Frankfurt gezginlerin rotası olmak yerine iş gezileri sırasında gitmişken şehri de görelim, geçerken uğradık burayı da bir gezelim şehirlerinden. Buna rağmen gidilen her şehir gibi keşfedilecek güzellikler barındırıyor. Ortasından geçen Main Nehri ile şehir ikiye bölünmüş durumda. Bir tarafta işmerkerkezlerinin bulunduğu büyük gökdelenlerin ve asıl gezilecek yerlerin olduğu olduğu Mainhattan denilen bölge diğer kıyıdaysa genelde yaşam alanlarının, müzelerin, pubların bulunduğu kısım. Şehir kapsamlı bir müze gezisi planlamıyorsanız sağlam bir yürüyüşle bir günde gezilebilecek büyüklükte.
Tabi önce havalanından şehire ulaşma kısmı var. Frankfurt Havalanının büyüklüğünü duymuşsunuzdur belki ama bu gözünüzü korkutmasın, organize bir işleyiş var bu nedenle karmaşaya düşmüyorsunuz indiğinizde. Metro hattı Avrupanın birçok yerinde olduğu gibi burda da oldukça gelişmiş durumda. Terminal 1 den bineceğiniz S8-S9 hatlarıyla şehrin istediğiniz yerine ulaşabilirsiniz. Bizim gibi Terminal 2'ye indiyse uçağınız hemen çıkışta Terminal 1'e ulaşım sağlayan otobüsleri göreceksiniz onlarla geçebilirsiniz.
Bir diğer seçenek de eğer şehrin gökdelen olmayan kısmında Schweizer Platz civarında kalıyorsanız gene havalanı kapısına çıktığınızda göreceğiniz 61 numaralı otobüslerle Diesterwegplatz'da bulunan Frankfurt(Main)Süd durağına gelebilir hatta burdan metroyada geçebilirsiniz.
Frankurt Metro Haritası
Frankfurt Gezilecek Yerler
Euro Tower
Gezmeye Frankurt'un ünlü Euro simgesinden başlayabilirsiniz. Eurotower taşınmış olsa da simgesi Willy-Brandt-Platz üzerinde durmaya devam ediyor.
Bu yol üzerinden dümdüz devam ederek Kaiserstraße üzerinde Hauptbahnhof ana tren istasyonuna ulaşabilirsiniz. Tren istasyonu gerek iç gerek dış mimarisiyle görülmesi gereken yapılardan. Ziraat Bankası'nın da burada bulunmasından anlaşılacağı üzere Türk-Göçmen bölgesi. Paralel sokakları bi nevi Red Light modunda olduğu için turistik gezinizi akşam saatlerine denk getirmemekte fayda var.
Tren istasyonunun karşısında bulunan Ziraat Bankası
Gökdelenler Bölgesi
Burdan yürüyerek 200 metre yüksekliğindeki Main Tower'ın da olduğu gökdelenler bölgesine yürüyoruz. Şehri yukarılardan görüyüm derseniz 7 euro gibi bir ücret karşılığında Main Tower'ın seyir terasına da çıkabilirsiniz.
Eski Opera Binası (Alte Oper)
Gökdelenler bölgesine oldukça yakın. 1880 yılında yapılmış ama tabiki Almanya'daki birçok yapı gibi II.Dünya Savaşı sırasında zarar görmüş. 1970'te restore edilerek günümüze ulaşmış.
Palmengarten Bölgesi
Eğer Doğa Müzesi ve Botonik Bahçesi ilginizi çekerse Palmengarten Bölgesi'ne geçebilirsiniz. Burası spot noktalara biraz daha uzak bir durumda. Biz yürüyerek gitmeyi seçtik, ara sokaklarda iki katlı sevimli ve hoş mimarisi olan evlerin arasından geçerken yolun nasıl geçtiğini anlamadık ama Bockenheimer Warte durağı ile müze ve botanik park arası bir noktaya çıkılıyor.
Naturmuseum Senckenberg (doğa müzesi) dinazor iskeleti koleksiyonuyla dikkat çekiyor.
Dev bir botanik bahçesi olan Palmengarten ise Frankfurt’un en büyük yeşil alanları arasında yer alıyor. Seralarda bulunan çeşitli bitkilerin yanı sıra dev boyutta bir suni göl de bulunuyor. Buraya giriş paralı aslında yada sanırım city card gibi birşeylerle girilebiliyor. Ama Euro almış başını gitmişken her bir Cent değerliyken yanlışlıkla yaptığımız uyanıkılığı sizle paylaşmak istiyorum. Parkın ana girişine gelmeden Siesmayerstraße üzerinde bulunan Caféhaus Siesmayer hem parka bakan bahçesiyle hem tatlılarıyla hem de bahçesinin kenarından parka çıkan kapısıyla bizi mest etti. Bir baktıkki Botanik Bahçesindeyiz. Herhalde seralar ücretli diye diye bakalım nereye kadar gideceğiz diye gezerken tüm parkı gezmiş olduk.
Zeil Caddesi
Ve yeniden merkez Zeil Caddesi şehrin en hareketli ve popüler alışveriş bölgelerinden. Burada bulunan Galeria'nın en üst kısmındaki yemek bölümünden kısmı bir manzara görebilirsiniz. St.-Katharinen-Kirche kilisesinin de bulunduğu meydan Zeil Caddesinin başlangıç noktası denilebilinir. Bir diğer popüler alışveriş caddesi Goethestrasse de kaliteli markalar ve butikler bulunmakta. Frankurt moda konusunda çok da iddalı bir yer olmadığından buralarda çok da zaman geçirmeye gerek yok hani.
Zeil Caddesini gezerken Konstablerwache'ye doğru yürürseniz perşembe-cumartesi günleri kurulan pazara denk gelip hem yerli ürünlerden alabilir hem de birşeyler yiyebilirsiniz. Bu pazara denk gelemediyseniz ve yöresel ürünlerden almak tatmak istiyorsanız Römer'e yakın konumda bulunan Kleimarkthelle'ye uğrayın. Olur da sosis yiyecek olursanız yanında verilen çeşitli otlardan (7 tür ot varmış) yapılan yeşil sosu muhakkak deneyin yanında.
Römereberg Meydanı
Ortaçağ’dan bu yana Frankfurt’un idari merkezi olan tarihi Römereberg Meydanı, Frankurt'un en popüler meydanı herhalde. Sivri çatılara, ahşap ön cephelere ve çok sayıda pencerelere sahip göz alıcı binaların yer aldığı meydan çeşitli etkinliklere de ev sahipliği yapıyor.
Buraya hemen çevresinde bulunan St.Paul Kilisesi ve şehrin ana katedrali olan Frankfurt Katedrali de gözünüze çarpacaktır. 14. yüzyılda ait olan ve gotik mimari tarzda inşa edilen Frankfurt Katedrali'nden şehrin manzarasını görebilirsiniz. Kırmızı kum taşından neoklasik bir yapı olan St.Paul Kilisesi ise Alman parlamentosunun ilk buluşma yeri ve ilk anayasasının oluşturduğu yer olma özelliğine sahip.
St Paul Kilisesi (Paulskirche)
Biz gitmemiş olsak da Goethe hayranı iseniz Grosser Hirschgrabern caddesi üzerinde bulunan doğup büyüdüğü evi görmek isteyebilirsiniz. Ve karşı tarafa geçişimiz tabiki meşhur köprü Eisener Seg Köprüsü üzerinden.
Museumsufer
Karşıya geçip zamanınız varsa nehir kenarında yürüyüş yapıp Mainhatten'ı bide uzaktan gördüyseniz sıra geldi Sachsenhausen‘de bulunan ve müzelerin yoğun olarak bulunduğu bir bölge olan Museumsufer'a. Burada her birşeyin müzesi var. Önceden sergi içeriklerine bakarak hangilerine gitmek istediğinizi beliryebilirsiniz. Karşının en hareketli bölgesi Schweizer Caddesi'ne açılan sokaklar. Burada yöresel restoranlarda Alman yemeklerinin ve Frankurt'un ünlü şarabı Apfelwine (elma şarabı) nı tadabilirsiniz.
Bölgedeki favori yerlerimden olan Lokalbahnhof'da özellikle bizim gibi mevsiminde (nisan-mayıs) gittiyseniz kuşkonmaz deneyebilirsiniz. Diğer bir mekan da Lobster. Burası yöresel bir restoran değil daha çok Fransız esintisi olan güzel şaraplar tadıp kaliteli bir yemek yiyebileceğiniz bir mekan ,sıcak ancak küçük ortamı var. Yer bulmakta sıkıntı olabilir ama en azından yemek sonrası şarabını deneyebilirsiniz.