Cenova (Genova), İtalya’nın deniz kenarındaki liman şehirlerinden biri. Tarihte Cenevizliler'in başkentliğini yapmış ve yüzyıllardan beri ticaretin merkezi olmuş. Cenova şehri coğrafi açıdan bir diz şeklinde. İsmini de buradan alıyor, “Gen” kelimesi İtalyanca'da diz anlamına geliyor.
Otobüsümüz ilk önce limana yakın bir yerde duruyor. Burada rehberimizin eşliğinde ilk önce limanı geziyoruz. Limanda eski büyük bir yelkenli gemi var, içi restore edilmiş, isterseniz gezebilirsiniz. Hemen yanında ise Avrupa’nın ikinci büyük akvaryumu yer alıyor. Limanda Ortaçağ’dan kalma bir deniz feneri var, 50 km’ye kadar göründüğü söyleniyor.
Limanda son derece lüks yatlar demirli, sahilde ise palmiye ağaçları ile çevrili yürüyüş yolları var. Aylardan Ekim olmasına rağmen şansımıza hava güzel ve biz de çevremizde yürüyüş yapan insanların arasına karışıyoruz. Şimdi dar sokaklarda grup halinde yürüyoruz. Kendimi Beyoğlu’nun ara sokaklarında geziyormuşum gibi hissediyorum.
Sokak aralarında antika eşya satan dükkânlar, küçük kafeler var. Bir sokak arasında kaldırıma oturmuş ağır makyajlı ve dekolte kıyafetler giymiş bir grup kadınla karşılaşıyoruz. Bizden rahatsız olmuş gibi davranıyorlar. Sanırım dünyanın en eski mesleğini icra ediyorlar. Küçük bir meydana geliyoruz. Tam karşımızda bir kilise ve çevresinde ikinci el eşya satan tezgâhlar var. Yürüdükçe dar sokaklar genişlemeye başlıyor, binalar daha bakımlı ve lüks olmaya başlıyor. Bu yapıların bazıları saraymış. Nedense saray deyince bizim aklımıza hep bahçe içinde müstakil lüks binalar gelir. Ama burada yanından geçerken farkında bile olmuyorsun. Ancak sokak kapısından içeri girdiğinde anlıyorsun saray mı yoksa sıradan bir bina mı… Bu yüzden Cenova’da yürürken caddenin kenarına dizilmiş binalar her an size bir sürpriz yapabilir.
Sonunda Ferrari Meydanı’na çıkıyoruz. Bu meydana ismini veren kişi çok zengin bir tüccarmış ve meydandaki binalardan biri ona aitmiş. Bizde nasıl Beyoğlu, İstanbul’un merkezi ise Ferrari Meydanı da Cenova için öyle. Oldukça geniş bir alan ve bu alana çıkan 3-4 tane ana yol var. Bu yolların etrafında ise geniş caddeler ve bu caddelere sıralanmış lüks mağazalar, restoranlar, müzeler, tarihi binalar var. Cenova şehri ünlü kâşif Kristof Kolomb’un da doğduğu yer, bu nedenle Ferrari Meydanı’nda büyük bir heykeli var.
Uzun yürüyüşten sonra karnımız çok acıktığından gözlerimiz damak tadımıza yakın yiyecekler satan bir dükkân arıyor. İtalya hamur işlerinde bir cennet, bu yüzden kısa sürede küçük bir dükkân buluyoruz. Burası yerel bir pastane. Arkadaşlarımız Cenova’ya giderseniz mutlaka focaccia yiyin demişti. Gitmeden internetten nasıl bir şey diye bakmıştım ama yine de insanın gözüyle görüp tadına bakması lazım. Gerçekten mükemmel, pizza gibi ama hamuru biraz daha kalın, dikdörtgen şeklinde, yağlı ve yerken sanki ağzınızda eriyor. Zeytinli, susamlı, kekikli, domates ve peynirli olmak üzere birçok çeşidi var. Bir de aldıktan sonra ısıtmalarını rica ediyorsunuz, o zaman tadı daha güzel oluyor. Fiyatı ise çok ucuz, biz iki kişi 1,5 Euro’ya karnımızı doyurduk. Gittiğimiz dükkân Ferrari Meydanı’na çok yakın olduğu için hem öğlen hem de akşam yemeğimizi focaccia çeşitlerini deneyerek geçirdik. İtalya da böyle yerel dükkânlardan yiyecek almak hem ucuz hem de halkı tanımak açısından daha güzel. Bu dükkânda tanıştığımız insanlarda bize karşı çok anlayışlı ve sıcaktılar. Focaccıa’ların fotoğrafını çekmemize de izin verdiler : )
Konu yiyecekten açılmışken bir de cannoli isminde bir tatlıları var. İçi muhallebi, dışı ise dondurma külahı tadında çok hafif bir tatlı. İtalya’ya giderseniz mutlaka focaccıa ve cannoli yemenizi tavsiye ederim.
Caddelerin kenarında dizilmiş mağazaların vitrinlerine bakıyoruz, bazılarının içine giriyoruz. Ama fiyatlar, bizim ülkemizden ucuz değil ve indirim sezonu da olmadığından, şöyle bir bakıp çıkıyoruz. Avrupa’da insanlar ikinci el eşyalara ve antikalara çok değer veriyor. Müze olan bir binanın giriş katında ikinci el eşya satan insanların bulunduğu bir yer görüyoruz. Eski porselen tabaklar, fincanlar, fotoğraflar bize tarihte bir yolculuk yaptırıyor.
Ben ve arkadaşım kısa sürede çok yer görmek isterken farkında olmadan yorulmuşuz. Meydanda basamaklara oturup dinlenelim diyoruz. Bu sırada bir pantomim sanatçısı geliyor ve gösterisine başlıyor. Biz de ona destek olmak için cebimizdeki bozuklukları koymuş olduğu kâseye bırakıyoruz ve başımıza geleceklerden habersiz onunla fotoğraf çektirmek istiyoruz. Ortaya bol kahkahalı, komik görüntüler çıkıyor. Adam sanatçı tabii, onunla yan yana normal bir fotoğraf çektirmemize asla izin vermiyor.
Artık hava kararmaya başlıyor, otobüsümüze dönüş zamanı geldi. Bu kez farklı sokaklardan geçerek sahile doğru aşağı inmeye başlıyoruz. Cenova’nın akşam ışıklar içindeki görüntüsü de çok güzel.
Cenova, eski ile yeniyi bir arada barındıran ve bir günde gezilemeyecek kadar güzel bir şehir. Cenova’dan ayrılırken buraya tekrar gelmek üzere şehre veda ediyoruz.