İtalya'nın kuzeybatısında yer alan Ligurya Bölgesi'nin başkenti olan Cenova, geçmişte de Ceneviz Devleti'nin de başkentliğini yapmış önemli bir liman şehridir. Milattan öncesine dayanan tarihi, yüzyıllardır sahip oldukları limanla ticaretteki gelişmişlikleri, sanat, kültür, mimari, gastronomi ve Kristof Kolomb'u ile görülmesi gereken özelliklere sahip bir Orta Çağ şehridir. Apenin Dağları'na yaslanmış Cenova, 2004 yılında Avrupa Kültür Başkenti olarak taçlanmıştır.
Cenova'ya Ulaşım:
Adını şehirde doğan Kristof Kolomb'dan alan Cristoforo Colombo Havalimanı şehre uzak değil. Ülkemizden aktarmalı ulaşabileceğiniz havalimanından şehre taksi ile yada Volabus adı verilen shuttle ile (6 Euro) gidebilirsiniz. Ulaşım yaklaşık yarım saat sürüyor ve isterseniz bu shuttle ile Brignole ve Principe tren istasyonlarına da gidebilirsiniz.
Cenova Şehir içi Ulaşım:
Şehirde 7.1 kilometre uzunluğunda tek hatlı metro bulunmaktadır ancak gezi noktaları yürüme mesafesinde olduğu için ihtiyaç hissedilmeyecektir.
Cenova'da Gezilecek yerler:
Cenova Eski Liman'da (Old Port=Porto Antico) ilk gözümüze çarpan ihtişamlı Korsan Gemisi oluyor. Roman Polanski'nin, 1986 yılında çektiği Korsanlar (Pirates) filmi için yapılmış çok güzel bir korsan gemisi. Liman Bölgesi'nde gördüğümüz bir başka bölüm, İtalya'nın en büyük, dünyanın da en büyüklerinden olan Cenova Akvaryumu (Acquario di Genova) oluyor. İçerisinde ayrıca bir müze ve yapay bir biyosfer bulunuyor (giriş 24 Euro). Liman bölgesinde, Orta Çağ'dan kalma deniz feneri de (Torre Della Lanterna) önemli tarihi yapılardandır. 77 metre yüksekliği ve 50 kilometreden uzağa ışığını gönderebilme özelliğindeki kule, aynı zamanda dünyanın en eski ve en uzun fenerlerindendir.
Limana bakan Caricamento Meydanı (Piazza Caricamento) ise 360 derece ile çok güzel görüntü veriyor. Bir yanda liman bulunurken bir yandan da Cenova'nın, yan yana dizilmiş, yeşil panjurlu evleri yer alıyor. Burada renkli renkli gördüğümüz bina, San Giorgio Sarayı (Palazzo San Giorgio). 1260 yılında yapılan saray, 19. yüzyılın sonlarında tadilat görmüş. Tarihte bir dönem hapishane olarak kullanılmış olan saray, 15. yüzyılda San George Bank'a dönüşmüş. Sarayın geçmişte en meşhur sakini ise ünlü Marko Polo'dur. Meydanda dikkatimizi çeken ikinci tarihi bina ise Morchi Kulesi (Torre dei Morchi) oluyor.
Meydandan S. Lorenzo Caddesi'ne (Via S. Lorenzo) girerek ağır ağır şehrin derinliklerine doğru yürüyoruz. San Lorenzo Meydanı'na (Piazza San Lorenzo) gelince duruyoruz çünkü hemen karşımızdaki San Lorenzo Katedrali (Cattedrale di San Lorenzo). İçerisine girmeden önce, bizim gibi düşünmüş birçok insan gibi, biz de bir süre merdivenlerde oturup soluklanıyoruz. Şehrin simgesi olan katedralin yapım yılı 14.yüzyıl. Siyah beyaz çizgili ön cephesi ve ilginç mimarisi ile bugüne kadar gördüklerimizden farklı bir katedral. 1100'lü yıllarda Bazilika olarak inşa edilmiş, 1307'de Gotik tarzda restore edilmiş ve 1557'de bir Rönesans kubbesi ile bugünkü şeklini alıyor. Katedral gezimizden sonra, tekrar caddeye çıkıyoruz ve katedralin hemen arkasında bir katolik kilisesi olan Başpiskopos Curia Kilisesi'ni (Curia Arcivescovile Di Genova) görüyoruz.
Kiliseden çıktığmızda ise karşımızdaki güzel bina Düklük Sarayı (Palazzo Ducale). Bilet alarak gezebileceğiniz saray, 1251-1275 yılları arasında Cenova Dükü için inşa edilmiş. Sarayı fotoğraflıyoruz ve sarayın da yan cephesinin bulunduğu ünlü Ferrari Meydanı'na (Piazza de Ferrari) geliyoruz. Şehrin en önemli meydanlarından olan Ferrari Meydanı, ortasındaki kocaman havuzu, Opera Binası, Palazzo Ducale, Güzel Sanatlar Akademisi, Yeni Borsa Binası (Palazzo della Nueva Borsa Valori) ve İtalya Devleti'nin kurulmasına öncülük eden Garibaldi'nin Heykeli (Monumento a Garibaldi) yapılarla çevrelenmiş.
Görülmesi gereken bir başka eser, Cenevizliler tarafından 12. yüzyılda yaptırılan Orta Çağ Kapıları (Porta Soprana) yine şehrin merkezinde bulunmaktadır ve son olarak Porta Soprana yakınındaki Kristof Kolomb'un doğduğu ve çocukluğunu geçirdiği, sarmaşıklar içindeki mütevazi evi (Casa di Colombo) görüyoruz. Şehirde motor kullanan sayısı ise bizi hayrete düşürüyor. Avrupa'nın bir şehrinde bisiklet tarlaları görmüştük ama burada da motor tarlaları gördük.
Yorumlar