Roma'dan Venedik'e giden yolumuzu bu ilginç ülkeyi görebilmek için biraz uzatıyoruz ve navigasyonumuzun bizi yönlendirmesiyle dar şeritli oldukça tenha bir yoldan gidiyoruz. Öyle ki bir ara yanlış yolda olduğumuzu düşünüyoruz. Çünkü sonuçta bir ülkeye gidiyoruz ve bu yol sanki biraz köy yolu gibi geliyor bize. Sonra anlıyoruz ki sevgili navigasyon bizi ücretsiz yoldan götürmeye çalışıyormuş sağ olsun. Ama bir bakıma bu tarz yollar bize İtalya'nın göremeyeceğimiz yerlerini gösteriyor ve açıkçası hoşumuza da gidiyor. Böylece geniş bir ovaya ulaştığımızda San Marino'nun büyüleyici görüntüsü çıkıyor karşımıza.
Ülkenin resmi adı "Çok (En) Huzurlu San Marino Cumhuriyeti" anlamına gelen Serenissima Repubblica Di San Marino'dur. Biraz iddalı bir başlangıç gibi görünse de aslında gerçekten o kadar huzurlu bir görünüme sahip bir yer.
Büyük bir ovanın ortasında bulunan, büyük bir kayanın üstüne kurulmuş, dünyanın en küçük ve en eski devletlerindendir kendisi. Roma İmparatorluğu'nun baskısından kaçan bir taş ustası Marinus tarafından 4. yüzyılda kurulmuş olan bu küçük ülkeyi diğer Avrupa devletleri tehdit olarak görmediklerinden olsa gerek ki varlıklarını uzun yıllarca korumayı başarmışlar.
13. yüzyılda kendi içlerinde bir konsey oluşturarak dünyanın en eski cumhuriyetini kurmuşlar ve aynı sistemi günümüzde de kullanmaya devam ediyorlar. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra komünist ve sosyalist partinin beraber kurduğu koalisyon hükümeti sayesinde kısa süreli olsa da batı Avrupa'nın ilk komünist yönetimine sahip olma özelliği de taşırlar. Adeta ilkler diyarı bu minicik ülke.
İlginçtir ki Birinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye de dahil olmak üzere birçok ülkeyle kağıt üzerinde bir antlaşma imzalanmamış ve teknik olarak hala savaş halinde olduğumuz bir ülke olduğunun farkına varıyoruz. Bu bilgiye kim nereden ulaşıyor bilemiyorum ama tabii biz Türkler durur muyuz? Bu durum tüm dikkatleri San Marino'ya çekiyor ve konu üzerine türlü şakalar döndürmeye başlıyoruz. İnternette bu tür yazıların artmasıyla konuyu araştıran gazeteciler San Marino'nun fahri konsolosluğuna kadar ulaşıyor ve olayı birinci ağızdan dinliyorlar. Alınan bilgiye göre Birinci Dünya Savaşı'nda İtalya, Osmanlı'ya savaş açtığında San Marino'dan birçok insan gönüllü olarak İtalya ordusunun yanında savaşmış ama bu San Marino'nun savaş açtığı anlamına gelmiyormuş. Bu yüzden de savaş ilanı olmayınca barış antlaşmasına da gerek kalmamış.
"Ekmek yoksa gol yesinler."
Ülkenin tek milli takımı futboldadır ve bugüne kadar çıktığı maçların sadece birini kazanabilmiştir. Spor alanında gerçekten tam bir başarı abidesi. Bu da futbolu sadece hobi olarak oynadıklarını gösteriyor.
Dünyaca ünlü San Marino Grand Prix ise İtalya'nın Imola kentinde düzenlenen bir Formula-1 yarışıdır. Biz San Marino'nun dik yokuşlu yollarını tırmanırken zannettik ki o dolambaçlı, bol kıvrımlı yollarda yarışlar yapılıyor. Ama işin aslını sonradan öğrendik. Şöyle ki İtalya ikinci bir Formula yarışı daha düzenlemek istemiş; fakat aynı ülkede iki yarış olamaması kuralına takılmış. Bu kuralı aşmak amacıyla San Marino'ya 90 km mesafede bulunan Imola kentindeki yarışı San Marino ülkesi adına gerçekleştirmiştir. İtalya zar tutarak mars yapmıştır.
Bayrağında bulunan armasından da anlaşıldığı gibi ülkenin simgesi olan 3 adet kulesi bulunmaktadır. (Guaita kulesi, Cesta kulesi, Montale kulesi) Yolda gelirken Montale Kulesi'ni gördük ama bu kule kapalı diğer ikisini gezebiliyorsunuz.
San Marino'da bir müze girişi 3 Euro ancak 10 Euro ile 5 müze gezebiliyoruz. Görülesi yerler şu şekildedir: -Ülkenin simgeleri olan 3 kule (2'si ziyarete açık)
Aziz Marinus Bazilikası (duvarlarında bulunan heykeller ve freskler)
San Fransis Kilisesi (Müzesi)
Devlet Müzesi
Hükümet Konağı
Ülkenin merkezine girişte bir trafik polisi sizi karşılıyor. Ülkedeki az sayıda bulunan polislerden biridir. Sonrasında son derece düzenli bir yoldan tırmana tırmana tepeye doğru çıkıyorsunuz. Her virajda bir düz, bir eğimli yol şeklinde zikzaklar bulunmakta. Her düz yolun sonunda trafik ışığı ve otopark bulunmakta. Eğer ışık kırmızıysa yukarıda bulunan otoparklar dolmuş anlamına geliyor ve hemen orada bulunan otoparka aracınızı bırakmak yada geri dönmek zorundasınız. Bu sistem 7-8 kez karşınıza çıkıyor. Şanslıysanız en tepeye kadar aracınızla çıkabilirsiniz. Biz gibi 3 rampa önce aracınızı bırakmak zorunda kaldıysanız tepeye vardığınızda diliniz dışarıda etrafa bakmaya çalışırsınız. Ama en tepedeki kulenin manzarası öyle enfes ki tüm yorgunluğunuzu unutturur. Bir tarafta alabildiğine İtalya bozkırı, bir tarafta ise ufukta kaybolan Adriyatik Denizi...
Bahsettiğim gibi büyük bir kayanın üzerine kurulu olan San Marino'nun zirvesinde kendimizi yüksek bir uçurumdan tüm bu manzaraya bakarken buluyoruz. Burada bulunan kuleyi gezip manzaranın tadını çıkarıyoruz. Çıkarken zorlandığımız için çok fark edemediğimiz dar ve film sahnelerinden fırlamış gibi görünen yollarda dükkanların vitrinlerini izleyerek geziyoruz. Bol bol merdiven inip çıkıyoruz ve 2 saatte ülkeyi gezip bitiriyoruz. Zaten aracımızı bıraktığımız otoparka da 2 saatlik para atmıştık. Bu süre bize yetiyor.
San Marino'da havaalanı bulunmamaktadır. Rimini, Ancona, Bologna veya Forli'ye uçarak oradan karayoluyla geçebilirsiniz. Ancak San Marino, bir İtalyan kenti olan Rimini'ye 10 km mesafede bulunduğu için, Rimini üzerinden San Marino'ya ulaşmak en kolay alternatiftir. Rimini - San Marino arasında 20 dakikada bir otobüs bulmak mümkündür ve otobüs ücretleri 8 Euro civarındadır.
Ülkede kalınacak yer biraz sıkıntılı; arazi koşulları ve yer sıkıntısından dolayı çok kalınabilecek bir yer yok. Çeşit az olunca fiyatlar da pahalı oluyor elbet. Ama ülke sınırına yakın İtalya topraklarında bulunan yerlerde konaklanabilir.
Alışveriş konusunda çok fikir beyan edemeyeceğim. Çünkü bizim ülkemizde turistik bir beldeye gittiğinizde gördüğünüz parfümcü, gözlükçü, kürkçü ve alkol ile hediyelik birkaç eşya satan dükkanların emsali çok klasik avm mantığında yerler gördüm. Bölgenin kendine has yöresel dükkanlar da olmayınca çok ilgimi çekmediler.
Kişisel tavsiyem F1 yarışından adını anımsadığımız, futbolda başarıdan başarıya koşan(!!!), memleketim Çal kadar bile toprağı bulunmayan ama adıyla sanıyla bir ülke olan San Marino'ya ulaşım zorluğu ve görülesi yerlerinin çok olmaması sebebiyle mutlaka gidilmesi gerekir diyemem. Fakat bireysel geziyorsanız Roma-Venedik yolunda bir kaç saatinizi ayırıp çay, kahve molası verebilirsiniz.
@Gezen Kafalar