Yeşilin, yağmurun ve siyah biranın ülkesi İrlanda’nın başkenti Dublin' girilş dersimize hoşgeldiniz.

DUBLİN’DE GÖRÜLMESİ GEREKEN MÜZELER

National Archeology Museum : Kildare Street üzerinde, National Library’nin yanında bulunan ve girişi ücretsiz olan arkeoloji müzedir. Yaklaşık 2 saat ayırmanız gerekebilir. Viking dönemi ile ilgili ilginç eserler mevcut. Aynı zamanda Mısır’dan aşırılmış birkaç mumya ve ufak bir mısır bölümü de mevcut. Bkz: tarihi eser kaçakçılığı yada bkz: dünya mirasını korumak. Ben tarihi eser olsam, Avrupa’da bir müzede ikamet etmek isterdim. Bkz: İŞİD’in müze ziyareti.

Natural History Museum: St Stephen’s Green parkının çok yakınında bulunan bu müzeye’de giriş ücretsiz olup, kendisi doldurulmuş hayvan müzesidir. Gerçekten çok ilginç bir müze. Fil, geyik, zürafa, beyaz balina gibi çok büyük hayvanlardan tut, yarasa, balık, kuş çeşitlerine kadar tüm hayvanların doldurulmuş halleri ve iskelet halleri mevcut. Beni en çok şaşırtan iskelet fil iskeleti oldu. Maymun iskeletlerini de küçük çocuk iskeleti sanabilirsiniz.

National Museum: Bu ilk üç müzede national museum kapsamındaki müzeler, sadece arkeoloji ve doğal tarih olmak üzere kollara ayrılmış. En büyük ve en kapsamlı olanı, phoneix park yakınlarında, liffey nehrine yakın Smithfled semtinde bulunan National Museum. Şehir merkezine 25 dakika yürüme mesafesinde ve girişi ücretsiz. Buraya yaklaşık 4 saat veya fazla zaman ayırmanız gerekebilir çünkü gerçekten aşırı büyük bir bina ve çok geveze müze görevlileri var. Müzenin bir kısmı Çanakkale savaşı ile ilgili askeri kıyafetlere, silahlara ve o dönemi anlatan mektuplara ayrılmış. İrlandalı askerlerin kıyafetlerini giyerek fotoğraf çekilebileceğiniz bir bölümde mevcut.

Oscar Wilde’s House: Trinity college’in arkasındadır. Yazarın meraklısı, hayranıysanız mutlaka görün derim. Aynı zamanda ST Stephen’s Green parkının içerisinde bir Oscar Wilde heykeli de mevcut.

İrish Museum Of Modern Art: İrlandalı İngiliz ve Avusturalyalı sanatçıların eserlerinin sergilendiği, Guinness Fabrikasının yakınında bulunan, girişi yanlış hatırlamıyor isem 12 euro olan bir müze ve benim kişisel favorim.

Notlar:·         St Stephen’s Green parkının yakınındaki Little Museum of Dublin’e sakın girmeyin. Gördüğüm en saçma şeydi. 10 euro ve sadece İrlanda’lı insanlara yönelik yakın tarihle alakalı bir müze.
·         Trinity Koleji’nin karşısında İrish whiskey museum var. Viskiye çok merakınız varsa gidebilirsiniz, girişi 12 euro fakat çokta acayip şeyler yok içeride gerçekten. Tatmak için de sadece ufacık bir şat veriyorlar.
·         Yine Trinity’ye yakın bal mumu heykel müzesi-wax museum vardır. Girişi 10 euro ve çok küçük. Gerçek bir hayal kırıklığı sakın girmeyin.
·         Her ayın ilk Çarşamba günü Dublin’de bütün müzeler ve tarihi mekanlar ücretsizdir.

DUBLİN’DE GÖRÜLMESİ GEREKEN KİLİSE, KATEDRAL,KALE VE ÖNEMLİ BİNALAR

Dublin Castle: Lord Edward Street üzerindedir. Girişi 12 Euro. Kalenin arkasında harika bir bahçe ve kütüphane var. Turu satın aldıktan sonra zamanının gelmesini beklerken orada kahve içebilirsiniz. Kale eski görülmesine karşın içerisini kaleden çok saray gibi döşenmiş ve pek çok önemli yağlı boya tablo var. Görülmeye değer yerlerden bir tanesi.

Dublina Ve Christ Church: Dublin kalesinin önünden Lord Edward caddesi boyunca batıya doğru beş dakikalık yürüme mesafesindedir. Kliseden Dublina’ya uzanan ve altından yol geçen kemeri mutlaka görmelisiniz. Dublin’deki Temple Bar’dan sonra en önemli eğlence noktalarından birisidir. Dublina’nın içerisinde Viking dönemi ile ilgili ayrı bir müze mevcut ve giriş ücreti 10 euro. Burası da mutlaka girilmesi gereken yerlerden birisi. Kıyafetleri deneyerek fotoğraf çekilebiliyorsunuz.

St Patrick’s CathedraL: Ölümüne Katolik İrlandalılar için en önemli katedral burasıdır. Giriş ücreti yoktur. Özel ayinlerden birisine denk gelmezseniz, içeride çok sessiz ve saygılı olmak şartıyla girip görebilirsiniz. Yine de içeride selfie çekmemekte fayda var derim ben.

Kilmainham Gaol : İrish Museum of Modern Art’ın karşısında bulunan eski bir hapishane. Girişi 4 euro ve gerçekten ilginç bir bina.

Guinness Store House: Çoğu insanın Dublin’e gelme sebebi Guinness. Burası siyah bira ülkesi. Guiness turu 20 euro olup, turun sonunda tüm şehri üç boyutlu gören Guinness store house’un en üst katında, kendi guinness’ini doldurarak içebiliyorsun. Turun sonunda bira ile ilgili bir sertifika da alabiliyorsunuz. Tura katılmadan da her zaman Guinness store house’da bulunan restoran ve pub’a gidebilirsiniz. Biraz şehir merkezine uzak sadece. Yürüyerek 25 dk.

Old James Distillery: Viski meraklılarının gitmesi gereken doğru adres. Smithfield meydanında. Gerçekten güzel tadımlar yapabilirsiniz. Tur ücreti 20 euro.

Google Ve Facebook: Google, Facebook ve Twitter’ın merkezleri Dublin’dedir. Google binasının önündeki Google Ducks da fotoğraf çekilmeden ve Facebook binasının önündeki facebook duvarına bir şeyler karalamadan dönenleri havaalanında dövüyorlarmış. Google binasına giderken Grand Kanal’da yarım saat oturup kahve için derim.

Trinity College And Book Of Kells:  Trinity kolejinin kampüsü turistlerin ziyaretine açık. İstediğiniz gibi girip içeride vakit geçirebilirsiniz ki gerçekten görülmeye değer bir kampüs. İçeride bir çok tarihi bina ve heykel var. Ayrıca Harry Potter kütüphanesi diye bilinen ama aslında Harry Potter filmleri ile alakası olmayıp, Star Wars ile ilgisi olan Book Of Kells de kampüsün içerisinde. Rivayete göre Trinity şikayetçi olunca Star Wars binayı taklit ettikleri için bir bedel ödemiş. Kütüphaneye giriş 12 euro. Öncesinde kitapların nasıl yapıldığına dair bir muze var. Burada bulunan kitapların hepsi el yazması ve mürekkebin olmadığı zamanlarda doğadaki çeşitli şeylerden, çeşitli renkte boyalar elde edilerek yazılmış.

City Hall: Dublin kalesinin yanındadır. Geçerken aaa bak buda city hall’müş hacı, adamların mimarisi ne şahane deyin geçin yeter.

Notlar:
Aviva Stadyum’u şehir merkezine biraz uzakta ama gerçekten güzel bir stadyum. Eğer burada bir etkinlik varsa gidin derim. Zaten uçaktayken göreceksiniz.
Famine Memorial denilen 5-6 insan aç insan ve bir köpekten oluşan, görülesi bir takım heykeller var. Custom House’un karşında, nehrin hemen kenarındalar. İrlanda’da yaşanan ünlü patates kıtlığı zamanındaki açlığın anısına yapılmış. Bu dönemde birçok insan irlanda’dan göç etmiş ve büyük kayıplar verilmiş. Rivayete göre İrlandalılar Osmanlının gönderdiği üç gemi giyecek ile hayatta kalmışlar. Ayrıca bu noktadan görülebilen 2009’da yapılan ülkenin simgelerinden biri olan arp şeklindeki Samuel Buckett Brige’i de mutlaka görmelisiniz. 3. Önemli fotoğraf noktasıdır.
Nehir boyunca yürüyüp bütün köprüleri incelemenizi de öneririm. Hepsi ayrı güzeller.
O’connell Street ve O’connel Bridge şehirin merkez noktası, kalbi konumundadır. O’connell street üzerinde 2 önemli heykel ve 2003’de yapılan büyük iğne the Spire bulunmaktadır. Şehirde bulunan diğer heykellere ve dönem eserlerine gönderme yapmak amacıyla milenyuma ait, milenyumu simgeleyen bir heykel yapmak istemişler ve akıllarına şehrin göbeğine kocaman bir iğne kondurmak gelmiş. Kismenin sevmediği sadece buluşma noktası olarak kullanılan bir heykel. Görmelisiniz diyeceğim görmemeniz mümkün değil.
Grafton street’e giderken St Andrew street üzerinde Molly Malone heykeli bulunmaktadır. Molly eskiden Dublin’de balık ve midye satan bir kızmış ve bir gün satış yaptığı arabanın yanında ölü bulunmuş. Herkes kızın başına toplanmış ve neden öldüğünü anlamaya çalışmış. Birisi hastalığın bulaşıcı olduğunu söyleyerek kalabalığı dağıtmış. Bunun üzerine kalabalık temple bar’daki eski irish publarına geri dönerek içmeye devam etmişler. Hala Molly hakkında konuşurlarken Ozanlardan birisi oracıkta şarkıyı söylemeye başlamış.

Dublin’de Alışveriş

Ne fakir ülke ya, doğru düzgün bir alışveriş merkezleri bile yok, gelsinler de bizim İstinye Park’ı, Kanyon’u, Cevahir’i, Akasya’yı bir görsünler dediğinizi duyar gibiyim. Şehrin alışveriş bölümü O’connell Street ve Henry Street’dir. Ayrıca burada ufacık bir Jerwis Shopping Centre ve İlac Shopping Centre’da vardır. İlac’a girmeyin bile değmez. Aynı zamanda Grafton Street’de alışveriş için önemli bir caddedir. Bu caddenin sonunda da Stephen Green Shopping Centre bulunur. İç ve dış mimarisi harika bir bina. Sanki eski bir yapı gibi.

İrlanda’nın belki de en şahane şeyi (irlanda publarından sonra) Penneys mağazaları olabilir. Bakın bu ismi sakın unutmayın. Şahane ve ucuz şeylerin olduğu, her şeyi bulabileceğiniz bir mağaza. Onun dışında ünlü markaların fiyatları Türkiye ile aynı. İrlandaya özel hediyeler içinde Carrols Gift en iyisi. Bununla ilgili fotoğraflı ayrı bir post atacağım çünkü en sevdiğim şey.
Supermarketleri sorarsanız en ucuzu LİDL. Kendisi bizim Bim’e tekabül ediyor. Daha sonra sırasıyla Tesco, Spar, Dunnes Store. Fresh süpermarket çok pahalı oraya girmeyin.

PARKLAR VE AÇIK ALANLAR (Yağmur Yağmazsa)

Phoenix Park Avrupadaki en büyük, parktır kendisi. Hemen girişinde yine Avrupadaki en yüksek, dünyadaki 2. Yüksek dikili taş bulunur. Park bünyesinde bir çok göl ve harika yürüyüş olanları var. Yarım gününüzü buraya harcamanızı ve geyikleri bulmanızı öneririm. Parkta serbest halde yaşayan arkadaş canlısı bir geyik sürüsü var. Yanınıza meyve alırsanız geyiklerle fotoğraf çekilebilirsiniz. Parka girdikten sonra, 20 dk’ye yürüyüp sol yandaki tarlalara girerseniz karşılaşma ihtimaliniz yüksek. Özgür hayvanlar oldukları için bulamama ihtimaliniz de çok yüksek. Görevliler insanların ziyaret etmesi için sürüyü  yol kenarına yakın yerlere getirmeye çabalıyorlar ama her zamanda orada olmayabiliyorlar.

Botanic Garden: Şehrin kuzey tarafında, merkeze baya uzak bir konumda bulunan bu bahçe aslına bakarsanız tam bir bitki müzesi. Açık kapalı pek çok alanda yetiştirilen, dünya üzerindeki keşfedilmiş bütün bitkileri bu parkta görebilirsiniz. Otobüsle gidip, royal kanalda inin. Royal kanal kıyısında da mutlaka yürümelisiniz.

National War Memorial Park: Phoenix park ile arasında nehir bulunan, yani güney tarafındaki biraz daha ufak bir parktır ama içerisinde harika yapay fiskiyeler ve gül bahçeleri var. Benim kişisel favorim bence Dublin’deki en güzel parktır. Haftada bir gün bisikletle garın oraya kadar gidip oradan parka yürürüm.

St Stephen’s Green Park : Şehir merkezinde bulunan, içerisinde göller olan, insanların öğle yemeklerini yedikleri bir park. Bizim gezi parkını hatırlatıyor bana konumsal olarak. İrlanda’nın en kıskandığım şeyi parkları. Gerçekten benzersiz. Bakınca bizde karşılığı olmayan bir kültür.

Temple Bar: Dublin’in barlar sokağına, İrlanda kültürünün göbeğine, eğlencenin merkezine hoş geldiniz. Dublin’de olduğunuz her gece, burada Guinness ile sarhoş olmak zorundasınız. Başka türlü Dublin’ gittim diyemezsiniz.

İRLANDA’YA GELMİŞKEN GÖRÜLMESİ GEREKEN DİĞER ŞEHİRLER

Dublin dışındaki şehirlere gitmenin en hızlı ve ekonomik yolu turlara katılmaktır. Şehir merkezinde ofislerini göreceğiniz bir çok tur firması var. Onlardan biri ile şu turlara mutlaka gitmelisiniz.
Cliffs of Moher ( Atlantik kıyısındaki uçurumlar)
Giant’s Causeway-Belfast (Volkanik patlama ile oluşan altıgen kayalar-normalde bu tur Belfast birleşik krallık sınırları içerisinde olan kuzey irlanda’da bulunuyor, birleşik krallık vizeniz yoksa buraya giremezsiniz, ama herhangi bir sınır ve pasaport kontrol noktası yok, sorun yaşamadan tura katılabilirsiniz)Glendalough-Wicklow (ps i love you ve braveheart filimlerinin çekildiği çoğu nokta, buraya İrlanda’nın bahçesi deniliyor, ayrıca Guinness gölü denilen siyah renkli bir gölde var)

gizemimben

Yazar Hakkında

gizemimben