyle bir olay yaşadık. Anahtarlarımızı alıp odaya çıktık. Kapıyı açınca bir de baktık ki oda dolu. Valizler ortada, yatak dağınık. Hemen lobiye inip durumu anlattım. Bu hatalarından mahcup olduklarından mı yoksa başka boş oda olmadığından mı bilemem ama bize bir başka odayı verdiler. Yeni odamız eski şehrin daracık alışveriş caddesine ve Sedile Dominova’ya hâkim bir konumda, köşe süit daire. İyi ki böyle bir hata yapmışlar diye sevindik. Çünkü odamız tam köşe ve iki yöne bakan çepeçevre balkonumuz var.
Otele valizleri bırakır bırakmaz eski şehrin daracık sokaklarında dolaşıp otele gelirken gözüme kestirdiğim bu limonlardan 1 tane aldım.
Bu tek limon 1 kg geldi, ücreti ise 3,5 €. Otelimiz çarşı içinde ya hemen otele gelip tadına bakmak istedim. 1 kg’lık koca limonu soyunca kala kala bizim limonlarımız büyüklüğünde 1 limon çıktı içinden. Üstelik bizimkiler kadar sulu da değil. Kendimi çok kötü kandırılmış hissettim. 3,5 €’yu kof bir kabuğa vermişim meğer…
Sorrento’da eski şehir içinde dolaşırken pek çok keten giysilere rastlıyorsunuz. Keten elbise ve gömlekler, keten fularlar, limon şeklinde yapılmış hediyelik sabunlar, makarnalar ve makarna sosları, ahşaptan yapılmış tablo ve kutular ve tabi ki de limoncello alınabilecek hediyeliklerden bazıları. Ahşap işçiliği burada oldukça rağbet görüyor. Farklı renk ve çeşitteki incecik ahşap şeritlerden kestikleri yaprak, çiçek, kuş vs. figürler; ahşap tablo ve kutular üzerine çok güzel işlenmiş. Fiyatlar mı? En küçük kutu 30 €’dan başlıyor.
Duomo Katedrali görülmesi gereken en önemli noktalardan biri; katedralin dış kısmı oldukça sade, ancak içi çok güzel renkli mermerlerle donatılmış katedralin temelleri Roma döneminde yapılmış, çan kulesi de oldukça görkemli.
Sorrento, yürüyerek gezilebilecek küçük bir kasaba. İsterseniz Piazzo Tasso’dan 6 € karşılığı binebileceğiniz mini gezi treni ile şehri dolaşmak da ayrı bir seçenek.
Biz şehri yürüyerek dolaşmaktan yanayız. Eski şehrin daracık sokakları arasından ilerleyerek sahil bölgesine geliyoruz. Buradan Marina San Francesco ve Marina Piccola’yı fotoğraflıyoruz.
Marina San Francesco boyunca denize doğru uzanmış ahşap iskeleler bulunuyor. Bulunduğumuz mevsim denize girmeye pek uygun olmadığından, oldukça boştu. Yer yer güneşlenen insanlar vardı. Yazın bu teraslarda yer bulabilmek pek olası değilmiş. Marina Piccola ise Capri feribotlarının kalkış noktası. Biz yukarıdan bu manzarayı seyredip, merdivenlerden yürüyerek sahile iniyoruz. Merdivenlerden inerken eski surlar içinden geçiyoruz ve nihayet sahile indik. Şimdi de şehre aşağıdan bakıyoruz. Buradaki falez kayalar üzerine konumlanmış binalar sanki denize düşecekmiş gibi duruyor. Vittoria Otel bu muhteşem binaların en güzel örneklerinden biri.
Liman bölgesinden 2 gün sonraki Capri feribot biletlerimizi alıyoruz (gidiş-dönüş 1 kişi 34 €). Capri’ye feribot biletlerimizi aldıktan sonra merdivenleri çıkmayı göze alamadığımızdan 1 € vererek füniküler ile St. Antonino Meydanı’na geldik.
Artık karnımız acıktı. Seramiklerle süslü, şık ve sevimli L’Antica Trattoria Ristorente şık dekorasyonu ile bizi kendisine çekti. Eee burada birer pizza yemek şart oldu. Yemek sonrası iyi bir seçim yaptığımız konusunda hemfikirdik.
Bugün 3 Nisan, Paskalya bayramları. Bu gece oldukça önemli, dini bir tören var. Bu törende Hz. İsa’yı çiçekler ve mumlarla süslenmiş bir yatağa yatırarak bando ve dini erkân eşliğinde şehirde dolaştırıyorlar.
Katedralin önünde yoğun bir hazırlık var. Siyah kapüşonlu yere kadar uzanan siyah cüppeler giymiş kişiler ellerinde meşalelerle seremoniye katılıyor. Tören sırasında cadde ve sokaklardaki tüm evlere ve işyerlerindeki balkonlara, cam kenarlarına mumlar konulmuş. Çok etkili bir törendi. Törendeki her kişi uzun kapüşonlu cübbe giymiş. Sadece gözleri görünüyor. Ellerindeki meşale ışığı altında oldukça ürkütücü görünüyorlardı.
Binlerce simsiyah giyimli bu insanların cadde ve sokaklar arasında Hz. İsa’yı dolaştırma seremonisi 5-6 saat sürüyor. Biz 1-1,5 saate yakın bir zaman bu seremoniyi izleyip, otele döndük. Yattıktan bir süre sonra ayrı grup otelimizin önünden geçti. Öyle kalabalıklar ki otel önünden geçmeleri 1 saatten fazla sürdü. Biz de balkonumuzdan bol bol fotoğraf ve video çektik.
Ertesi gün Amalfi Positano-Ravello turu sonrası Sorrento’nun ara sokaklarında dolaşarak, bir gün önce gördüğümüz ve gözümüze kestirdiğimiz bir aile işletmesi olan S. Antonino Restoran’a geliyoruz.
Burada yediğimiz el yapımı spagettiyi çok beğendik. Spagetti ve bir kadeh şarap 8 € civarı. Marina Piccola’da ve eski şehir içinde pek çok irili ufaklı kafe ve restoran var. Yeme-içme konusunda alternatifimiz çok. Tasso tiyatrosunda her akşam napoliten şarkıların yer aldığı bir gösteri var. 25 € karşılığı bu müzikale gidilebilir. Biz gitmeyi düşünmedik. Ertesi gün gidenlerden aldığımız yorumlarda pek bir şey kaçırmadığımızı düşündük.
Sorrento’dan aklımda kalanlar; dimdik falez kayalardan denize düşecek hissi veren yapılaşma, daracık sokaklar, dik merdivenler, Paskalya töreni, 1 kg’lık limonlar, limon bahçeleri ve ahşap tablolar.